İnsan soyunun, insan türünün silahlı veya silahsız, araçlı veya araçsız ürettiği şiddet türleri, bebek, çocuk, genç, ileri yaşlı, kadın, erkek, engelli, hayvan, doğa, su, hava, toprak demeden, Dünya’yı kan ve gözyaşları içinde bırakmayı sürdürüyor.

Ne çok isterdim, bu köşede, “Dost Dili”nin  anlamına uygun yazmayı, yaşamayı ve yaşatmayı.

Bir harfe dokunup bir kelime ürettiğim şu saniyeler içinde, Dünya’nın herhangi bir yerinde, acaba, kaç vahşi insan, kaç silahın tetiğine, kaç bombanın düğmesine bastı, kaç insanı, kaç hayvanı katletti veya kaç kilometre karelik tertemiz doğayı, suyu, havayı kirletti? Kaç anneyi ağlattı? Kaç yerde kan ve gözyaşı döktü, kaç yerde ahhh’lar, vay’lar yükseldi?

Kaç yerde, yüksek maliyetleri olmayan sevgi ve dostluk üretileceğine, çok ağır maliyetleri olan ölüm ekilmesi, kan ve gözyaşı dökülmesi için silahlar, mermiler, bombalar paketlendi, uçaklara, gemilere, tırlara yüklendi? Kaç yerde bu ölümcül silahlar boşaltıldı, depolandı, kaç katile, kaç katliamcıya teslim edildi, kaçı ateşlendi?

Yazımın ilk 30 saniyesinde, daha 200 harfe dokunmadan,   daha 20 kelime, tek veya iki cümle üretmeden, kaç vahşi, kaç vahşiye, “ateş” veya “bombayı gönder” komutu verdi, kaç can gitti, insan, hayvan, kaç litre kan aktı, suya veya toprağa karıştı?

Dünya bir bilgisayar olsaydı, insanın gelişinden itibaren hafızasının kaçta kaçı hiddet, nefret, vahşet, dehşet, kan ve gözyaşı ile dolardı, ne kadar boş yer kalırdı?  Sevgi, saygı ve dostluk ne kadar yer kaplardı acaba?

Yazılarımın uzun olmamasını, kısa olmasını başaramıyorum. Çünkü işlediğim konuların kökleri milyarlarca yıllık derinliklerde, genişliklerde, üstelik kan ve gözyaşı dolu. Yüreğimde ise acı, kaygı, başkaları için korku var. Bu kadar dolu konuları kısa yazmayı keşke başarabilsem.

Dünya’nın, yerin üstündeki cehenneme doğru hızla ilerlediği, mola bile vermediği yılları yaşıyoruz. Savaşların, fetihlerin ve işgallerin çok büyük yer kapladığı yazılı tarihe baktığımızda Dünya, bugün içinde bulunduğumuz şiddet sarmalını, insan soyunun ortaya çıkışı ile birlikte geçmişte de farklı bir şekilde yaşamıştır, kesinlikle.

İnsanın vahşi değil, sevgi, saygı, dostluk ve barış yanının gelişebilmesi, kan ve gözyaşının sonlanması, demokrasi, adalet ve güvenliğin sağlanması için en güvendiğim, tek güvendiğim, bugünümüz ve geleceğimiz için umudumu ilk bağladığım insan türü annedir, kadındır.

Kadınların, annelerin, çocuk doğurmasa bile gönül annelerinin önderliğinde Dünya, hatta uzay  cennet olabilir. Kadınların annelerin, erkeklerle birlikte yerin üstünü cennet yapabileceklerine, cehenneme gidişi durdurabileceklerine hepimiz inanmalıyız. Kadınlar, anneler, erkekler diye ayırım yapmadan tüm insanlar keşke buna inanabilseler.

2021 yılında,  uluslararası sözleşmelerin aydınlığında, Dünya’daki tüm annelere tarihin en uzun mektubu şeklinde yazdığım ve ücretsiz dağıttığım “Anneler ve Gözyaşları” kitabımda, annelere ve gönül annelerine şöyle sesleniyorum.

“Sevgi, saygı, hoşgörü, dostluk ve barış için her zaman ve her yerde birlikte olmalısınız. İnsana, hayvana ve çevreye yönelik şiddete, acılara ve gözyaşlarına sizler son verebilirsiniz.”

Kitabın Türkçe’den başka bir dile, örneğin İngilizce’ye çevrilmesi, diğer ülkelerde yine  ücretsiz dağıtılması hayalimi bugün de canlı tutuyorum.

Kadınların, annelerin erkeklerle dayanışma ve iş birliği içinde olmaları gerektiğini yaşadıkça kararlılıkla dillendirmeye ve paylaşmaya çalışacağım.

Bu alanda, Cumhurbaşkanlığının eş güdümünde, Milli Eğitim Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı  başta olmak üzere Bakanlıklara, siyasal partilere, üniversitelere, sendikalara, meslek örgütlerine, dernek, federasyon ve konfederasyon şeklindeki demokratik kitle örgütlerine; anneleri, kadınları özendirmek, onları yüreklendirmek, gereken destekleri vermek konusunda tarihsel görevler düşüyor. Her etkinlikte, her fırsatta annelerin erkeklerle birlikte, şiddete karşı şiddetsiz yöntemlerle mücadele etmeleri, yaşadıkları alanlarda dernek ve üst birliklerinde örgütlenmelerinin gerekliliği ve yararları anlatılmalıdır. Şu aşamada, keşke… diyebiliyorum sadece.

Yıllardan beri dillendiriyorum. İnsanlık tarihi daha başlamadı. İnsanın tarihidir yaşadığımız. Gerçek insanlık tarihi, insana, hayvana, doğaya ve çevreye yönelik, kan ve gözyaşı üreten şiddetin sonlandığı gün başlayacaktır.

İnsanlık tarihinin başlamasını da, erkeklerle iş birliği, dayanışma içinde anneler sağlayacaktır, sağlamalıdır.

Kadınların, annelerin, erkeklerin, babaların dayanışması için, hiçbir ayırım yapmadan emek ve zaman katanları ve katacakları, yerin üstündeki melekler olarak alkışlıyorum.

Türkiye’nin ve Dünya’nın sevgili anneleri, sizlere, bir kez daha,  her yerde ve her zaman, dernek, federasyon ve konfederasyon gibi gönüllü kuruluşlarda birlikte olmanızı öneriyorum. Erkeklerle birlikte.

Haydi sevgili anneler, insanlık tarihini başlatmak için, haydi…