Güner DİNÇASLAN Birkaç aydır bir nedenden dolayı yolculuk için sıklıkla, otobüs, dolmuş, metro kullanmaktayım. Burada gördüğüm...

Birkaç aydır bir nedenden dolayı yolculuk için sıklıkla, otobüs, dolmuş, metro kullanmaktayım. Burada gördüğüm yurdum insanı profilleri bir yazar olarak aslında zihnimde veri tabanı oluşturmaktadır. Oldum olası insan gözlemlemeyi severim, oğlumun deyimiyle hücrelerine kadar inerim. Bakışlarından yakalarım çoğunu ve başlarını nasıl eğdikleri bile bir ipucu verir bana. Kullandıkları parfüm bile onlar hakkında konuşur. Çoğu yol arsızı olmuşlardır, radar gibi boş koltuğun veya hangi koltuğun ne zaman boşalacağını dahi bilir ve ona göre gardını alırlar. Tamam, da bunu niye anlatıyorum diye merak etmiş olmalısınız. Bakınız efendim, samimi ve art niyet taşımadan hiçbir sataşma yapmadan kendimi de bunun içine bulayarak bir şey anlatacağım. Kendim de onlardan ayrı değilim!

Öncelikle şunun altını çizerek belirtmek istiyorum, Allah inancım var, inançtan çok teslimiyetim var, bunu tartıştırmam, konumlandırmam, kimsenin inancı, inançsızlığı için yorum yapmam. Çalışmak, emekle para kazanmak ve ne iş yapıldığıyla alakalı bir şey değil anlatacaklarım, emek verilen her iş kutsaldır. Bu böyle bilindikten sonra, sabah yedi otuz, akşam beş otuz arasında insan davranışlarını irdeleyeyim. Bir yazı dizisi olacak kadar uzun olur ama ben kısa keseceğim.

Otobüs, dolmuş, metroda rast geldiğim özellikle kadınların dudak kıpırtıları dikkatimi çekti önce. Gözler kapalı dudaklar kıpırdıyor. Bu kadınların ortak özelliği hepsinin yorgun bitkin uykusuz oldukları, oturacak yer bulduklarında uykuya daldıklarını gözlemledim. Yol güzergâhları zengin bir muhit!

Parmaklarında bir nesne var, ona basıyorlar durmadan. Belli bir sayı ile zikir çektiklerini fark ettim. Birine sordum ‘neden sayı ile zikir ediyorsunuz, onun ismini anın, içiniz ferahlıyorsa, zerreler miktarınca onun isimlerinden biriyle baş başa olun.’ “Olmaz” dedi, sesi keskin ve kararlıydı. “Bu sayılar da bir şifre var, o isime bu şifreyle ulaşıla bilinir.” Hani diyorum, telefondaki şifre gibi mi? Evet diyor örneği yeterli ve güzel bulmuş olmalı. Peki diyorum, telefondaki şifre açıldıktan sonra ben işlem yapabiliyorum, siz de şifre açıldıktan sonra işlem yapabiliyor musunuz? Burada duruyor, ne dediğimi anlamaya çalışıyor muhtemelen, başını çevirip dudak kıpırtısına devam ediyor. Eminim içinden de bana bir şeyler söylüyordur. Büyük ihtimalle inancımı sorguluyordur.

Sorumun cevabını ben kendim veriyorum. Bu arada mis kokulu, çam ve gül kokan huzur veren tespihlere özlem duyarak bu yazıyı yazıyorum.

Anam bacım, sevgili beybaba, şifreyi girdin, durumu anlattın sonuç ne! Ya yanlış şifre giriyorsun, ya bu işte bir yanlışlık var. Halin vaktin ortada, görünen köy kılavuz istemez, zengin muhite, iş için, temizlik için, bahçıvanlık için, gündelik için uykunu bölerek, belki de hak etmediğin karın tokluğuna bir para için çalışmaya gidiyorsun. Şundan çok eminim hiç birinizin rahatı yerinde değil. Yüzünüz gülmüyor, asık ve uykulu bir yüz başka türlü açıklanamaz.

Bu ulaşım halkın seyahatini kolaylaştırmak için konulmuş, insanlar işlerine rahat gitsinler diye, güzel bir hizmet. Ulaşım içinde kolaylık ama ama diyorum iş çıkışlarındaki izdihamı gördüğün zaman durup bir düşünmeli insan. Lüks markalı arabalarına atlayıp gidenlere, üç kuruşa işlerini halletmeye gideceksin, dudakların kıpır kıpır bunun şükrünü edeceksin.

Israrla zikirmatik sesi kulağıma kadar geliyor. Bu kadar yoğun istekte bulunacaksın, ama muhatabın sana dönüş yapmayacak. Şundan çok eminim, sağlık dışında, hepsinin ortak tek istekleri para ve maddi konulardır. Para istiyorlar!

Bunu yıllardan beri kesintisiz yapacaksın ve dileğin hala gerçekleşmeyecek. Ortada garip bir durum var. Yiyecek ekmek bulduğun için şükür ettiğinde, gittiğin yerde ekmekten fazlası olan insanları, mekânları görünce “ dur ya bir şeyler eksik” demiyor musun?

Evet, bir şeyler eksik olmalı. Hayatın gömleğini baştan yanlış iliklemiş olamaz mısın? Mesela; siyasi olarak, kendini yönetmesi için seçtiklerinden başlasan diyorum, onları bir güzel sorgulasan. Bana hizmet etme, yönetme noktasında eksikler mi desen, hakkımız gasp ediliyor mu desen, birçok şeyi çözecek beynin inan.

Çalış, ama evinde yemek için hatırı sayılır yiyeceğin olsun, çocuğuna karşı mahcup olma, kazancın seni mutlu etsin. Üç beş gün de olsa tatile git, bunların hepsi insani ihtiyaçlardır ve bunu asla zikirmatik’e dokunarak elde edemezsin. Onu zikrederek gönül huzuru yakalarsın, huzurlu olursun, buna kimsenin bir şey diyeceği yok. Sıkıldığın zaman da ona sığın, dertleş, halini anlat hatta ağla ama ne olur bir şey isteme.

Zekâ olarak üstün, sanat ve edebiyatta belki de bir dehasındır. Bunu ancak denemeden bilemezsin, bilmek için bunun için çalışma yapmalısın. Yani eğitim görmeden doktor olunmayacağını ve bunu da zikirmatikle elde edemeyeceğini de bil lütfen. Her gün doktor olmak istiyorum desen olamazsın…

Bir piyango bileti almazsan büyük ikramiye sana çıkmaz azizim. Bir piyango bileti al, dudaklar kıpır kıpır durumu değiştiremezsin. Bunu bu şekilde değişeceğini anlatanlar inan seni bununla oyalarken, kendisi zikirmatikle hiç işi olmayandır. Kur- an ne diyor “ Hiç akıl etmez misiniz?” “ Bilenle bilmeyen bir olur mu?”

Günlerce yazsam bitmeyecek bir konuyu burada bitirmek durumundayım, yine aklıma düşen olursa sizinle paylaşırım, şimdilik esen kalınız efendim…