8 Mart 2020. Yer Ankara, Çankaya, Kuğulu Park…Şiddetsiz Toplum Derneği, o gün, kadına yönelik şiddete karşı bir erkek hareketi başlatmak istedi. Başlattı da. Ancak, erkek hareketini başaramadı. Erkeklerden değil, kadınlardan dolayı. Çünkü, gönüllü kadınlar, salt erkek hareketine izin vermedi, kadın-erkek birlikte hareket etmemiz gerektiğini haykırdı. Erkeklerle kol kola, yan yana oldu.
Aynı gün, aynı yerde, Türkiye’de değil sadece, sanıyorum Dünya’da da ilk kez, bir erkek, erkeklerin şiddeti nedeniyle, annelerden, kadınlardan özür diledi.
“Özür diliyorum, sevgi, saygı ve dostluğumu sunuyorum. Bugün birer anne olan sevgili iki çocuğumdan, çok özverili bir anne ve eşten, kadın-erkek ayırımı yapmaksızın herkesten, eğer üzdü isem, tasarlamadan ve istem dışı yanlış veya yanlışlar yaptı isem, önce özür diliyorum, sonra da herkese sevgi, saygı ve dostluğumu sunuyorum.
Sadece özür diliyorum, af dilemiyorum. Çünkü, hiçbir şiddet çeşidinde asla af olmamalı Kanımca özür, şiddet etkisi yaratan hiçbir yanlışı yok sayamaz, unutturamaz.”
Af değil, sadece özür dileyen bendim. Dünyaya erkek olarak gelmiş bir insan olarak. O tarihte, Sonsöz Gazetesi ile Sonsöz İnternet Haber Sitesinde yazmaya başlamamıştım.
Şiddetsiz Toplum Derneği Başkanı olarak, erkekler adına utanarak özür dilediğim 8 Mart 2020 tarihinden bugüne, ülkemde ve Dünya’da, sanırım milyonları aşmıştır kadına yönelik erkek şiddeti sayısı. Erkeklerin, yaşantısına son verdiği kadın sayısı ise ülkemde birkaç bini, Dünya’da on binleri geçti.
Bir insanın, bir kadının, bir canlının çok çok değerli olduğu bir dünyada, silahlı veya silahsız şiddet sonucu yitirdiğimiz canların toplam değerini hesaplayacak akıl, yürek ve araç elbette yok. Dökülen kanların ve gözyaşlarının da.
8 Mart 2020 tarihinden önce dökülen kanları, annelerin, kadınların gözyaşlarını hangi matematik bilimi rakamlarla anlatabilir ki? 8 Mart 2020 sonrası?
Özürüme sahip çıkılamadı, başta erkekler, gereğini yapmadı. Gazeteciler, kamu görevlileri, güvenlik güçleri, siyasetçiler, yerel yöneticiler, üniversiteler, bilim insanları, inanç örgütleri, ulusal ve uluslararası kuruluşlar?...Sınıfta kaldılar demek yetmez, içimdeki “İnsanlık İlkokulu” öğrenciliğinden bile mezun olamadılar, birkaç örnek dışında.
İnsana, hayvana ve doğaya yönelik erkek veya kadın-erkek ortak şiddetine karşı çıkan kimi kadınlar, kimi kadın-erkek dayanışması yapan insanlar, iyi ve cesur yürekler umutla, canla başla çalışıyor. Ücretli görevlilerden daha çok çalışıyor, gönüllü kahramanlar, derneklerde, vakıflarda, federasyonlarda, konfederasyonlarda, girişimlerde, meclislerde, konseylerde,…
Sanat alanında, halkla iç içe, yaşayarak, daha çok yaşatarak…Bunlardan bir örneği yaşadım, Ankara Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarında, Gençlik Parkı’ndaki Büyük Sahne’de, 2024 Nisan ayı içinde.
“SİNEK KADAR KOCAM OLSUN BAŞIMDA BULUNSUN”
Hatice Meryem’in yazdığı oyunu, Funda Mete yönetti. 90 dakikalık tek perdelik oyunda, 5 kadın tiyatro sanatçısı 9 farklı kişiliğin karısını canlandırdı. Oyunu, sadece 18 yaşın üstündekiler izleyebiliyor.
5 sanatçının canlandırdığı kişilikler şunlar:
Saz aşığının karısı ile Lüzumsuz adamın karısı: Gamze Karababa,
Bankacının karısı ile Sarhoşun karısı: Nergiz Zaimi,
Avarenin karısı: Özge Aydın,
Marangozun karısı ile İnternet Cafe sahibinin karısı: Didem Uzel Gerçek,
Oyuncunun karısı: Gözde Baytaş Kocabıyık.
Oyunun diğer kahramanlarının isimleri ise şöyle.
Müzisyenler: Okyay Vejdi Şenocak, Hulusi Özsarangiller, Hasan Özer, Cevdet Akdeniz.
Işık tasarım ve ışık kumanda: Volkan Soylu,
Yardımcı yönetmen: Gülay Çetin, Mehtap Maman Çöklü,
Sahne amiri: Hande Altun, Taygün Özgül,
Dekor sorumluları: Kazım Kolcu, Adem Pala, Mustafa Bedir, Renan Mutlu.
Müzik düzenleme: Kemal Günüç,
Afiş tasarım: Merve Eryürek.
Oyunu izleme olanağı bulursanız, algımı sığdırmaya çalıştığım şu iki kelime konusunda benimle aynı görüşü paylaşacağınıza inanıyorum. KUSURSUZ…HARİKA…
Kesinlikle izlemenizi öneriyorum.
Kusursuz ve harika derken, yazımda isimlerini saydığım kahramanların üstlendikleri görevlerle ilgili hiçbir eksiğin, hiçbir kusurun bulunmadığını belirtmek istiyorum. Üstelik kusursuz, eksiksiz harika, her bakımdan.
Gazeteci için eksik, kusur, haber veya yazının verileri arasında yer alır. Güzelliği, içtenliği, oyunun yürütücüleri ve oyuncuları ile izleyiciler arasındaki iletişimdir diğer yorumları, kelimeleri üreten. Kusursuz, harika dedirten.
Oyundaki karakterlere, başka mesleklerin veya niteliklerin de eklenmesini isterdim, bu oyunda veya başka oyunlarda. Çünkü, ülkemin, Dünya’nın buna gereksinmesi var, yüksek düzeylerde.
Kadına yönelik şiddet konusunda artık erkeklerin utanması gereken bir noktadayız. Erkek, yumruk, tekme, tokat, sopa, silah ve kadına şiddet. Yakışmıyor, yakışmıyor, bu kelimeler. “Dost Dili” köşesine de aykırı, aykırı da yaşananları yazmamak, yazarken bu kelimeleri kullanmamak neyi değiştirebilir ki?
Sinek kadar kocam olsun, başımda bulunsun…mu?
Hayır, kadının veya erkeğin başında, birisinin bulunmasına gerek yok.
Kadın ve erkek, önce erkek ve kadının yüreğinde, sonra yaşam boyu birbirlerinin yanında olmalı, cinsiyet ayırımcılığı yapmadan, eşit insan anlayışı ile.
Sinek kadar değil, kocaman yürekli, vicdanlı, saygılı ve sevgi dolu olmalı eşler, arkadaşlar, dostlar, anneler, babalar, çocuklar, evlatlar, torunlar, gönül anneleri, gönül babaları.
Şiddetsiz Toplum Derneği Başkan yardımcısı, uzman psikolog Şenay Ölmez’in sıkça yinelediği gibi, her şey ailede başlar. Türkiye, aileden başlayarak, okullara, üniversitelere, iş yerlerine, toplu yaşam alanlarına kadar sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü, dostluğu, farklılıkları doğal zenginlik sayan anlayışı yaygınlaştıracak, yerin üstünü gerçek cennet yapacak süreci başlatmalı.
Kadın, erkek siyasetçiler, Cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar, milletvekilleri, siyasal parti üyeleri, yöneticileri…Aslında hepimiz…Haydi melek kişilikli insanlar, haydi.
