Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Tataristan’ın Kazan kentinde düzenlenen BRİCS zirvesinde Rus lideri Putin ile görüştüğü sıralarda, Ankara’nın Kazan ilçesinde önemli savunma sanayi tesislerimizden TUSAŞ’a terör saldırısı düzenleniyor. Tataristan’ın Kazan kenti gündemde iken, terör eylemi için Ankara’nın Kazan ilçesinin seçilmesi, bir tesadüf mü, yoksa bir takım mesajlar mı içeriyor? Mesela terör örgütü; “Bizi hafife almayın, öyle kolayca diz çöktüremezsiniz, istediğimizde en kritik yerlere bile saldırılar düzenleyebiliriz,” demek mi istiyor?..

Teröristler, Ankara’nın 30 km. uzağındaki Kazan ilçesinden bir taksi kiralıyorlar, taksi şoförünü öldürüp aynı arabanın bagajına kapatıyorlar, devletin en büyük savunma sanayi kuruluşlarından birisi olan TUSAŞ tesislerine girerek, terör estiriyorlar.
Siyasal ya da dinsel amaçlarla yerel veya genel yönetimi yıkmak ve kendi sistemini kurmak amacıyla oluşmuş gruplara terör örgütü, felsefi tanımına da terörizm deniliyor.

Düzenli ordular ve yönetim güçlerine karşı savaşmak üzere oluşan terör örgütlerinin eylemleri kalleştir, acımasızdır, ne zaman nereden hortlayacağı bilinemez. Amacı, toplumda korku, panik ve yılgınlık yaratmak, yönetimi zaafa uğratmak ve yıkmaktır.
Terörü durdurmak, barışı sağlamak ve anaların göz yaşlarını dindirmek istediğinizi, kamuoyuna ilan ettiğiniz anda, terör eylemlerinin başarıya doğru ilerlediğini kabullenmiş, terör örgütünü tanımış olursunuz ki, bu politikanız, terör örgütünü kamçılamaktan, sonuca ulaşmak için eylemlerini daha da artırmaktan başka işe yaramaz...

1979 yılında şehit edilen gazeteci Abdi İpekçi anısına düzenlenen ve 1980 yılının Şubat ayında sonuçlanan “ Türkiye’de Terör” konulu bilimsel araştırma yarışmasında ikinci olarak ödül almış ve 1993 yılından 2007 yılına kadar beş iktidar döneminde Başbakanlık’ta basın müşaviri olarak görevde bulunmuş emekli bir gazeteci olarak bu satırları kaleme alıyorum. Öncelikle, PKK, FETÖ, IŞİD gibi her türlü terör örgütü ile mücadelede siyasal hesapların bir kenara bırakılması, toplumun huzur ve güvenliği için iyi niyetli ve dürüstçe politikalar üretilmesi gerekir.

2009’larda başlatılan ve toplumun mutsuz kesimlerini siyasal hesaplarla konsolide etmeyi amaçlayan Kürt, Alevi, Ermeni, Roman Açılımları ile Barış Süreçlerinin nerelere evrildiğini, çok net olarak görmedik mi? Yıllarca terör örgütüne meydan okuyup duran, hakaretler ve tehditler yağdıran, milliyetçiliği kimselere bırakmayan MHP lideri Bahçeli’nin beklenmedik bir anda çıkıp, hem de TBMM’in çatısı altında, “PKK terör örgütünün kurucu lideri İmralı’daki Abdullah Öcalan’ı bırakalım, gelsin TBMM’de konuşsun, örgütünü silah bırakmaya çağırsın...” şeklindeki çıkışının hangi siyasal amaçlara yönelik olduğunu anlamayan kaldı mı?

Zaten sonraki açıklamalarında kendisi de beyan etti; “Sonuna kadar Cumhurbaşkanımıza destek olacağız” dedi. Maksat, “Darbe Anayasası”nı değiştirmek, yeni bir Anayasa ile yirmi iki yıldan beri devleti tek başına yöneten Ak Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yolunu, sonsuza kadar açmak mıdır?!.. Ana muhalefetteki CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel’in de, Bahçeli’nin şaşkınlık yaratan çıkışının arkasından hemen harekete geçmesi, telaşla elini yükseltme hamlesinde bulunması, tamamen siyasal hesaplara dayanmıyor mu?..
Kazan’da TUSAŞ’a yapılan hain terör eylemi sonrası iç güçler, dış güçler havalarda uçuşmaya başladı; “Bu eylemin arkasında kimler var?.. Türkiye’nin savunma sanayiinde ulaştığı baş döndürücü gelişmeler, emperyalizmi harekete geçirdi...” gibi iddialar, birbiri ile yarışıyor... Oysa her gün endişe içerisinde bölgemizde yaşanan savaşları yakından izliyoruz, ülkeler, yüzlerce binlerce kilometreden gönderdikleri füzelerle saldırılar yapıyorlar, istediği noktaları imha ediyorlar. Ülkemize herhangi bir amaçla düşmanlık besleyen dış güçlerin, iki intihar bombacısı terörist göndererek bize göz dağı vermeyi planlaması, mümkün müdür?..

Sözcü TV’deki Ebru Baki’nin sabah programında, televizyon ekranlarının sevilen sayılan sözcülerinden birisi olan gazeteci Deniz Zeyrek’i dinliyorum, o bile aynen şöyle diyor: “Ben Bahçeli’nin Öcalan ile ilgili çıkışını çok olumlu buluyorum... Terörü bitirecekse, anaların göz yaşlarını dindirecekse yeni anayasa yapalım, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden aday olabilmesinin de yolunu açalım...”
Toplumsal kesimlerin içerisinde savrulmakta olduğu sosyal, siyasal, ekenomik tüm sorunlar bir anda kenara itildi, devletin geleceği, terör örgütleri ile barış masasına oturmaya bağlandı!..

Bu politikalarla bir yerlere varılamaz! Terör örgütü lider ve yöneticilerini serbest bırkarak bir yumuşama girişiminde bulunmak isteniyorsa, bunun hukuksal yolları vardır; kamuoyuna, teröre boyun eğdiğiniz mesajları yansıtan açıklamalardan kaçınmalısınız... Her türlü terör örgütü ve eylemlerinin ülkemiz topraklarından defolup gitmesini istiyorsak; öncelikle tüm kesimlerin siyasal hesap ve beklentilerini bir kenara bırakması, toplumsal mutabakatla, ortak akılla çağdaş, laik, demokratik, hukuk sisteminin daha da geliştirilerek yaşama geçirilmesi; kültürü, dili, dini ve inançları nedeniyle toplumsal kesimlerin ayrıştırılmadığı, eşit insan hak ve özgürlüklerine kavuşturulduğu bir sistemin inşa edilmesi gerektiği inancındayım.

Bu arada, TUSAŞ saldırısının arkasından gelebilecek benzeri saldırılara karşı çok daha dikkatli ve teyakuz halinde bulunmamız gerektiğini belrtmek isterim.