HABER :SEVGİ GÜLDOĞAN

Seramik, heykel ve cam sanatındaki özgün çalışmalarıyla dikkat çeken Haliç Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Bölümü mezunu olan sanatçı İmregün Ertürk, geleneksel ve çağdaş üretim anlayışını harmanlayarak hem işlevsel hem de estetik açıdan zengin eserler ortaya koyuyor.

Küçük yaşlarda aldığı drama ve müzik eğitimlerinin sanat anlayışına yön verdiğini dile getiren sanatçı, sanat disiplinleri arasında güçlü bir bağ bulunduğuna dikkat çekerek, “Müzik şiirle ne kadar bağlantılıysa, edebiyat ve resim de heykelle o kadar bağlantılıdır” ifadelerini kullandı.

Tasarım eğitimini sanatsal üretim sürecine entegre eden Ertürk, “Tasarım düşüncesi, sanatta sınırları zorlamamı sağlıyor” diyerek, sanata yaklaşımını hem teorik hem de pratik boyutlarıyla ifade ediyor.

SANATIN İÇİNDEN BİR YAŞAM

İmregün Ertürk, Ankara’daki atölyesi Clayglass’ta seramik ve cam ağırlıklı üretimlerini sürdürüyor. Heykel, takı ve dekoratif objeler gibi geniş bir yelpazede üretim yapan sanatçı; polyester, cam ve seramik gibi farklı malzemeleri estetik bakış açısıyla bir araya getiriyor. Atölyesinde hem bireysel tasarımlar üretiyor hem de isteyenlerle özel tasarım süreçlerini birlikte yürütüyor. Farklı coğrafyalardan gelen sanat meraklılarıyla çevrim içi ortamda bağ kurabildiğini ifade eden Ertürk, “Bir sohbetin ya da fikir alışverişinin bile üretim kadar kıymetli olduğuna inanıyorum,” diyor. Sanatçının üretim anlayışı, atölyesini hem fiziksel hem de duygusal bir buluşma alanına dönüştürüyor.

FELSEFİ YAKLAŞIM VE İLHAM KAYNAKLARI

Seramik, heykel ve cam üzerine eserler üreten sanatçı, üretimlerinde felsefi bir yaklaşım benimsediğini belirterek, "Sanatsal olarak yaptığım özgün çalışmalarımda, özellikle Stoacılık felsefesi, yazarlardan aldığım ilham ve benim için önemli olan izlenimlerim ön planda. Viktor Hugo'dan esinlendiğim çalışmalarım, Nietzsche, Seneca, Farabi ve İbn-i Sina gibi filozoflardan aldığım metaforlardan ilhamla heykeller ve sanatsal eserler üretiyorum" diyor.

İŞLEVSEL SANAT ÜRETİMİ

Sanatının bir yönünün de işlevsel olduğunu belirten Ertürk, "Endüstriyel tasarım da yapıyorum; seramik bardak, buhurdanlık, çanak gibi objeler üretip, günlük hayatla da sanatı buluşturuyorum" diyerek, eserlerini pratikle sanat arasında bir köprü kurarak sunduğunu ifade ediyor.

Bu üretimlerini Ankara’daki atölyesinde sürdüren sanatçı, burada seramik ve heykel başta olmak üzere cam ve polyester gibi farklı malzemelerle takı ve dekoratif objeler tasarlıyor. 2016 yılından bu yana edindiği deneyimle çalışan Ertürk, hem özgün tasarımlar ortaya koyuyor hem de kişisel üretim sürecinde edindiği birikimi izleyicisiyle paylaşmayı önemsiyor. Ziyaretçileriyle zaman zaman fikir alışverişinde bulunduğunu belirten sanatçı, “Bazen sadece sohbet etmek, sanat üzerine konuşmak bile üretimin bir parçası haline geliyor” sözleriyle atölyesinin sosyal yönüne de dikkat çekiyor.

SANATIN KALICILIĞI VE EVRENSEL ETKİSİ

Sanatın zamanla geçmeyen bir etki yarattığını düşünen Ertürk, "Sanat yaptığınızda bir nevi sonsuzlaşıyorsunuz. Picasso yıllar önce öldü ama hala eserleriyle yaşıyor. Ya da bu bir düşünür de olabilir. Şu an burada ölen bir sürü insan var, mesela hiçbirinin adını bilmiyoruz ama Schubert’i, Mozart’ı biliyoruz. Çünkü evrensel bir sanat ortaya koydular" sözleriyle sanatın kalıcılığına vurgu yapıyor.

Toplumla kurduğu bağ açısından da sanatı önemli bulan Ertürk, "Ali Şeriati’yi herkes biliyor. Çünkü bu insanlar toplum için bir şeyler yaptılar. Yaptıkları eserler toplumca benimsendi ve topluma mal oldular" ifadelerini kullanıyor.

Ankara'nın nostalji treni 'Bombardier' geliyor! Ankara'nın nostalji treni 'Bombardier' geliyor!

YAPAY ZEKA VE SANAT

Günümüzde yapay zekâ destekli teknolojilerin sanat alanındaki rolünü de değerlendiren Ertürk, bu araçların sanatçılar için birer yardımcı olabileceğini belirtiyor. "ChatGPT gibi yapay zeka araçlarının kullanılması tamamen sorunlu değil. Ancak burada önemli olan, sanatçının yine de sürece kendi dokunuşlarını katmasıdır" diyerek, yaratıcılığın merkezi unsurunun insan olduğunu vurguluyor.

Sanatçının deneyimlerine göre, yapay zekâ fikir önerme açısından işlevsel olabilirken, asıl anlam ve özgünlük sanatçının kişisel müdahalesiyle şekilleniyor. Bu teknolojilerin etik sınırlarının çizilmesi gerektiğini savunan Ertürk, "İnsanlar, bir noktadan sonra bunları kötü amaçlarla da kullanabilir. Bu yüzden yasal düzenlemelere de ihtiyaç olabilir" diyor.

SANAT VE TOPLUM ARASINDAKİ ETKİLEŞİM

Sanatın bireysel bir yaratım süreci olduğu kadar, ticari ve toplumsal boyutlarıyla da düşünülmesi gerektiğini savunan sanatçı, üretimin arkasındaki fikrin önemine dikkat çekiyor: "Bana, ‘Size fikir veren, sizi besleyen ruhunuza bir şey katan neydi?’ diye sormaları gerekir. Çünkü bu ticari sır değil ama tecrübeyle oluşan bir şey."

Ertürk, sanatın toplumda nasıl algılandığına ilişkin de gözlemlerini paylaşarak, "Sanatın değerinin anlaşılması hemen gerçekleşebilecek bir şey değil. Bazı şeyler, bir bebek gibi önce emekleyecek, sendeleyecek, tutunacak; sonra kendi başına yürümeye başlayacak. Sanat da toplumun içinde emekleyen bir bebek gibi. İnsanlar bunu zamanla sindirecek, değerini anlayacaklar" diyor.

Sanatçının bu çok yönlü bakışı, bireysel üretimden toplumsal etkileşime, gelenekten dijital dönüşüme kadar birçok katmanı kapsayan bir sanat anlayışını ortaya koyuyor.

Muhabir: SEVGİ GÜLDOĞAN