2026 Dünya Kupası Avrupa Elemeleri’nin E Grubu, Türk futbolu adına dönüp dönüp bakmamız gereken bir hikâye yazıyor. Gürcistan ve Bulgaristan karşısındaki net galibiyetler, aslında bu grubun ‘zor ama imkânsız olmayan’ bir grup olduğunu defalarca gösterdi. Ne var ki tüm matematik ve tüm psikoloji, tek bir maçta, İspanya önünde altüst oldu.

Evet, İspanya’nın gücü tartışılmaz. Kadro derinliği, tempo kapasitesi, pas alışkanlığı… Bunlar dünyanın her takımını zorlayacak nitelikler. Fakat 6-0’lık yenilgi, sahadaki güç dengesinden çok, maçın senaryosunun yanlış okunmasıyla açıklanabilir. İspanya karşısında ‘kazanmak’ zorunda değildik ki. Bize ‘kaybetmemek’ de yeterli ve bir o kadar da değerliydi.

Bu gruba düz bir mantık ve basit bir matematikle baktığımızda, her şey bambaşka görünüyor. Gürcistan’a karşı 4-1, Bulgaristan’a karşı deplasmanda 6-1, içeride 2-0… Bunlar sıradan skorlar değil. Bu performanslar insana, “Aslında grup ikinciliğinden fazlasını elde edebilirdik” dedirtiyor. Çünkü Bulgaristan ve Gürcistan maçlarını domine eden bir takım, disiplinli ve kontrollü bir planla İspanya’dan bir puanı çok rahat alabilirdi.

Beraberlik demek, sadece bir puan değil; bir anlamda ’denge’ anlamına da geliyordu. İspanya’nın rahatlayarak oynayamayacağı, Türkiye’nin özgüveninin sarsılmayacağı bir denge… Kaybedilmeyen bir İspanya maçı, liderlik hedefini mümkün kılacak bir çerçeve çizecek ve son maç öncesi liderlik bir hayal değil, güçlü bir olasılık şeklinde önümüzde duruyor olacaktı.

Bugün geldiğimiz noktada hâlâ turnuvaya katılma şansımız güçlü. Play-off bileti cebimizde. Ancak işin kritik yanı şu: Liderlik, aslında uzak değildi. Sadece 90 dakikalık bir temkin, 15 dakikalık bir savunma konsantrasyonu, üç tane doğru geçiş hücumu bile bu tabloyu tamamen değiştirebilirdi. Bu yüzden “İspanya’dan bir puan çıkarabilirdik” cümlesi bir hayal değil; kaçan bir fırsatın tam tanımıdır.

Sözün özü: Gideceğimiz İspanya deplasmanında Bizim Çocuklar’dan 7-0’lık bir galibiyet bekleme saflığında değiliz tabi ki. Yeryüzünde şu sıralarda bunu yapabilecek bir takım göremiyorum. Ama en azından Konya’da olduğumuz kadar pasif ve de basiretsiz olmamamız gerektiğini de eklemek istiyorum.

Kalın sağlıcakla.