Biyolog… Aslında aynı zamanda jeolog ve zoolog. Okuduğu zamanlarda, okulun adı Tabiiye ( Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Tabiiye Bölümü) ve üç branşı birden kapsıyormuş…

Tuna Ekim, 1962’de mezun olmuş, alanında yerli-yabancı uzman kişilerle çalışmış, yeni alanlar açmış profesör olmuş, profesör olan öğrenciler yetiştirmiş. 

Okuduğu ve hocalık yaptığı Ankara Üniversitesi’nde buluştuk. Ben ve Ekim Hoca’nın öğrencileri… Prof.Dr. Mecit Vural, Prof.Dr. Zeki Aytaç ve Flora Araştırmaları Genel Başkanı ve Herbaryum ANK Sorumlusu Uzman Tuğrul Körükü. Ekim Hoca da, öğrencileri de anlattı. O güzel sohbetten okuyacağınız yazı çıktı…

Ortanca Tuna!

“Küçük Tuna’nın çiçeklere dönük bir öyküsü var mı?” diye sordum. Acaba çocukluğundan geleceğe dönük bir ipucu çıkar mı, düşüncesiyle. 

“Ortanca Tuna’nın var!” diye yanıtladı gülümseyerek. 

O dönemde jeologlar gözdeymiş. Karayolları, Maden Teknik Arama veya Devlet Su İşleri yeni kurulmuş ve çok eleman ihtiyacı var. Buralara giren mezunlar da iyi para kazanıyorlarmış. 

“Sadece benim değil, tüm arkadaşlarım için jeoloji dersleri ayrıca önemliydi, yüksek not almaya gayret edilirdi, notlarımız 8’den aşağı değildi. Sertifikamızda iyi bir derece olsun istiyoruz. Diğer derslereyse sınıfı geçmek için çalışılırdı. ” diye anlattı. Hal böyle olunca mezun olana dek çiçeklerle çok ilgisi olmamış. Haziranda iki kişi mezun olmuş, bir ‘Ortanca’ Tuna. Asistanlık teklifi almış…

O zamanlar asistan maaşı düşük, örneğin MTA’ya gidenlerin maaşı iki kat kadar olduğundan, pek kimse tercih etmiyor. Asistan kadrolarında açık var. 

Rahmetli Babası, 

“Tamam” demiş,

“Sen asistan ol. Yenimahalle’deki (evleri iki katlı) evin alt katı senin olsun, kira vermezsin” diyerek maddi-manevi destek sözü vermiş ve asistan olmasını istemiş. Ortanca Tuna’nın yolunda o günden sonra çiçekler açmaya başlamış. Ekim, babasına hâlâ dua ettiğini söyledi.

Baba ziraatçı, botaniğe yakın meslek yani.

“Hakikaten mesleğimi çok sevdim” dedi.

İki Efsane, Davis ve Birand

Ekim, genç bir akademisyenken iki efsaneyle çalışma fırsatı yakalamış. P.H. Davis ve Hikmet Birand…

P.H. Davis… Botanikçi. 1938’de geldiği Türkiye’de dünya savaşı çıkana dek gezdi ve 1965 yılında başlayıp 1985’e dek 9, üç yıl sonra da 10. ciltle Türkiye Florası (Flora of Turkey) isimli eserini yayınladı.  Türkiye’de bu yayın nedeniyle kendisine madalya verildi. 2001’de, Davis’in anıtsal eserine sonraki yirmi yılın bilgilerini eklendi, Adil Güner’in editörlüğünü yaptığı 11. cilt yayınladı… 

Hikmet Birand… O da botanikçi. Ekim asistanken o profesör, bölüm başkanı. Türkiye’de bitki sosyolojini kurdu. Herkesin anlayacağı dille yazdığı Alıç Ağacı ile Sohbetler, botanik konusunda sanırım modası geçmeyen kitapların başında yer alır. Harika kitabına Birand 1966 yılında önsöz, Ekim ise 2014’te sunuş yazısı yazar. 

    Davis’in Türkiye Florası kitabı (birkaç cildi) ile Ekim’in Türkiye’nin Nadir Endemikleri kitabı

Hikmet Birand, Rıza Çetik ve Kamil Karamanoğlu

Türkiye’de alanın efsanesi Hikmet Birand. Ekim de, bir anlamda hocasının izinden giderek, ‘Alıç Ağacının Gölgesinde Anadolu Bozkırları’ kitabını yazar. Mutlu Kart Gür ile…

Hikmet Hoca’nın zamanı daha çok yurt dışında geçtiğinden öğrendiklerini borçlu olduğu hocaları anmadan geçmedi. Rıza Çetik ve Kamil Karamanoğlu bölümün diğer hocalarıymış. Ne biliyorsam onlardan öğrendiğinin altını çiziyor. Karamanoğlu ayrılmış, Çetik Hoca ile arazilere çıkmış, Yeşilırmak çalışmasını birlikte yapmışlar. Mesleğin başındaki bilgilerin çoğunu ondan almış.

Hikmet Hoca, bitki sosyolojisinin kurucusu, Ekim önce bu konuda başlamış. Sonra bakmış ki hiç sistematikçi yok.

“Bitkiler doğru dürüst teşhis edilemiyor. Herbaryuma gidiyoruz, bakıyoruz, ‘benziyor mu, benzemiyor mu’ diye. Onun için dedim ki sistematikçi olayım, evvela onu öğreneyim de, bitkileri teşhis edelim, ondan sonra sosyolojiye geçerim.” diye düşünmüş ve uygulamamış…

      Birand ve Ekim ve Gür’ün kitapları

Davis ve Edinburgh

1973…

Ekim artık doktorasını tamamlamıştır. Şimdi çalışacağı kişi, diğer bir efsane olan, Türkiye Florası’nın yazarı P.H. Davis’dir. O sıralar kitabın henüz 3 cildi tamamlanmıştır. Ekim, iki sene boyunca Edinburgh’ta (İngiltere), Davis’le çalışma olanağı bulur. Bu günler Ekim’in bitki sistematiğinin esaslarını, neyin nasıl yapıldığını öğrendiği günler olacaktır. 

Davis’e Cumhuriyet’in 50. yılında teşekkür belgesi ve madalya verilmiş. İki yıl sonra, Ekim İngiltere’den ayrılmadığı sıralarda (1975) Davis, Ekim’e bir belge göstermiş. Belge Davis’in Türkiye’ye girişinin yasaklandığını bildiriyormuş.

Yasağın nedeni ‘casus’ olduğu düşünülmüş! Çok resim çekmiş, Türkiye’den sonra Ermenistan’a, Rusya’ya, Bulgaristan’a gitmiş olmasıymış.

1982…

Ankara Fen’e döner. Ekim, o sıralar artık doçent. Milli Birlik Komitesi dâhil her yere başvurmuş, yasak kaldırılmış. David de son kez Türkiye’ye gelebilmiş.

Masrafları Ekim ve diğer 3 hoca arazi aracına atlamışlar, Davis’in istediği bölge, Sivas yöresine birlikte yola çıkmışlar. Yola çıkmalarından ardından sağlam bir kahvaltı yaptıralım demişler, bugün köy kahvaltısı yapmışlar. Davis, belli düzen yiyen adam, fazla kaçırmış anlaşılan ama yediklerinden epeyce rahatsız olmuş, yol boyu menfezlerde aracı durdurmuş…

Öyle, böyle derken gece rahat geçmiş ve sabah tekrar yola çıkılmış. Davis oluklu mukavva getirmiş gelirken, bavulunun dışında. Arazi aracının üzerine bağlamışlar ama bir bakmışlar ki mukavvalar uçmuş! Davis,

“Gezi bitti!” demiş. Ekim, ekipteki Adil Güner’den (Prof.Dr. Güner’e, Ankara’dan selam ve sevgilerimi gönderiyorum) buzdolabı satıcısından kartonlar almasını istemiş. Eminim pek kolay olmamıştır ama Güner buzdolabı kartonlarını almış, gelmiş. Makaslar bulunmuş, ekipçe oturup hemen çiçek presleme kartonu boyunda tüm kartonları kesmiş, biçmişler. 

Sanırım gençlerin bu hevesini görmesi de etkili olmuştur, Davis sonunda ikna olmuş ve araziye çıkılmış. Yüzlerce bitki toplamışlar. Dönüşte Davis almış bitkileri odasına girmiş, kapıyı da kapatmış. Bizimkiler kapıda kalmış, birbirine bakmışlar. Güner kızmış,

“Abi ne böyle, adam girdi içeri, bizi almıyor!” demiş, ‘Hocam bitki çok, sabaha kadar bitiremezsiniz, yardım edelim’ falan diyerek ikna etmişler. Ekim gülümsedi,

“Adil, o gün bugündür çok güzel bitki presler. Hâlâ onun sistemini takip eder.” diye Güner’i bir kez daha anmadan geçmedi.

Prof.Dr. Mecit Vural

Hep yazıyor anlatıyorum ama yeri geldi bir daha yazayım! 

Ekim’e, kendisinden adının verildiği ‘Ekim çanına gidebilir miyiz’ diye sormuştum. 

“Öğrencimi arayın, adı Mecit, size yardım eder” demişti. ‘Öğrenci Mecit’in dersleri olmasa da bir an önce gidebilsek’ diye umut ederek telefon açmıştım. İlk cümlelerle öğrenci değil bir hocayla konuştuğumu anlamak zor olmadı! Böylece Ekim’in ‘hocaların hocası’ olduğunu da anlamam zor olmayacaktı… 

Ekim Hoca tanıştırmıştı, Mecit Hoca ile ‘yol arkadaşı’ olduk. Ekim çanına da gittik, diğer endemiklere de… 

Vural,

 “Türkiye botanikçilerinin kilit taşıdır” diye anlatmaya başladı. 

“Hoca mı var başında, bir çağrı yapsa, tüm botanikçiler koşar gelir. Birleştiricidir. Bu güzel bir örnektir, biz de elimizden geldiğince gençlere aktarmaya çalıştık.” dedi.

Prof.Dr. Zeki Aytaç

1990. Zeki Aytaç, doktora danışmanı olan hocasıyla anısını anlattı…

Bilgisayarlar yeni yeni kullanıma giriyor. Rica minnet yazdırmış tezini ve sabahtan Ekim Hoca’ya teslim etmiş. Aynı gün saat 16 sularında hoca çağırmasın mı? Yüksek lisansta, Mecit Hoca’nın yaptıklarını kırmızılarla doldurduğunu hatırlamış, ‘eyvah!’ demiş! Yeni teslim etmiş, şöyle bir bakıp beğenmemiş olabilir diye düşünmeden edememiş. Düşünsenize tezi değiştir dese, baştan yazdıracak, bastıracak.

“Al evladım, okudum. Ufak tefek düzeltmeler yaptım” demiş tezi kabul etmiş.

Vay canına! Aynı gün okuyup bitirmiş! 

Aytaç bunu hiç unutmamış. 

“Bana gelen tezleri hiç oyalamam, hemen okurum” dedi.

Uzman Tuğrul Körüklü

1983’de Fen Fakültesi’ne öğrenci olarak girdiğinde, Ekim Hoca fakültede hoca. Tohumlu bitkiler dersine girmiş. 

Körüklü mezun olurken, Ekim Gazi’ye geçmiş. Asistanlık gibi birliktelikleri olmamış ama daha sonra birlikte herbaryum çalışmaları ve gezileri olmuş. 

“Botanik alanında hangi çalışmayı yapsak başında Tuna Hoca olur.” diyerek sözlerine nokta koydu. 

İyi ki Doğdun!

Bugün Sevgili Tuna Ekim Hoca’nın doğum günü.

Kendisine nice mutlu yıllar diliyorum.

Kaynaklar

* Tuna Ekim, Mecit Vural, Zeki Aytaç ve Tuğrul Körüklü ile yapılan söyleşi

* Tuna Ekim, Türkiye’nin Nadir Endemikleri, T. İş Bankası Yayınları, 2007.

* Hikmet Birand, Alıç Ağacı ile Sohbet, T. İş Bankası Yayınları, 4. Basım, 2019.

* Tuna Ekim ve Mutlu Kart Gür, Alıç Ağacının Gölgesinde Anadolu Bozkırları, T. İş Bankası Yayınları, 2019.

* Flora of Turkey, 11 Cilt, pandora.com.tr/kitap/flora-of-turkey-11-volumes/20563

* Ekim, T. (fl. 1980), ipni.org/a/18418-