Sanayici ve işadamlarımızdan 21 Ekim 2021’de yeni bir açıklama geldi; laikliği, bozulan ekonomiyi, şeriat özlemlerine dur demeyi, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmakla kadın haklarının yok edildiğini, hukuksuzluğun her alanda görüldüğünü, adaletsizliğin yaygınlaştığını, yargının bağımlılığını vurguluyor özetle. Ashaf-ı Kehf’(yedi uyurlar) öyküsü geldi aklıma, nedense! Yaklaşık yirmi yıllık uykudan birkaç aydır uyanmış gözüküyorlar!

Sanayici ve işadamlarımızdan 21 Ekim 2021’de yeni bir açıklama geldi; laikliği, bozulan ekonomiyi, şeriat özlemlerine dur demeyi, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmakla kadın haklarının yok edildiğini, hukuksuzluğun her alanda görüldüğünü, adaletsizliğin yaygınlaştığını, yargının bağımlılığını vurguluyor özetle. Ashaf-ı Kehf’(yedi uyurlar) öyküsü geldi aklıma, nedense! Yaklaşık yirmi yıllık uykudan birkaç aydır uyanmış gözüküyorlar!

TÜSİAD sermayenin en yetkin temsilcisi. Üye işverenlerin nelere kadir olduklarını, kimleri beslediklerini ve emekçinin üzerine sürdüklerini 70 yıllık ömrümüzde çok yaşadık! Tosuncukları koruyup kollamak, fabrikalarının içinde işçi görünümünde tebdil-i kıyafet gezdirmek, köşelerde sendikalı işçileri sıkıştırıp sendikasından istifa etmelerini sağlamak, direnenleri kaba kuvvetle susturmak, grevleri bastırmak, yetersiz kaldıkları durumlarda kolluk güçlerini devreye sokmak hep bu işadamlarımızın marifetleri! Hele bir de Sancak Tülleri vardı ki marifet üstüne marifet sergilemişti.

Kapitalist düzende ülkenin ve devletin sahibi rolünü çok iyi yönetiyorlar. Asıl sahibinin işçiler, köylüler ve tüm emekçilerin ezici çoğunluğu olduğu akıllarının ucundan bile geçmiyor. Asgari ücretin yaşanamaz düzeylerde seyretmesi de bu asilzadelerimizin talepleri. Bu işveren kurumları kapitalist sistemi zorlamıyorsa hiçbir ekonomik, eğitim, gelişim, planlama programlarına sesini çıkarmaz. İşbaşına gelen siyasal iktidarların görüşleri ne olursa olsun uzlaşır. Cumhuriyet mi şeriat mı, hiç aldırmazlar. Önemli olan beyzadelerin fabrikalarında çarkların dönmesidir. Emperyalist kapitalist dizge içinde üretim araçlarının sahiplerini zora sokacak hiçbir gelişme TÜSİAD’ın penceresinden olumlu gözle izlenmez. Örneğin bir fabrikada, iş yerlerinde veya tarım alanlarında ekonomik hakların genişlemesini isteyen işçilerin talepleri bu kurumun gündeminde olmaz. Ya işçiyi işten çıkarırlar ya da lokavt uygulayarak işyerlerini kapatırlar. İşsizliğin %22’lerde seyrettiği günümüzde ucuz işçi bulmaları zor değil. Sonuç hep emekçinin aleyhinedir. Gündem yapanlar emek sendikalarıdır, çalışan kesimlerdir.

Siyasi iktidarla sorun yaşamayan bu işveren kurumu neden böylesi bir açıklamayla laikliğe vurgu yapıyor olabilir? Tünelin sonu göründü mü dersiniz? Yakın gelecekte köşe kapmanın yolunu mu yapıyorlar?

Laikliğin sadece adının kaldığı, eğitim sisteminin imam hatipli eğitime dönüştürüldüğü, matematiğin ve bilim derslerinin azaltıldığı, hemen hemen her açılışa müftünün davet edildiği, şeriat uygulamalarının ve tarikat yayılmasının doruğa çıktığı bu ortamda TÜSİAD neden birden bire laiklik savunmasına geçti? Kendi çocukları özel okullarda veya yurt dışında okuyan işverenlerimiz şeriata giden yollar döşenirken neredelerdi? Yasama – yürütme – yargı tek adama bağlanırken ve tek adam devri şeriat uygulamalarına geçme yolunda ilerlerken neredeydi kentsoylu beyzadelerimiz? Taşra burjuvazisinin borusu tam ötmeye başladığında ve yolsuzluk dosyaları ‘pandora papers’ (pandora belgeleri) ile ‘off shore’ (uzak adalarda kayıt dışı – karapara aklama) hesapları açıldığında mı gözleri gördü, kulakları duydu? Yolsuzluk çamaşırları döküldüğünü bilmiyorlar mıydı?

Sermaye çevresinin el değiştirdiğini, ekonominin giderek kötüleştiğini, kent burjuvazisinin çalışma alanının daraldığını, pastadan aldıkları paylarının tırtıklandığını, gelirlerinin de o oranda düştüğünü saptayan işverenlerin aklına birdenbire laiklik, insan hakları ve diğer demokratik değerler gelmiş! Bazen böyle vahiyler iniyor! Kalp krizi geçiren papaz John Michael O’neal öbür tarafa gidip gelmiş (!), eminim bunlara da bir vahiy getirmiştir! O’neal yeni elçi sayılıp yeni bir mürit topluluğu oluşturursa şaşırmayız! 20 yıldır bütün bunlar yaşanmıyor muydu? Köktendincilerin hedefinde kadın, çocuk, insan, laik-demokratik yaşam yok muydu? Taliban’la bir sorunumuz yok açıklaması gelmemiş miydi? İşkence feryatları ayyuka çıkmamış mıydı? Asilzadelerimiz bunlardan habersiz miydi?

Kent burjuvazisinin de gidişattan memnunsuzluğunu belirtmesi bir gerçeğin saptanmasıdır. Hükümet ne ekonomiyi ne de devlet yönetimini yürütebiliyor. Tıkandılar. Gidecekler.

Bu çıkış pragmatik burjuva demokrat tavırlardan başka bir şeye yorumlanmamalıdır.

Laikliği ve cumhuriyeti savunanlar ülkenin ilerici güçleri, emekçileridir. Çözümü yoksullaştıkça yoksullaşan emekçilerin örgütlü birliği belirleyecektir.