İnsan doğar, büyür ve hayatın akışında yaşamını sürdürür. Ancak bu süreçte

gereksiz pek çok şeyi biriktirme telaşına kapılır. Açgözlülük, yalnızca karnını

doyurmanın ötesinde bir kavramdır. Yeni kıyafetler, evler, arsalar, otomobiller, bağlar,

bahçeler… Hepsi açgözlülüğün farklı yüzleri olarak karşımıza çıkar. Peki neden?

Çünkü insanoğlu çoğu zaman doyumsuzdur.

İlkel avcı toplumlarda insanlar yalnızca hayatta kalmak için avlanırdı. Dört geyik

vurup bir köşeye atmayı ya da fazladan iki geyiği avlayıp buzluğa koymayı

düşünmezlerdi. İhtiyaçları kadarını alır, gerisini doğaya bırakırlardı. "Dere kenarını

çevirip çocuklar büyüyünce ev yaparım" diye bir kaygı gütmezlerdi. Ancak ne zaman

ki insanlar yerleşik hayata geçti, işte o zaman kıyamet koptu. "Biraz daha, biraz

daha…" derken sonu gelmeyen arzularla doyumsuzluğu keşfettik.

Çoğu zarar, azı karar.

Hangi işte olursa olsun aşırılığa gidilmemeli.

Bu bağlamda, büyük yazar ve düşünür Umberto Eco'nun açgözlülükle ilgili

söylediklerine kulak vermek anlamlıdır. Eco, yalnızca romanlarıyla değil, aynı

zamanda derin düşünceleri ve akademik birikimiyle de insanlığa ışık tutmuş bir

isimdir. 50.000 kitabı bulan devasa kişisel kütüphanesiyle bilinen Eco, kitap biriktirme

alışkanlığı konusunda şu önemli sözleri söylemiştir:

"Satın aldığınız tüm kitapları okumak zorunda olduğunuzu düşünmek doğru değildir.

Aynı şekilde, bir insanın okuyabileceğiden daha fazla kitap satın almasını eleştirmek

de mantıksızdır.

Bu, yeni kitaplar almadan önce tüm çatal bıçak takımlarınızı, bardaklarınızı veya

tornavidalarınızı kullanmanız gerektiğini söylemek gibi saçma bir düşünce olur.

Hayatta, yalnızca küçük bir kısmını kullanacak olsak bile, her zaman bol miktarda

malzemeye sahip olmamız gereken şeyler vardır."

ECO, kitapları ilaçlarla kıyaslayarak şöyle devam eder:

"Kitapları birer ilaç olarak düşünürseniz, evde az miktarda kitap bulundurmak yerine

birçok kitap bulundurmanın daha anlamlı olduğunu görürsünüz. Kendinizi daha iyi

hissetmek istediğinizde 'ilaç dolabına' gider ve o an için doğru olan kitabı seçersiniz.

Bu yüzden her zaman bir okuma seçeneğiniz olmalıdır.

Sadece bir kitap satın alıp yalnızca onu okuyup sonra da ondan kurtulanlar, kitaplara

tüketici zihniyetiyle yaklaşanlardır. Kitapları bir tüketim ürünü, bir mal olarak görürler.

Ancak bir kitabı gerçekten sevenler için kitap asla bir meta değildir; kitap bir dost, bir

ilaç, bir hazinedir."Eco'nun bu düşünceleri, açgözlülükle farkı anlamamıza ışık tutar. Belki de mesele,

fazlalık biriktirmek değil, biriktirdiklerimize anlam yüklemek ve onlardan doğru

zamanda faydalanabilmektir.

İnsanın asıl zenginliği, sahip olduklarından çok, onlarla kurduğu bağda saklıdır.