"Ne çok gezen bilir ne çok okuyan bilir. En çok cahil bilir, o her şeyi bilir!!!
***
Ortaokul yıllarımda coğrafya dersinde ilk ve ikinci döneminde zayıf not
almıştım. Eylül’de bu dersimden sınava girecektim. Geçersiz not aldığım dersin, sınavlarda en önemli sorularından birisinin
konusu ise, coğrafi bölgelerimizin, geçim kaynakları neler? Tarihi turistik yerleri nerelerdedir. Biraz da tembeldim bunu kabul ediyorum. İki dönemde coğrafya
dersi sınavlarından zayıf alınır mı? Ben aldım işte! Yaz tatilinde İzmir'de bir kamu kuruluşunun sosyal tesisinde garsonluk yapmak için müracaat etmiş ve kabul edilmiştim. Güle oynaya İzmir’e gittim, yol boyunca şeftali bahçeleri içinden geçtik. Otobüste tanışan iki kişi bir iddiaya girmişler, iddianın konusunu bilmiyorum, iddiayı kaybeden kişi, otobüste yolculuk eden
herkese bir kasa şeftali alacağı konusunda anlaşmışlardı. Yolculardan birisi iddiayı kaybetti ve tüm yolculara, müsait bir yerde otobüsü durdurup bir kasa
şeftali alıp hepimize ikram etti. Sulu sulu şeftalilerin tadı hala damağımdadır. Çalışacağım işyerinin kampına gelip yerleştim ve çalışmaya başlamıştım. Yanıma aldığım coğrafya kitabımı, boş zamanlarımda açıp notlarıma baktım ve üç ay boyunca yaz tatilini çalışarak geçirdim. Bu arada kamp müdürü, haftanın bir günü biz çalışan personel için geziler düzenleyip, tarihi turistik yerleri gezme imkânı sağladı. Ege bölgesi ile ilgili birçok bilgi edindim. Yaz tatilim çalışarak geçirdim, çalışma süremi bitirip sonunda eve döndüm.
Eylül sınavıma çok az bir zaman kalmıştı. Bu kısa sürede, yıl içerisinde derste işlediğimiz konuları tekrar tekrar gözden geçirdim. Sınav günü geldi çattı. Bütün yaz çalışmamdan dolayı, derslerime de fırsat yaratıp göz atmam iyi gelmişti. Şansıma sınavda soruların çoğu Ege bölgesi ile ilgiliydi.
Hem notlarımı okumuş olmaktan hem de gezilere katılmamdan dolayı, bir çırpıda tüm soruları cevapladım, gönül rahatlığıyla sınavdan çıktım.
Eylül ayında girdiğim sınavdan geçer not alıp bir üst sınıfa geçmiştim. Hep konuşulan, çok okuyan mı bilir, çok gezen mi bilir? İşte bu sorunun cevabını öğrenmiştim. Hem okuyup hem de gezeceksin, bilgilerini pekiştirip, unutmamak üzere hafızana yerleştireceksin.
İnsanların birbirine sıkça sorduğu sorulardan biridir bu konu. Ben her ikisinin de çok önemli olduğunu düşünüyorum. Etle tırnak gibi düşünmek gerekir. Çok okursunuz ama bir adım atamazsınız, eee okuduğunuz sadece konu olarak aklınızın bir köşesinde kalır, zamana okuduğunuzda unutursunuz. Ama okuyup buna birde gezmeyi eklerseniz işte hafızanızda yeni bir sayfa açmış
olursunuz, yıllar geçse de okuduğunuz, gezip gördüğünüz yerleri unutmazsınız. Herhangi bir konu üzerinde araştırma yaparken, artık cep telefonu ve
bilgisayardan yaralanıp, hem yazılan konulara hem de görsellerine anında ulaşabiliyoruz. Eğitim sistemimizde eskiden maalesef bilgiye dayalı anlatım şeklinden dolayı
öğrenciler çok donanımsız oluyorlardı. Artık dersliklerde kara tahta yerine bilgisayar ve dijital anlatıma geçildiği için anlatılan konular ve görseller öğrencilerin başarılarını ikiye katlıyor.
Kitap ile daha çok bilgiyi daha kısa zaman içerisinde öğrenirsin ama gezerken o bilgiyi yaşayarak öğrenirsin. Çok gezen pratiğini, çok okuyan teorisini bilir.
Bazı araştırmalara göre de, kesinlikle çok gezen bilir . Hem gezip görünce daha çok akılda kalır. Hayat pratiği başka bir şey. O zaman şu şekilde yorumlayabilir miyiz? Çok gezen bilir. Çok okuyan ne okursa okusun hep başkalarının gözünden göründüğü gibi görür hayatın getirdiklerini. Çok gezenin ise deney yapabilme şansı vardır. Asıl meselenin püf noktası, nerede gezdiğin ve neler okuduğunla ilgilidir. Köşe yazımı başta yazdığım gibi şöyle bir ironi ile tekrar bitireyim.


"Ne çok gezen bilir ne çok okuyan bilir. En çok cahil bilir, o her şeyi bilir"