Yazıma Dünyadan hareket ederek evimiz Türkiye’ye gelmek istiyorum. Dünyada eğitim gerçek eğitim olsaydı, dağlarda, mağaralarda, çöllerde, denizlerde, okyanuslarda silahlı ordular, örgütler, çeteler olmazdı. Buradaki silahlı ve vahşi insanlara, daha anne karnında iken sevgi, şefkat, hoşgörü ve dostluk öğretilirdi. Barıştan asla söz edilmezdi. Çünkü savaş olmayacaktı, barış diye bir kelime ve hedef de bulunmayacaktı.

Yazıma Dünyadan hareket ederek evimiz Türkiye’ye gelmek istiyorum. Dünyada eğitim gerçek eğitim olsaydı, dağlarda, mağaralarda, çöllerde, denizlerde, okyanuslarda silahlı ordular, örgütler, çeteler olmazdı. Buradaki silahlı ve vahşi insanlara, daha anne karnında iken sevgi, şefkat, hoşgörü ve dostluk öğretilirdi. Barıştan asla söz edilmezdi. Çünkü savaş olmayacaktı, barış diye bir kelime ve hedef de bulunmayacaktı. Uluslararası örgütler, örneğin NATO, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı, Vatikan Cumhuriyeti (Papalık) ve diğer ulusal ve uluslararası din örgütleri bulunmayacaktı. Bunlar olsa bile, işlevleri, sanki üst birlikmiş gibi, üye ülkeler arasında iletişim ve eşgüdüm sağlamakla sınırlandırılacaktı. Dünyada, görünürde birkaç tane, aslında yüzlerce, belki de binlerce inanç çeşidi ve bu çeşitliliği barındıran yerel, ulusal ve uluslararası yapılar bulunmayacaktı, eğer eğitim, gerçek eğitim olsaydı.

Silah fabrikaları değil, temiz toprak, temiz su ve temiz hava ile doğrudan bağlantılı, doğal ürünleri işleyen fabrikalar, üretim yerleri olurdu.

Bireysel silahsızlanma her yerde sağlanmış, ağır silahların üretimine son verilmiş olacaktı.

Zararlı madde, silah, insan ve hayvan kaçakçılığı olmayacaktı. Hayvanat bahçeleri, akvaryumlar ve diğer hayvan hapishaneleri (!) için hayvan ticareti yapılmayacaktı. O zaman, zaten Hayvanat bahçeleri, küçük büyük kafesler, küçük büyük akvaryumlar, tasmalar, hiç olmayacaktı.

Kendimce ilginç bir düşüncemi paylaşmak isterim. Eğitim, eğitim olsaydı, yaratandan, Tanrıdan, Allahtan korkulmazdı. Çünkü, korku değil, sevgi duyulacağı için insanlar tarafından canlı cansız hiçbir varlığa zarar verilmezdi.

İkinci Dünya savaşında Hiroşima ve Nagazaki kentleri Amerikalılar tarafından, gecenin yarısı insanlar uyurken bombalanmazdı. Ancak asıl gerçek şu olurdu. Eğitim, eğitim olsaydı, insanların kardeşliği, yaşama hakkı, sorunlarda görüşme ve uzlaşma yöntemleri öğretilirdi, anlatılırdı, hiç savaş çıkmazdı, Dünya, Birinci ve İkinci Dünya savaşları ile kana boyanmazdı, kirletilmezdi, bunca cinayet işlenmezdi, bu kadar katil yetiştirilmezdi.

Bunlara işgalleri, tarih boyu süren fetihleri, bugün de birçok yerde süren ikili veya çoklu savaşları ekleyebiliriz. Kanlı eklemeler.

Eğitim, eğitim olsaydı, birçok ülkede, diller ve yürekler konuşacağına, silahlar, palalar, bıçaklar, tomalar, gazlar, coplar, taşlar, yumruklar, tekmeler konuşmazdı. Küfürleşme, sözlü veya bedensel kavgalar olmazdı, olmayacaktı.

Çevre katliamlarına, yaşadıkları, çalıştıkları ve öğrenim gördükleri yerlerdeki haksızlıklara, kentsel dönüşüm gibi ağır şiddet çeşidine, hukuksuzluklara şiddetsiz yöntemlerle karşı çıkan, doğuştan bir hak olan ifade özgürlüğünü kullananların veya kullanmak isteyen insanların, kadınların, gençlerin, annelerin karşısına, o insanların vergilerinden maaş alan silahlı veya silahsız güvenlik güçleri çıkarılmazdı, çıkarılamazdı. Haklarını savunanlarla, onların sendikaları, dernekleri, toplulukları, benzer örgütleri ile yetkili siyasetçiler veya kamu görevlileri iletişim kuracaklardı, büyük bir olasılıkla da en doğruda uzlaşacaklardı.

Çocukların kanları, annelerin gözyaşları milyonlarca yıldır akmayacaktı.

Bırakınız silah veya kesici aletlerle saldırılması, can alınması, erkeğin çıplak eli bile kadına kalkmazdı. Suç işlemeyi düşünen erkekler, onları suça azmettirmeye çalışanlar utanırdı.

Süper güçler, kalkınmakta olan ülkeler, geri kalmış ülkeler, diktatörlüklerle yönetilen ülkeler gibi nitelemeler de olmazdı, eğitim, gerçek eğitim olsaydı.

Kadın-erkek eşitliği, cinsiyet ayırımcılığı, kölelik, cariyelik, birden fazla kadınla veya çocuk yaşta evlenmek (çocuk gelinler, çocuk damatlar, çocuk eşler) bulunmayacaktı. Yasak ilişkiler hiç yaşanmayacaktı, eğer eğitim, eğitim olsaydı. Çünkü, aile kurmak, evlenmek, birlikte yaşamak, çocuk dünyaya getirmek veya dünyaya getirilecek çocuk sayısı, sevgiden beslenen özgür irade ile belirlenecekti.

Eğitim, eğer eğitim olsaydı, tek ağaç bile kesilmeyecekti. Ormanlar yanmayacaktı, yakılmayacaktı. Doğa olaylarının etkisi ile yansa veya zarar görse bile, o yerlere oteller, binalar yapılmayacaktı.

Sular, musluklardan, hortumlardan, havuzlardan sorumsuzca akıtılmayacaktı. Okyanuslar, denizler, göller, ırmaklar ve nehirler çöplük haline getirilmeyecekti.

Eğitim, eğitim olsaydı, erkek şiddeti görülmeyecekti. Kadınların ağırlıklı olduğu veya tamamen kadın üyelerin oluşturduğu dernek, federasyon ve konfederasyon tipindeki birkaç demokratik kitle örgütü kabul etmese bile, kadınların bir bölümü de şiddet üretmeyecekti veya erkek şiddetinde ortaklık yapmayacaktı.

Namus kavramı, namus cinayetleri olmayacaktı. Çünkü, namussuzluk diye bilinen veya anlaşılan davranışlar yaşanmayacaktı, eğer eğitim, eğitim olsaydı.

Eğitim, eğitim olsaydı, devlet okulları, özel okullar, devlet üniversiteleri, özel üniversiteler, cemaat, tarikat okulları, cemaat, tarikat yurtları, kamu bankaları, özel bankalar, devlet hastaneleri, üniversite hastaneleri, özel hastaneler gibi ayırımcılık üreten ve etkileri şiddet kelimesi ile tanımlanabilecek kavramlar, uygulamalar bulunmayacaktı. Ülkenin demokrasi anlayışına göre, kuralları hakça konmuş olarak, devlet-özel kesim ayırımcılığı yapılmayacak, iki kesim, bir kesime indirgenecekti.

Ana okulları bulunmayacaktı. Yaşam boyu eğitim politikasında evler, ilk okul, anneler, babalar, aile büyükleri ilk öğretmenler olacaktı. Gazeteci Bekir Coşkun’un bir yazısında önerdiği gibi, anneler ve babalardan oluşan birer okul.

Eğitim, eğer eğitim olsaydı, işsizlik kalmayacaktı, gelir dağılımında adaletsizlik yaşanmayacaktı. Varlıklı olmak konusunda insanlar arasında uçurum bulunmayacaktı.

Hiçbir ülkenin parası değer kaybetmeyecek, hiçbir ülkenin parası, diğer ülkelerdeki yaşantı düzeyini çok olumsuz etkileyecek kadar değer kazanmayacaktı. Borsa olmayacaktı, eğitim, gerçek eğitim olsaydı.

İnsanlar vicdanlı olacaktı. Ev sahipleri, fırsatçılık yapmayacak, kiralar vicdanları sızlatacak düzeyde artırılmayacaktı.

Üretici kooperatifleri veya eşit sermayeli şirketlerin sayısı artacak, fındık, çay, üzüm, patates, soğan, şeker pancarı ve diğer ürünlerin ederlerini (fiyat), üretici ve tüketici örgütleri birlikte, uzlaşarak belirleyecekti, hükümetler ve kamu görevlileri değil, eğer eğitim, gerçek ve çağdaş eğitim olsaydı. Üretici ve tüketici, örgütlü olarak dayanışma yapacak, akaryakıt ve diğer girdilerin fiyat artışlarına birlikte ve şiddetsiz yöntemlerle karşı çıkacaklardı. İletişim kurarak, aracıya gerek duymadan uzlaşı sağlayacaklardı.

Eğitim, insanları toplumsal yaşantıya hazırlamak için yapılsaydı, hırsızlık, yolsuzluk ve sahtecilik olmayacaktı. İşyerlerini, kamu yönetimlerini kitlemek, demir parmaklıklarla çevirmek, alarm takmak, kapılarında silahlı veya silahsız korumalar bulundurmak gerekmeyecekti.

Eğer, eğitim, eğitim olsaydı, siyasetçiler yalan söylemeyecekti, tehdit ve hakaret etmeyecekti, iftira atmayacaktı, hedef göstermeyecekti, herkesin milletvekili, bakanı, başbakanı, cumhurbaşkanı, devlet başkanı olacaktı. Birbirlerine yüz yüze ve göz göze bakarak tokalaşacaktı, hatta kucaklaşacaktı. Çünkü siyasetçiler, böyle yetiştirilmiş, böyle evrimleşmiş insanlar arasından çıkacaktı.

Eğer, insanlar, hayvanlardan örnek alarak, yavrularını, çocuklarını hayata hazırlasalardı, Dünyada hiçbir kötülük kalmayacak, sevgiden beslenen iyiliklere doyulamayacak, bilinçli bir şekilde söylüyorum, insanların, canlıların ömrü çok daha uzun olacaktı.

Sığınmacılar, başka ülkelere gizli veya açık amaçla akın akın göçler olmayacak, herkes doğduğu veya ana yurt bildiği topraklarda mutlu yaşayacaktı.

Çok sayıda ölümün olduğu, havadaki, denizdeki, kara ve demir yollarındaki kazalar yaşanmayacaktı. Sel felaketi denen, aslında vahşi insan felaketleri oluşmayacaktı.

Silahlı orduların, güvenlik güçlerinin, yargı organlarının sayıları az olacak, bu kadar zaman, emek, kağıt ve iletişim araçlarının tüketilmesi de gerekmeyecekti, eğitim, eğitim olsaydı.

Çünkü, küçük yaştan itibaren hızlanması ve yaşantı süresince devam etmesi gereken eğitim, gerçek eğitim olsaydı, insanlar arasında, iletişim, örgütlenme, demokrasi, adalet ve güvenlik sorunlar bu kadar ağırlaşmayacaktı, zaman, insan ve maddi kaynaklar bu kadar savurganca kullanılmayacaktı. İnsana, hayvana ve çevreye yönelik şiddet türlerinin hiçbirisi yaşanmayacaktı.

Bu yazımı kaç kişi okur veya inceler bilinmez, ancak kesinlikle biliyorum ki, eğitim, dünyanın her yerinde bu yazının anlatmak istediği biçimde uygulansa, işte size yerin üstündeki cennet, işte size melekler. Tüm insanlar birer melek. Şeytan yok.

Yazının girişinde, Dünyadan Türkiye’ye gelmek istiyorum dedim, biliyorsunuz. Bu yazıyı hazırlarken, Dünyanın birçok ülkesinde, hayal olarak, özellikle Asya’da, Orta Doğu’da, Afrika’da, Amerika’da, Avrupa’da, Avusturalya’da idim.

Evim dediğim Türkiye, Avrupa’da, Asya’da, bu Dünya’da değil mi?

Şimdiden selam olsun, eğitimi, gerçek eğitim olarak uygulayacaklara, böylece sevgi, şefkat, hoşgörü, saygı ve dostluk dolu, şiddetsiz bir Dünya kuracaklara, şeytan, savaş ve barış kelimelerini eski yazılı kaynaklarda bırakacaklara, gerçek cenneti kuracaklara ve yaşayan tüm canlıları melek halinde yetiştireceklere.

Selam olsun, insanların, hayvanların, doğanın, çevrenin korunduğu, her canlının korkusuz, sağlıklı ve güvende yaşadığı cennet bir Dünyayı ve uzayı, evreni sağlayacak gerçek eğitime ve bunu başaracaklara.

Selam sana Türkiye’miz, selam sana Dünya’mız, selam sana evrenimiz, uzayımız, gezegenlerimiz.

Selam, bugün yaşamakta olan sizlere ve benden sonra yaşayacaklara.