Ne kadar eleştirilirse eleştirilsin, kınanırsa kınansın, ne kadar gösteri yapılırsa yapılsın kadına yönelik vahşet durmak biliyor. Ülkenin en yetkili ağızları dahi şiddete son verilmesi çağrısı yapsa da sonuç değişmiyor.
Ne kadar eleştirilirse eleştirilsin, kınanırsa kınansın, ne kadar gösteri yapılırsa yapılsın kadına yönelik vahşet durmak biliyor. Ülkenin en yetkili ağızları dahi şiddete son verilmesi çağrısı yapsa da sonuç değişmiyor.
Dün, 27 Ekim 2021’de, Şebnem Şirin, genç bir kadın daha vahşi bir cinayete kurban gitti. Öldüren kişi kendisine İŞİD vahşetini örnek almış olmalı ki bu genç kadın boğazı kesilerek katledildi. Bu yöntemi İŞİD, Taliban ve diğer köktendinci grupların uyguladığını, canlı canlı insan yaktıklarını biliyoruz.
Gelinen noktada kadına yönelik ‘mobing’ (bezdiri), taciz, yerinde rahat bırakmama, tecavüz ve cinayet toplum tarafından kanıksanır oldu! Bu ne vurdumduymazlıktır ki şiddetin ve cinayetlerin önü alınamıyor. Ülke yasasız, yargısızmış gibi yönetiliyor.
Özgecan Aslan’dan sonra Şule Çet, emine Bulut, Ceren Damar, Aslıhan Dal’ın da aralarında bulunduğu 2000’den fazla kadın cinsel saldırıya uğradı ve öldürüldü. Bu cinayetleri işleyenlere tarafsız diyemeyeceğimiz yargımız tutuklu olduğu sırada sakinlik, mahkemede takım elbise, gömlek ve kravat takma gibi iyi hal gösterilerine bakarak ceza indirimine gitti. Bu cezalandırma yöntemi değildi, adeta ödüllendirmeydi. Yargının bu duyarsız tavrının şiddet ve cinayetleri önlemeye yetmeyeceği açıktı!
Yargıdan ciddi bir ceza gelmeyince şiddet gösterisinde bulunma eğilimindeki kişiler daha da cesaretlendi. Nasıl olsa birkaç yılda paçayı kurtarırım hesabıyla daha da pervasızlaştı. Sonuç artık yüzleri aşan, binlerle ifade edilen cinayetleri getirdi. Cezasızlık veya ceza indirimleri daha çok kadının öldürülmesini getiriyor.
Bu tutumun arkasında ideolojik bir tavır arıyorum artık. Köktendinci grupların kadını toplumsal yaşamdan soyutlama, eve kapatma, okumasını önleme, kadına ikinci sınıf insan gözüyle bakma anlayışları yatıyor cinayetlerin altında. Bu da tarikatların cirit attığı ülkemizde şiddeti yaygınlaştırıyor. Laik, demokratik düzene saldırı halini alıyor.
Şiddet ve cinayetler son bulmalı, kadınlarımız bu toplumun en önemli, en değerli, en vazgeçilmez bireyleri olarak görülmelidir. Çünkü toplumun temeli kadınların elleriyle atılır; aile ve toplum yaşamı kadınların ince, sezgili, anlayışlı ve özverili çabalarıyla gelişir.
Kadınlarımız olmadan bu ülkenin yarısı yok sayılır, yüzü gülmez!
Cinayet haberlerinin gelmediği günler diliyorum.