İmdat Gönülal; toplumun, doğanın, sevgini ve aşkın sesini akıl ve duygu imbiğinden damıtarak dizelere döken bir...
İmdat Gönülal; toplumun, doğanın, sevgini ve aşkın sesini akıl ve duygu imbiğinden damıtarak dizelere döken bir şair ve aynı zamanda benim dostum. Şiirlerinde kullandığı dil, kelime dağarcığı ve duygu sizi zamandan zamana taşıyor. Bazen baharın ilk günlerinin tazeliğinde rengarenk doğada kendinizden geçirirken bazen de toplumun, ülkenin ve insanların acılarıyla zemheri ayazı gibi yüzünüze vuruyor.
Şiar yazar İmdat Gönülal, GÜN UMUDUN AYNASINDA isimli kitabında, yaşam hikayesini anlatırken şiir kitaplarındaki ustalığını, dilini ve doğallığını bu kitabına da yansıtmış. Belki de çoğumuzun yazmayı bırak, dilimize bile alamayacağımız “yaşanmışlığımızı” o denli doğallığıyla kitabına yansıtmış ki adeta toplumsal adaletsizliği, yoksulluğu ve haksızlıkları yaratanların yüzüne bir tokat gibi çarpmış.
Zaman zaman şiirlerini de serpiştirdiği kitabında; tam anlamıyla gerek bireysel gerekse toplumsal sahipsizliğin acımasızlığın insanın boğazına nasıl kocaman bir yumruk gibi durduğunu yalın haliyle aktarmış.
Kitabın başında; yeni yazmaya başlamış acemi bir kalemmiş gibi düşüncesine kapılacaksınız belki ama kitabın ilerleyen sayfalarında şiirlerinde olduğu gibi nasılda konuları yalın dille ve yeniden yaşayarak aktardığını okuyacaksınız.
Şairler, yazarlar tüm sanatçılar olarak, tüm yaşanmışlıklarımızı sanatımızla topluma sunarsak, toplumsal öğretmenliğin duvarına bir tuğla koymuş oluruz. Bu anlamda; şair yazar Gönülal’ın çabasını çok değerli buluyor ve mutlaka okunması gereken bir kitap olarak düşünüyorum.
Dostum Gönülal; daha nice kitaplarla bizlere duygularını ve düşüncelerini aktarman dileğimle…
Birbirinden ilginç yaşanmış hayat hikayelerini anlatan, çoğu zaman sansürsüz bazılarını içeriği nedeniyle kitabına taşımayan (ikili konuşmalarımızdan biliyorum.) bir yaşamın hikayesi.
Anadolu’daki yoksulluğun ve yoksulluğun getirdiği çıkmazın aile ilişkilerine nasıl yansıdığını görmek için mutlaka aynaya bakmak yani GÜN UMUDUN AYNASINDA’yı gereken bir kitap.
“Bizim bağın az ilerisinde Ali Emminin bağı var, onunla sınır olan bağ da diğer köyden Bekir Emminin Ali Emmi bir gün üzüm olmuş mu diye bağa bakmaya gidiyor. Ali Emmi bir hayli yaşlı. Tam bağ kütüğünün arasına elini sokuyor ve o anda kütüğün arasında uyuyan tavşan can havliyle nasıl bir fırlıyorsa Ali Emmi sırt üstü yere düşüyor. Tavşan kaçıyor Ali Emmi ardından bağırıyor:
‘Ulan alçak tavşan erkeksen Bekir’ in bağa gireydin ya seni bir güzel yiyelerdi!’ (Bizimkiler tavşan yemez.)”
…
“Bizim üzümümüz bol olduğundan Paşaköy’ e giderken üzüm götürürdük, onlar da bize kavunun ve karpuzun keleğini verirlerdi, biz de turşu kurardık. Paşaköy, belediyelik büyük bir köydü. Paşaköy’ e giderken yılkı atları gördük topluca. 15, 20 tane. Otluyorlardı Kadı Yoran’ da (Kadı Yoran o bölgenin adı)
Yılkı Atları, sahipleri tarafından evden kovulmuş hayvanlardır. Kovulma nedeni yaşlılık ve fukaralık. Yani yaşlandı, artık işe yaramaz, o zaman neden besleyeyim ki deyip hayvanları evden kovarlar. Hayvanlar bunu anlar küser ve geri dönmez evine.”
Şair, yazar Gönülal’ın GÜN UMUDUN AYNASINDA kitabında yer alan şiiri ile yazımı tamamlıyorum.
KIRILDI ÇOCUK YÜREĞİM
Her kapı yüzüme çarpıldığında
Kırıldı çocuk yüreğim
Aç kalmak
Açıkta kalmak korkusu
Bir gün bile terk etmedi
İmrenerek geçti hayatım
Babam
Senden çoban bile olmaz derdi
Olmadı da zaten
Aşkları kıskandım
Sokakta el ele
Benim önceliğim değildi
Aşk meşk
Birinci öncelik
İş, ekmek
Sonraları da değişmedi
Ne bir mesleğimiz oldu
Ne makam
Ne mevki
Bu yaşa geldik,
Sonuç?
Muhtaç değiliz sadece…