Birçok yazı ve söyleşimde anlattığım gibi enflasyon iktidarların uyguladığı enflasyonist politikalar sonucunda ortaya çıkan ekonomik bir olgudur. Net olarak söylemeliyim ki herhangi bir ülkede enflasyonist politikalar izlenmezse enflasyon asla ortaya çıkmaz.
Birçok yazı ve söyleşimde anlattığım gibi enflasyon iktidarların uyguladığı enflasyonist politikalar sonucunda ortaya çıkan ekonomik bir olgudur. Net olarak söylemeliyim ki herhangi bir ülkede enflasyonist politikalar izlenmezse enflasyon asla ortaya çıkmaz.
Savaş, doğal felaketler, kıtlık gibi çok ender bazı durumlarda iktidarlar enflasyonist politikalar izlemek zorunda kalabilirler, lakin çoğu zaman iktidarları enflasyonist politikalar uygulamaya zorlayan asli neden hesapsız kitapsız girişilen popülist işlerdir.
Hesapsız kitapsız girişilen ve bu yüzden büyük masrafa yol açan işler yüzünden bütçe gelirleri yetmez olunca yönetimler para basmaya ağırlık verir.
Malum dolaşımdaki para miktarı artar ve parayı basan otoritenin itibarı azalırsa para değer kaybeder, satın alma gücünü yitirir, fiyatlar genel seviyesi artar ortaya enflasyon olgusu çıkar.
Günümüzde hem dolaşımdaki paranın miktarını doğru olarak ayarlama ve hem de parayı basan otoritenin itibarını koruma sorumluluğu tamamen iktidarlara aittir.
Gene burada hatırlatmak isterim ki günümüzde dolaşımda olan kâğıt paraların hiç birinin, hiçbir şekilde altın ve yahut da gümüş gibi bir kıymetli para cinsinden karşılığı bulunmamaktadır. Tabiri caizse tamamı karşılıksız olarak basılmaktadır.
Eski dönemlerde altın ve gümüş paralar kullanılırken dolaşımdaki miktarları önemli olsa dahi doğal olarak kısıtlı miktarda olmaları nedeniyle piyasaya keyfe keder para sürmek mümkün değildi.
Altın ve gümüş paraların kullanıldığı dönemde Osmanlı gibi yönetimler paranın ayarını bozarak ve yahut da gramajını düşürerek piyasaya para sürdüklerinde bu paraların bile satın alma gücü düşmüş para büyük ölçüde değer kaybetmişti.
Daha sonra gelen dönemlerde altına ya da gümüşe dayalı banknotlar devletler tarafından dolaşıma sokuldu, bu banknotlar belirli bir miktar altın ya da gümüş varlığına bağlı olarak basılıyor, o miktarda altın ya da gümüşü temsil ediyor ve kâğıt paralar değerlerini oradan alıyorlardı. Aslında karşılıksız para basma kavramı da bu dönemde doğmuştur, devletler ya da bankerler sahip oldukları altın ve döviz rezervlerinden daha fazla para basarak dolaşıma sokmuşlar sonuçta bu anlaşılınca kıyamet kopmuştu.
Altın ve gümüş paraların kullanıldığı dönemde bu parayı basan otoritenin itibarı gene önemliydi. İtibarı yüksek olan otoritelerin sahtekârlık yapmayacağına, gelecekte paranın ayarı ve gramajı ile oynayarak değerini düşürmeyeceklerine inanılırdı. Bu konuda fevkalade sabıkalı olan Osmanlı parasına ise bu yüzden kimse güvenmezdi. Altın ve gümüş varlıklarına dayalı kâğıt paralar döneminde ise rezervlerdeki varlıklar ile dolaşımdaki kâğıt paranın eşleşip eşleşmediği en büyük sorundu. İtibarlı otoritelerin sözüne güvenilir ve onların varlıkları ile dolaşıma soktukları paranın eşleştiğine inanılırdı.
Asıl miktar ve itibar sorunu altın ve gümüş paralar ile paranın kıymetli bir madene endekslenmesi ilkesi terkedilince ortaya çıktı.
Temmuz 1944’te ABD’nin New Hampshire eyaletinin küçük bir beldesi olan Bretton Woods‘da toplanan Birleşmiş Milletler para ve finans konferansında imzalanan Uluslararası Para Anlaşması ile uluslararası ödemelerde kullanılacak yeni bir sistem geliştirilmiştir.
Anlaşmaya katılan ve parasını altına dönüştürülebilir yapmayı kabul eden her ülkenin parasının değeri dolara göre saptanmıştır. Dolar altın ile dönüştürülebilirliğini koruyan tek ulusal para olarak kalmıştır. Anlaşma ile 1 ons altın = 35 dolar ya da 1 dolar 0,88867 gram altın olarak belirlenmiş ve ABD dış talep olduğunda getirilecek doları bu parite üzerinden altına çevirmeyi kabul etmiştir.
Bretton Woods’la getirilen bu sistem ancak 1971 yılına kadar devam edebilmiştir. ABD, içinde bulunduğu ekonomik güçlükler nedeniyle 1971 yılında doların altına dönüştürülebilirliğini tek taraflı olarak kaldırmış ve 35 dolar getirene 1 ons altın verme taahhüdünden tek taraflı olarak çekilmiştir.
İşte bu tarihte itibaren dolar dâhil kâğıt paraların kıymetli bir madene endekslenmesi sona ermiş bütün kâğıt paralar bir tür devletlerin senedine dönüşmüştür.
İşte bu noktadan sonra paranın dolaşımdaki miktarı ve parayı basan otoritenin itibarı paraya değer veren tek unsur olmuştur.
Bu durum iktidarların diledikleri gibi para basıp, enflasyon yaratarak kişilerin ve kurumların ceplerindeki parayı rahatça almalarına yol açmıştır. Şimdi size soruyorum bu bir soygun değil midir?