Eski Türkiye'de tarım hayvancılık yapanlar yeni Türkiyedeki kadar bilgili değildi. Büyüklerinden gördükleri, ögrendikleri kadar tarım hayvancılık yaparlardı. Budama toprağı havalandırma, çapa, gübreleme hep büyüklerin yaptığı gibi yapılırdı. 1940'lı yıllarda suni gübre, amonyum nitrat yoktu. İnsan hayvan ve kanatlılar dahil tüm canlıların dışkıları kurutulup gübre olarak kullanılırdı. Sulama, faydasız otların temizlenmesi ile bir süre sonra ürünlerin toplanması hasat başlardı. Tohum, atalarımızın mahsullerden ayırıp bıraktıkları tohumlardı para harcanmazdı. Ürünlerin büyümesi için kullanılan gübrede parasız, kendi hayvanlarından elde edilirdi. Yani bugün kullanılan altından pahalı ithal tohum, kimyasal gübre, tarım ilaçları kullanılmazdı. Onun için mahsul ucuza mal olurdu ve organik besinlerle beslenilirdi. Şimdi çok büyük paralar verip aldığımız katkılarla, zehir satın aldığımız ortaya ihraç ettiğimiz ürünlerin iadesi ile çıkıyor, iade edilen ürünlerin imha edilip edilmediğini bilmiyoruz. Fakat asıl mesele ihraç edilemeyen aynı metotla üretilen pazarlarda satılan ürünler, bizler çaresiz çıkıp alıyoruz, sağlıklı mı bilmiyoruz. Bu konuda Tarım Bakanlığı bir kontrol mekanızması kurup, sağlığa uygundur sertifikası verirse o zaman sağlıklı besleniriz, tarım ilaçlarının sebep oldukları kısırlık, karaciğer kanseri gibi bir çok hastalıklarada maruz kalmayız.

Tıp eğitimi almayanlar doktorları kendi yaptığı eğitim gibi dört yılda tamamladıkları eğitim zannederler. Tıp eğitimi almak için önce üstün zekalı olmak gerekir. Üniversiteye giriş puanı çok yüksektir, ilk baraj girişte başlar. Okulda binlerce sayfa ders kitapları, büyük bölümü latince tıbbi terimler ve kadavra üzerinde uygulamalı çalışmalarla altı yıl eğitim alıp pratisyen hekim olurlar. Sonra tekrar sınav, branş hekimi olmak için dört yıl ihtisas eğitimi... Bitti mi? Hayır. Doktorsanız son nefesinize kadar okumak zorundasınız, çünkü her gün yeni buluş, yeni hastalıklar, yeni tedavi metotları, yeni ilaçlar... devamlı okumak, devamlı öğrenmek gerekir. Şimdi doktorun insan sağlığı için vazgeçilmezi olduğunu, herkesin ulaşamayacağı kutsal bir meslek olduğunu anladıysanız onlara ne verseniz az. Dünyanın hiç bir yerinde bu kadar eğitim almış donanımlı doktor bulamazsınız. Bizde var onlara saygı duymak, onları başımızın üstünde taşımak zorundayız, onları kaybederseniz her şeyi kaybedersiniz. Ne kadar malınız olursa olsun, sağlıklı değilseniz her şey boş, siz bir hiçsiniz. Akıllı olmak, aile hekimlerinin sıkıntısını bir an önce çözmek gerekli.  Aile hekimlerini gündemde ne kadar tutarsanız tutun, emeklinin perişanlığını unutturamazsınız. Bugün emeklilerin çektiği zulmü kuyruk acısı gibi unutturamazsınız. Tatmin edici bir zam, yüzde ellinin üstünde vermez sadaka gibi zam yaparsanız,  Allah affetmez iki yakanız bir araya gelmez.

Pazar günü FB-BJK derbisi oynanacak. BJK biraz sıkıntılı günler yaşıyor fakat derbiler takımlar için yeniden doğma gibidir. BJK maçı mutlaka kazanmalı, yeni tertemiz bir sayfa açmak mecburiyetindedir. Hakem hatası olmadan seyircilere harika bir futbol maçı seyrettirmelerini hak edenin kazandığı, mağlup olanın rakibini alkışlıyacağı bir maçın oynanmasını bekliyorum, futbolculara başarılar diliyorum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi zeki çevik AHLAKLI olmalarını, 84 milyonun gözleri üzerlerinde olduğunu unutmadan akıllarını başlarına alıp adam gibi oynamalarını bekliy rum. Hepsini gözlerinden öpüyorum. Allah a emanet ediyorum.