Siyasi partiler, Anayasa’nın vazgeçilmez unsuruydu. “MHP’nin kapatılması da nereden çıktı” diye bilirsiniz.

Bir gazeteci yazar olarak ben siyasi partilerin kapatılmasına karşıyım. Parti suç işlemez. İşlerse o siyasi partiyi yönetenler suç işler.
Bir başka deyişle, devlet suç işlemez. İşlerse Recep Tayip Erdoğan ya da diğerleri gibi o devleti yönetenler suç işler. Yargı önüne çıkarılırlar, suçları varsa cezalarını çekerler. Suçları yoksa beraat ederler.

Doğrusu budur.

Şimdi gelelim MHP ve Devlet Bahçeli’ye…

Devlet Bahçeli denen ne olduğu toplam tarafından derinliğine bilinmeyen adam, başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere HEDEP’in ve DEM’in kapatılması çağrısını uzun zamandır yapıyor.

Oysa Bahçeli; Cumhur İttifakı adı altında AKP iktidarına yamanmadan önce terör örgütleriyle iltisaklı olan ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yeltenen partilerin kapatılmasını savunuyordu.

MHP, iktidara yamandıktan sonra Bahçeli bu yöndeki görüşlerini değiştirdi. Baksanıza HÜDA PAR’ın federasyonu dillendirmesi karşısında süt dökmüşe benziyor.

Öte yandan Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarının kesin olduğu ve herkesi, her kurumu bağladığı açık hükmünü Bahçeli’nin bilmesine karşın TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkındaki AYM kararlarını uygulamayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne sahip çıktı.
Devlet Bahçeli “Anayasa Mahkemesi kapatılsın” diyerek açıkça “anayasayı ortadan kaldırmaya teşvik suçu” işledi.

Ama bu suça karşın hiçbir Cumhuriyet savcısının sesi çıkmadı.

Anayasayı ilga suçu sadece maddi şiddetle olmaz. Bir de işin manevi şiddeti vardır. Görevleri gereği devletin kamu gücünü ya da siyasi gücünü elinde bulunduranlar bu anayasal suçu işlerken manevi şiddet yolunu kullanırlar.

İşte bu neden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sahip oldukları kamusal güç üzerinden yargı mensuplarını manevi şiddetle sindirmekte, yönlendirmekte ve denetleyemedikleri başka kamusal kurumlara karşı kullanabilmektedir.

Bilinen o ki bir devleti devlet yapan ve ona meşruiyet sağlayan o devletin anayasadır. Anayasalar devletin temel düzenini sağlayan metinler olması nedeniyle sıradan vatandaştan devletin en tepesinde şu anda Cumhurbaşkanı olarak oturan RTE ve ekibini yani tüm siyasi erk sahiplerini de aynı şekilde bağlar.

“Birileri kalkıp, başta MHP olmak üzere AKP’de kapatılsın!” derse Bahçeli ne yapacaktır?

Bir başka deyişle Atatürk’ün kurduğu TBMM’nden bir erk sahibi “Ben bu kararınızı beğenmedim; o nedenle sizi ve kararınızı tanımıyorum” deme lüksüne sahip değildir.

Bu işin sonunda ne olur? Kaos olur ve anarşi olur.

Devlet düzenini AKP dahil hiçbir iktidar sağlayamaz. Hatta olası bir iç savaşa bile davetiye çıkar. Ülkeye yazık olur!
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Meclis’in her grup toplantısında hızını alamıyor, AYM Başkanı’na “Bay Zühtü senin ipin kimin elinde?” diyerek AYM Başkanı Zühtü Arslan’ı topluma hedef gösteriyor ve hakaretler ederek küçük düşürüyor.

Buna ne denir? “Yapma! Ayıp!” denir.

Cumhurbaşkanı RTE ve ortağı Bahçeli, kendilerine muhalif duruş sergileyen tüm kişi ve kuruluşları “Vatan haini, terör destekçisi,

terörle iltisaklı” olarak yaftalayıp haklarında dava açılması talimatını veriyorlar…

Neler dediklerini kısaca sıralamak istiyorum…

HDP terörle iltisaklı kapatılsın.

TTB (Türk Tabipleri Birliği) terörle iltisaklı kapatılsın.

TBB ( Türkiye Barolar Birliği) terörle iltisaklı kapatılsın.
Bu talepleri uzayıp gidiyor.

Ama Sinan Ateş katliamına ilişkin son bulgular gösteriyor ki MHP’nin yan kuruluşu Ülkü Ocakları hatta bazı MHP’li vekiller bu işe bulaşmışlar.

Tümüyle örgütlü bir suçtur. Polis ayağı var, istihbarat ayağı, siyasi ayağı var. Soralım: MHP kapatılsın mı?