Baştan söyleyeyim 2021 yılı için bilimsel varsayımlara dayalı bir iktisadi tahmin yapmak pek mümkün görünmemektedir, olsa olsa ancak bazı kehanetlerde bulunabiliriz.

Baştan söyleyeyim 2021 yılı için bilimsel varsayımlara dayalı bir iktisadi tahmin yapmak pek mümkün görünmemektedir, olsa olsa ancak bazı kehanetlerde bulunabiliriz.

Neden diye sorarsanız 2021 yılı için yapacağımız tüm tahminleri Covid-19 virüsünün yarattığı pandeminin seyri etkileyecektir. Virüsün bir takım mutasyonlar geçireceği muhakkaktır, bilinmeyen ise bu mutasyonların nasıl ve ne yönde olacağıdır. Hemen hemen tüm dünyada aşı çalışmaları sürmektedir, bilimsel takvim ile olağan üstü kısa bir zaman diliminde üretilen aşıların bu gün halihazırda var olan virüse karşı etkin olduğu görülüyor. Fakat virüsün geçireceği bir mutasyon bu aşıları etkisiz hale getirirse, böyle bir durumda her şeye sil baştan başlamak gerekir. Diğer yandan virüsün bu günkü öldürücülüğü ve yayılma gücü bir mutasyon ile artar ise elbette sorunumuz daha da büyür.

Böyle bir durumda 2021 yılı için tüm ekonomik ve sosyal olaylar mini minnacık bir virüsün geçireceği tesadüfi mutasyonlara bağlı iken, geleceğe yönelik söyleyeceklerimiz kehanetten başka ne olabilir?

Gerçi 2021 yılının ilk günlerinde belirsizliğin ortadan kalktığı Amerikan seçimleri gibi konular da var, artık Amerika Birleşik Devletleri’nin yeni Başkanının Demokrat Partinin adayı Joseph Robinette Biden Jr. olduğunu ve bu ayın 20’sinde görevi Donald Trump’tan devralacağını biliyoruz.

Joe Biden’in Türkiye’ye yönelik söylemleri göz önüne alındığı zaman CAATSA yaptırımlarını en ağır şekilde uygulayacağını öngörmek pek de zor olmayacaktır. Sadece S-400 konusu değil, İran ambargosu kapsamında Halkbank davası ve Rusya’nın doğal gaz ihracatında kullanacağı yeni boru hatlarına yönelik yaptırımlar da gündeme gelebilecektir.

Avrupa Birliği’nin yeni seçilen Başkan Joe Biden’in politikalarını hele bir görelim diyerek beklettiği yaptırımların da eşgüdümlü olarak devreye girebileceğini söylemek de pek abartı olmayacaktır.

Diğer yandan komşularımız ile aramızın iyi olduğu ender ülkelerden biri Katar’dı. Körfez İşbirliği Konseyi üyesi ülkelerin liderleri, Suudi Arabistan’ın El Ula kentinde yapılan zirvede, Katar’la gerginliğe son verilmesini öngören bildiriyi imzaladı. Suudi Arabistan, Katar ve Körfez ülkeleri arasındaki diplomatik ilişkiler yeniden tesis edildi. Suudi Arabistan, Bahreyn, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri yaklaşık üç buçuk yıldır Katar’a ciddi bir ambargo uyguluyordu, bu ambargo da kaldırıldı.

Katar ile bu ülkelerin kriz yaşamasının temel sebebi Katar’ın Müslüman Kardeşler örgütüne verdiği destek ve İran’a karşı işbirliğine soğuk bakmasıydı. Türkiye ile de bu ülkelerin hemen hemen aynı nedenlere dayanan bir kriz içinde olduğu açıktır. Bu son gelişme ile Türkiye Orta Doğu’da ki son müttefikini de kaybetmektedir dememiz yanlış olmayacaktır.

Bütün bu gelişmeler bize 2021 yılında Türkiye’nin yalnızlığının daha da artacağını göstermektedir.

Zaten içinde bulunduğumuz derin ekonomik krizi bu yalnızlık ile aşmamız bana göre hiç de kolay olmayacaktır.

Bunlar elbette Türk ekonomisini 2021 yılında etkileyecek uluslararası gelişmelerin sadece bir kısmı, birde önümüzdeki yılı etkileyecek içerideki koşullar var.

Açıkça söylemek gerekir ki Türkiye’de 2020 yılı ekonominin hemen hemen tüm aktörleri için felaket ile eşdeğer bir yıl oldu. Bu yıl boyunca iktidar sıkıntıya giren hane halkı ve işletmelere hibe şeklinde nakit destekler sağlamakta oldukça yetersiz kaldı. Yapılabilen bir miktar kredi dağıtmak ve bazı borçları ertelemekten öteye gidemedi. Bu yüzden de 2021 yılına hem hane halkı ve hem de işletmeler aşırı bir borçluluk ile girmiş bulunmaktadırlar. Bu yüksek borçluluğun yaygın bir borç ve ödeme krizi yaratma ihtimali son derecede yüksektir.

Böyle bir borç krizi zincirleme iflaslar yaratarak, hem ekonomimizin üretim gücünü önemli ölçüde yitirmesine sebep olabilir ve hem de zaten çok yüksek olan işsizliği astronomik noktalara çıkarabilir. Bu şekilde ortaya çıkabilecek bir işsizlik ve gelirsizlik ciddi bir talep çöküşüne yol açarak krizi daha da derinleştirebilir, ortaya kırılması çok zor bir kısır döngü çıkabilir. Bu olasılık 2021 yılında Türk ekonomisini bekleyen en önemli tehdit olarak görülmelidir.

Pandeminin yol açtığı sağlık krizi hem dünyada ve hem de Türkiye’de yılın ilk yarısında kontrol altına alınabilirse, başta turizm olmak üzere bir çok sektör yılın ikinci yarısında hareketlenebilecektir. Bir yılı aşkın süre ciddi kısıtlama tedbirleri altında bunalan insanların kendilerini dışarı atıp, coşkulu bir şekilde tüketime yönelebileceklerini öngörmek mümkündür. Burada elbette belirleyici faktör, hane halkının gelir ve varlık seviyesinin salgından nasıl ve ne kadar etkilendiği olacaktır. Umarım beklenen bu talep canlanması gerçekleşir ve en azından işleri açılacak bazı işletmeler yaşamlarına ve üretimlerine devam ederek istihdam yaratabilir, böylece krizin daha da derinleşmesi engellenebilir.