GONCAGÜL KONAŞ

Türkiye’de sağlık sistemi alarm veriyor. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, mevcut sağlık politikalarının hastalığı önleyici değil, ticareti önceleyen bir anlayışla yürütüldüğünü belirtti. Sağlık hizmetlerinin giderek metalaştığını vurgulayan Azap, “Kamu hizmeti yerinde sayarken özel sektör kamu kaynaklarıyla büyütüldü. Vatandaş özel hastaneye yönelmek zorunda bırakılıyor” dedi. Sayıya odaklanan uygulamaların nitelikli sağlık hizmetini gölgelediğini söyleyen Azap, sistemin köklü bir dönüşüme ihtiyaç duyduğunu dile getirdi.

“SAĞLIK, BİYOLOJİK, PSİKOLOJİK VE SOSYAL BİR İYİLİK HALİDİR”

Sağlık hizmetlerinin yalnızca tedaviyle sınırlı olmadığını vurgulayan Azap, “Bataklık ve sivrisinek örneğine benzetebiliriz. Hastalıkları sivrisinekler gibi düşünebiliriz. Sivrisinekle mücadele etmek gerekir ama asıl bataklığı kurutmak, yani o sivrisinekleri doğuran koşulları ortadan kaldırmak gerekir. Aynı şey hastalıklar için de geçerli” diye konuştu.

Koruyucu hekimliğin önemine dikkat çeken Azap, “Bağışıklama hizmetleri, sağlıklı yaşam davranışlarının teşviki, kanser taramaları, sağlık okur yazarlılığının artırılması yanında temiz suya ve havaya erişim, sağlıklı barınma ve yeterli gelir gibi sağlık alanının dışında gibi görünen birçok unsur, sağlık hakkının bir parçasıdır. Sağlık, Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımladığı gibi biyolojik, psikolojik ve sosyal bir iyilik halidir” ifadelerini kullandı.

"KAMU SAĞLIK HİZMETİ YETERSİZ, VATANDAŞ ÖZEL HASTANEYE MECBUR BIRAKILIYOR"

Özelleşme sürecine değinen Prof. Dr. Azap, “Ülkemizde özellikle son 20 yıl içerisinde özel hastaneler ciddi bir büyüme yaşadı ve bu büyümede hastaların cepten ödemeleri ve kamu kaynaklarının katkısı çok büyük oldu. 2002’den 2023’e kadar özel hastanelerin yatak sayısı yaklaşık 4,5 kat artarken, kamu hastanelerinin yatak sayısı sadece 1.3 kat arttı” dedi.

Bu dengesizliğin halk sağlığını olumsuz etkilediğini belirten Azap, “Kamuda insanlar sağlık hizmetine ulaşmakta zorluk çektiğinde özel sektöre başvurmak zorunda kalıyor. Oysa kimse kamu hastanesinde randevu bulamadığı için özel hastaneye gitmek zorunda kalmamalı” ifadelerini kullandı.

Özel sektörün kamu kaynaklarına olan bağımlılığını da eleştiren Azap, “Türkiye’deki yeni doğan yoğun bakım yataklarının yarıdan fazlası özel hastanelerde. Bu nedenle kamuda bir doğum gerçekleşse bile, bebekler yoğun bakım ihtiyacı varsa özel hastanelere sevk edilmek zorunda kalıyor. Kamu, kendi sorumluluğunu yerine getirmeli” dedi.

"SAYIYA ODAKLANAN SAĞLIK POLİTİKALARI NİTELİĞİ GÖZ ARDI EDİYOR"

Türkiye’de yılda kişi başına düşen doktor başvuru sayısının 12’ye yaklaştığını belirten Azap, “Bu, vatandaşların sağlık sorunlarının çözülemediğini ve tekrar tekrar başvurduklarını gösteriyor. Gelişmiş ülkelerde bu sayı ortalama 6 civarında” dedi.

Acil servislerdeki yoğunluğa da dikkat çeken Azap, “Türkiye nüfusunun bir buçuk katı kadar insan her yıl acil servislere başvuruyor. Bu da sağlık sisteminin tıkandığını gösteren bir başka veri” şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Azap, sağlık hizmetlerinin nicelikle değil nitelikle değerlendirilmesi gerektiğini belirterek şöyle devam etti:

“Yılda 12 başvuru, acil servislerin yoğunluğu, artan ameliyat sayısı gibi veriler sağlık hizmetlerinin üretildiğini gösteriyor olabilir ama bu, sağlık çıktısına yansımıyor. Felç ya da kalp krizi geçiren hastaların hayatta kalma oranı Avrupa ülkelerine kıyasla daha düşük. Çünkü mevcut politikalar, yapılan işin niteliğine değil, sadece sayısına odaklanıyor.”

Altındağ'da vatandaşlara ücretsiz 'göz taraması'
Altındağ'da vatandaşlara ücretsiz 'göz taraması'
İçeriği Görüntüle

"SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI ‘TİCARETİ’ ÖNCELEDİ"

Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın temel insan hakkı olan sağlığı piyasalaştırdığını savunan Azap, “Bu politikaların kökü dışarıda. Dünya Bankası’nın desteğiyle sadece Türkiye’de değil, Güney Amerika ve Doğu Avrupa ülkelerinde de benzer politikalar uygulandı. Amaç, sağlığı bir ticaret alanına dönüştürmekti” dedi.

Piyasa kurallarının sağlık sistemine yansımasının sonuçlarına dikkat çeken Azap, “Piyasa karı maksimize etmeyi hedefler. Bu da giderleri kısmak ve işlemleri arttırmakla mümkün olur. Türkiye şu an MR ve tomografi sayısında OECD ülkeleri arasında birinci sırada. Gereksiz işlemler ve tetkiklerde ciddi bir artış var” dedi.

Sağlık politikalarının yönünün değiştirilmesi gerektiğini vurgulayan Azap, “Sistemi ne tarafa yönlendirirseniz oraya akar. Siz sistemi sadece sayıya odaklarsanız, niteliği göz ardı etmiş olursunuz. Kimse ‘Bu kadar ameliyat yaptık ama insanlar iyileşti mi?’ diye sormaz. Oysa esas olan verdiğiniz hizmetin ne kadar işe yaradığı, insanların sağlığına kavuşup kavuşmadığıdır.” diye konuştu.

Muhabir: Haber Merkezi