Milli takımımızın başarılı bir performans ortaya koyduğu Dünya Kupası Avrupa Elemeleri E grubu maçları sona erdi ve gözlerimizi, Mart 2026’da Romanya ile oynayacağımız play-off mücadelesine çevirdik. Dilerim önce Romanya engelini geçer, ardından da Skriniar’ın liderliğindeki Slovakya ile Kuzey Makedonya eşleşmesinin galibini eleyip 2026 Dünya Kupası’nda yerimizi alırız.

Şimdilik milli maratonuna nokta koyduk ve yeniden Süper Lig’de nefes kesen şampiyonluk rekabeti de dâhil olmak üzere gündemin yoğun başlıklarına çevirmiş durumdayız.
Ancak ben yine de, fevkalade bir sorun çıkmadığı sürece 2026 Dünya Kupası’nda izleyeceğimize inandığım ‘Bizim Çocuklar’ı bu noktaya getiren Montella hakkında söylemek istediğim bazı ayrıntılar nedeniyle bu yazıyı ona ayırmak istedim.
Grubumuzdaki son karşılaşmada İspanya’ya karşı aldığımız 2-2’lik beraberlik, maçın tamamında gösterilen direnç ve takımın savaşçı kimliği açısından oldukça değerliydi. Bunu net biçimde ortaya koymak gerekiyor.
Bu dönüşümün temel taşlarından birinin de daha önce yazılarımda özellikle altını çizdiğim gibi teknik direktörümüz Vincenzo Montella olduğu unutulmamalı…
İtalyan ekolünün disiplinini, hazırlığını ve taktiksel yaklaşımını oyuncularımıza aktarması sayesinde, hücumda daha cesur, savunmada ise daha sert bir yapıya evrildik. Göreve geldiği ilk gün açıkladığı “Kendi oyunumuzu oynayacağız” düşüncesi, tıpkı diğer karşılaşmalarda olduğu gibi İspanya maçının da anahtarıydı.
Artık sadece mücadele eden değil, aynı zamanda oyunun temposunu da belirleyen, yönünü değiştiren bir milli takım kimliğine sahibiz. İspanya karşılaşması bunun en belirgin göstergesiydi. Büyük turnuvaların değişmez favorilerinden biriyle oynarken kurduğumuz oyun üstünlüğü, Avrupa’da da takdir ve saygı topladı.
Montella’nın katkılarından bir diğeri ise oyuncular arasındaki iletişimi ve enerjiyi güçlendirmesi oldu. Artık sahada sürekli birbirine destek veren, inançla oynayan ve yaptığının karşılığını alacağını bilen bir grup var. Gençlerin özgüveni yükselirken, tecrübeli isimlerin aldığı sorumluluk takımın omurgasını sağlamlaştırdı. Bu da sahaya karakter koyan, pes etmeyen bir milli takım ruhu yarattı. Tüm bunların da paralelinde başarı kendiliğinden geldi.
Umarım böyle de gider…
Kalın sağlıcakla.