Burjuva demokrasisi bir tramvay mı? İstediğin yerden ineceksin, istediğin yerde bineceksin! Ama “demokrasiyi tramvay” kabul edenler ülke yönetimine gelmiş… Bakın, 30 yıl önce Gazeteci Nilgün Cerrahoğlu, RTE henüz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken söyleşi yapmıştı. Demokrasi hakkındaki görüşlerini de sormuştu. “Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz” demişti.
Oysa demokrasinin kendisine sunduğu haklardan faydalanarak İstanbul’a Belediye Başkanı olmuştu. Şimdi o tramvaydan indi. Türkiye’nin geldiği noktaya bir bakın!

Büyük Millet Meclisi’nde AKP ve MHP milletvekilleri, “sivil darbe” yaptılar. Anayasa yok sayıldı. Yani hukukçuların dili ile söylersek, Anayasa’yı Yargıtay 3. Ceza Dairesi gibi “ilga” ettiler.  Yani darbeyi hep askerler mi yapacak; 2024 yılına sivil bir darbeyle girdik, tüm topluma 22 yılın sonunda; “Anayasa ve hukuk benim” diyen bir dayatma uygulamaya konuldu.  Yasama, yürütme, yargı, basın, valiler, müftüler, iş adamları; işçiler, köylüler, esnaflar iktidar olmuş tek kişinin ağzına kayıtsız şartsız bakma kalıbına sokuldu. Bunun adı demokrasi değil, bunun adı patgonya kokakrasisidir.  Dayat dayata bildiğin kadar…

Tek adama tüm yetkileri verirseniz; o bir kişi isterse “dilediğimi hapse koyarım... İstediğimi hapisten çıkartırım...” gücüne ulaşmış olur.
Ülkemiz, tek kişinin iki dudağından çıkacak sözlerle yönetilen geri ülkelerden biri olmuştur. Derin ekonomik kriz ve yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma, beşli çeteyi zengin etme, haksızlık, yasaklar, büyük işsizlik, zenginlere yoksul uçurumunun açılması, muhalefet partilerini terör örgütleriyle işbirliği suçlaması alır başını gider. Sen şu işe bir bak; Anayasa Mahkemesi, Hatay’da vatandaşların 60-70 bin oyuyla milletvekili seçtiği Can Atalay’ın hapiste tutulmayıp “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görev yapmasının yasa gereği olduğuna” karar verdi.
5 Yargıtay üyesi, Anayasa Mahkemesi’nin bu kararına uymayarak aslında Anayasa’ya karşı darbe girişiminde bulundu.
Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Cumhur ittifakı parti liderleri, milletvekilleri, iktidar ve muhalefet tüm siyasi partilerin bütün üyeleri, demokratik kitle örgütlerinin yöneticileri hemen tamamı; “Anayasaya karşı darbe girişiminde bulunan 5 Yargıtay üyesi hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz, diyemediler.

Yazıklar olsun! Bu kişiler Anayasayı ihlalden yargılanmadır” yazan dilekçelerle adalet sistemini göreve çağırmalıydılar. Çağırmadılar. Yazıklar olsun! Ne oldu? Bunun tam tersi oldu. AKP’li Cumhurbaşkanı RTE ve ekibi özellikle teşvik etti. Bu gelişmelere öteden beri RTE “Ben hakemim” diye göz yumdu. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş sustu. 5 Yargıtay üyesinin anayasal demokrasiyi kalbinden bıçaklaması, TBMM’nin iktidar ittifakı partilerin milletvekillerinden de destek aldı. Özetlemek gerekirse Türkiye; “dilediğimi hapse koyarım, dilediğimi dışarı çıkartırım, istediğimi yaşatırım, dilediğimin malına çökerim” gibi bir hukuksuzluk ortamına teslim olmaya zorlandı. Örneğin ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya, Yunanistan, Norveç, İsveç, Finlandiya, Japonya hepsinde Anayasal demokrasi uygulanıyor. Bu ülkelerden birinde, bizim Meclis’te iktidarın yaptığı gibi “Anayasa’yı tanımıyoruz” anlamına gelen bir karar çıkartılsa o ülke insanları ayağa kalkıyor. Bu tür hukuk dışı uygulamalara “dur” diyor.

Bu tramvaydan inmeye benzemez. Türkiye’nin, Avrupa Birliği’ne katılma başvurusu AKP iktidarı döneminde zaten askıya alındı. Maliye Bakanı ile Merkez Bankası başkanı yabancı ülkelerin Türkiye yatarım yapmaları için kapı kapı dolaşmaları ne ifade edecektir?
Uluslar arası hukuk normlarını çiğneyen bir iktidar iş başında olduğu müddetçe kimse yatırım yapmaz. Yatırım olmayınca iş sahası açılmaz. İşsiz insan sayısı hızla artar.  İşsizlik çığ gibi büyür. Üretim olmayınca fiyatlar füze gibi uçuşa geçer. Demokrasi tramvay olur. İstediği yerde biner. İstediği yerde iner…