30 Mart 1972 tarihinde yaşanan Kızıldere Olayı, Türkiye tarihinde derin izler bırakan acı bir anı olarak hafızalarda yerini koruyor. Devrimci Yol örgütü lideri Mahir Çayan ve arkadaşları, Ünye Radar Üssü'nde çalışan üç yabancı teknisyeni kaçırarak, Tokat'ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere köyünde muhtar Emrullah Arslan'ın evinde saklanmıştı.
Kartal Askeri Cezaevi'nden tünel kazarak kaçan Çayan ve arkadaşları, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan için verilen ölüm cezasının infaz edilmemesi talebini içeren bir bildiriyi, kaçırdıkları İngiliz teknisyenlerin şifreli kasasına bırakmışlardı. Ancak bu talep, olayların gidişatını değiştiremedi.
İçişleri Bakanı Ferit Kubat, Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanı General Vehbi Parlar ve Samsun Jandarma Bölge Komutanı Albay Celal Durukan, 29 Mart günü Kızıldere köyüne gitmişti. Ancak Çayan ve arkadaşları, köyü saran askeri birliklere teslim olmayacaklarını, çatışacaklarını belirtmişlerdi. Evin çatısına çıkan üç kişi arasında Mahir Çayan da vardı.
Sessizliği silah sesleri bozdu ve çatışma başladı. İlk kurşunu yiyen Mahir Çayan oldu ve olay yerinde hayatını kaybetti. Elleri arkadan bağlı teknisyenler de aynı şekilde infaz edildi. Olayın ardından evde bulunan cesetler, acı bir tablo oluşturuyordu.
Niksar ilçesi Jandarma Komutanı İsmail Hakkı Topaloğlu, Niksar Cumhuriyet Savcısı Fahrettin Çankaya ve Hükûmet Tabibi Dr. Şehsuvar Savuran, eve ilk giren isimlerdi. Ancak evin içi cesetlerle doluydu.
Ertuğrul Kürkçü, "Yaşayan var mı?" diye seslendiğinde cevap alamayınca samanlığa doğru koştu. Ancak burada da beklenmedik bir şekilde yaralandı. Aramalar sonucunda Ertuğrul Kürkçü'nün cesedi bulundu.
Kızıldere Olayı, Türkiye'nin siyasi tarihinde derin yaralar açmış ve uzun yıllar boyunca tartışma konusu olmuştu. Ancak bu trajik olay, Türkiye'nin unutamayacağı karanlık bir anı olarak hafızalarda yaşamaya devam ediyor.
Not: Fotoğraf Gazete Duvar'dan alınmıştır.