‘O yana da dönder sev beni, bu yana da dönder sev beni’ şarkı nakaratında olduğu gibi, konforlu sularda kalmak için olsa gerek,. (https://sonsoz.com.tr/tuccar-terzi-voltaire/) yazımın devamı olarak savunmasız buldum ya merhum Voltaire’e yüklenmeye devam…

‘O yana da dönder sev beni, bu yana da dönder sev beni’ şarkı

nakaratında olduğu gibi, konforlu sularda kalmak için olsa gerek,.

(https://sonsoz.com.tr/tuccar-terzi-voltaire/) yazımın devamı olarak

savunmasız buldum ya merhum Voltaire’e yüklenmeye devam…

Eğer ‘Tarihin Efendisi’ olarak bellediğiniz Voltaire’e laf söyletmem

diyorsanız bu yazıyı okumayın.. Çünkü birazdan “Edebiyatın Leonardo

Da Vinci’si”, her kalıba girip çıkmış,174 değişik isimle 50 den fazla

kitap yazmış üstadınız hakkında düşündüklerinizi alt üst edeceğim…

Mi acaba? Yoksa daha fazla severek okumadığınız eserlerinin peşine mi

düşeceksiniz birlikte göreceğiz…

Shakespeare’in antik Roma tarihini konu alan ve “Roma oyunları” diye

anılan üç oyunundan, Kadıköy Maarif Koleji Ortaokulunda yatakhane

çarşaflarına sarılarak İngilizce sahnelediğimiz ilki Tarihin en ünlü

suikastlarından birisini, Roma İmparatoru Julius Caesar’ın katlini ele

alır.. Marcus Antonius her şeyini borçlu olduğu fakat yetişip

kurtaramadığı Sezar’ın cesedinin başına ulaştığında ünlü konuşmasına;

“Dostlar, Romalılar, Yurttaşlar… Beni dinleyin!

Ben buraya Sezar’ı gömmeye geldim, övmeye değil.

İnsanların yaptıkları fenalıklar arkalarından yaşar, iyilikler ise

çoğu zaman kemikleriyle beraber gömülür gider. Hadi Sezar’ınkiler de

öyle olsun.” diyerek

başlar ve Sezar’ı yerip katilleri methedermiş gibi yaparken ince

mecazlı müthiş bir söylev çekerek sonunda halkı galeyana getirip

katlettirir Sezar’ın katillerini…

Önce sizin kahramanınızın parlak yüzüne bakalım… Vikipedi; “,

Voltaire takma adıyla tanınan François Marie Arouet Fransız yazar ve

filozoftur. Fransız Devrimi ve Aydınlanma hareketine büyük katkısı

olmuştur. Din ve ifade özgürlüklerinin yanı sıra, insan hakları

konusundaki düşünceleri ve felsefi yazıları ile ünlenmiştir” der.

O’nun yaşam öyküsünün altın sayfaları saymakla bitmez…

General De Goulle’e göre nasıl “Jean Paul Sartre Fransa” ise Voltaire

de ‘post Sartre Fransa’ hatta hayatının yarısından fazlasını Londra’da

geçirdiğinden dolayı, Avrupa’dır Voltaire. Yaşadığı yüzyılda,

“Fransa’nın en güzel süsü” diye anılan, Fransanın ve Avrupa’nın en

popüler insanıydı. Kral ve hükümet için baş belasıydı ama kral

gözdelerinin sevgilerini kazandı. Parlak yazarlığı, zekâsı ve

aydınlanma için yılmadan savaşması ile, aydınlanma değerlerinin Avrupa

ölçüsünde yayılmasını sağladı. Aydınlanmayı öylesine güçlü temsil eden

bir figür oldu ki bu dönem “Voltaire Çağı” ve dönemin felsefesini

“Voltaire Felsefesi” olarak tanımlanır. Voltaire, olağanüstü üretken

bir yazardı. 50’den fazla Tiyatro oyunu, bilim, siyaset ve felsefe

üzerine düzinelerce inceleme ve kitap, kısa romanlar, methiyeler,

şiirler, hicivler, her türde makaleler, diyaloglar ve hacimli tarih

kitapları yazdı. Ayrıca, yaşamı boyunca, arkadaşlarına ve çağdaşlarına

şiirlerini ve düşüncelerini ilettiği 40.000 civarında mektup kaleme

aldığı tahmin ediliyor. Altmış yıldan fazla süren kariyerinde,

Voltaire’in mevcut yazılarının yaklaşık on beş milyon kelimeye

ulaştığı ve akla gelebilecek hemen her konuyu ve türü kapsadığı tahmin

ediliyor.

Öte yandan tüccar terzi

Aman Allah’ım neler yapmış neler…Bir ben vardır benden içeri misali

Voltaire’in ikinci benliği vardır… Böyle hayatlarda var dedirtecek

cinsinden farklı bir çizgisi olmuş. Leonardo Da Vinci gibi belli bir

kalıba veya tarife saplanıp kalmamış,tek başına hiçbiri değil ama

hepsinden biraz yapmış. Öteki Voltaire’e baktığımızda şaşar kalır,

bir nevi tüccar terzi olduğunu görürüz..

Soyu iyiden iyiye tükenen bir meslek grubu tüccar terziler İstanbul’un

önemli renklerindendiler…Genelde gayrı müslim olurlardı, çok iyi

kumaşları olurdu ve her kuponu size saatlerce

anlatabilirlerdi. Kumaşı size sattıktan sonra bir de elbise

dikerlerdi. Üç dört kez provaya çağırırlardı. Biraz pahalı olurdu ama

olsun konfeksiyondan iyi olurdu. Peki aydınlanma, çağının en büyük

filozof yazarı Voltaire neden tüccar terzi olsun ki? dediğinizi duyar

gibiyim…Anlatayım..

İkircikli Voltaire, bir taraftan Fransız ihtilalinin hazırlayıcı

kanaat önderi, ele aldığı kamusal davalarla ve yürüttüğü kampanyalarla

liberal Fransa’nın kahramanı olurken öte yandan Monarşiyi olağan bir

yönetim biçimi, aydın despotluğunu ise ileri tek politika olarak

gördü. “Ayak takımı fikir yürütmeye kalktığında her şey bitmiştir”

diyecek kadar demokrasi karşıtıydı. Bazı çağdaşlarının, eşitlik

tutkusunu da paylaşmadı Voltaire. O’na göre “İnsanlar bağımlı ve

eşitsiz doğmuşlardır.” 175’e yakın farklı isim kullanması da yaşadığı

obsesif kompulsif bozukluğunun dışa vurumudur..Şair ve yazar olarak

edebiyatçı kimliğinin yanında, müthiş bir ticari zekaya ve girişimci

ruha sahip “milyoner” bir iş adamıdır. Bunlar tabii ki suç değil ama

parasının ve yatırımlarının idaresinde yan yollara sapması

enteresandır. Servetinin önemli bir bölümünü yazarlığı ve ailesinden

kalan hatırı sayılır miras ile değil, Hazinenin Fransız bonolarını

yeniden cazip kılmak için düzenlediği Piyangolar sayesinde yapmış ve

sonra da başarılı bir iş adamı olmuştur. Arkadaşı ünlü matematikçi ve

kaşif Charles Marie De La Condamine piyango kurgusunun bir açığını

bulmuş ve kısa yoldan çok para kazandıracak bu açığı Voltaire ile

paylaşmıştır. Hazine Bakanlığı durumu kavrayıncaya kadar, her ikisi

de katıldıkları piyangolardan büyük servet kazandılar. Voltaire,

yaşamı boyunca girişimlerine devam etti. Macera sever entrepreneur/

girişimciliğin daha doğrusu oportünizmin (fırsatçılık) isim babası

kabul edebiliriz kendisini.. Bir dönem bir arkadaşı ile birlikte

Fransız Ordusunun önemli tedarikçilerinden biri oldu. Okyanus aşırı

sefer yapan ticaret gemileri işletti. Yaşamı boyunca, soylulara yüksek

faizlerle para veren bankerdi, tahvil yatırımcısıydı. İlerleyen

yaşlarında, kurduğu işletmelerde 800 kişi çalıştıran tekstilciydi,

ipek üreticisiydi. Dünyanın dört bir yanına ihraç ettiği kol ve duvar

saatleri üreten atölyeler kurdu. Özetle, yaşadığı dönemde edebiyatla

uğraşan birinin sahip olamayacağı bir servete sahipti. Tüccar terzi

benzetmemi haklı kılacak kadar durumdan vaziyet çıkarmanın, yoksa

yaratmanın üstadıydı anlayacağınız