Türkiye’nin kalkınmasında, ekonominin büyümesinde büyük rol oynayan tarım ülkemiz için stratejik sektörlerin başında geliyor. Salgın döneminde  tarımın önemi daha da arttı.

Türkiye’nin kalkınmasında, ekonominin büyümesinde büyük rol oynayan tarım ülkemiz için stratejik sektörlerin başında geliyor. Salgın döneminde tarımın önemi daha da arttı.

Salgının uzun sürmesi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de gıda sıkıntısı yaşanmasına yönelik kaygıları iyice artırdı. Korkulanın olmaması için çiftçinin üretebilmesi ve bunun tüketiciye makul fiyatlarla ulaşması gerekiyor. Bu da ancak tarıma ve çiftçiye gereken önem ve destek verilerek sağlanabilir. Çiftçi yoksa tarımdan söz edemeyiz. Ama ülke olarak çiftçimize gereken önemi verdiğimizi ne yazık ki söylemek mümkün değil.

Çiftçimiz ektiğinin, biçtiğinin değerini bir türlü alamıyor. Ürettiğini maliyetin altında satmak zorunda kalıyor. Yani para kazanamıyor. Kazanamayan çiftçi toprağını, traktörünü satarak tarımdan uzaklaşıyor. Yapılan araştırmalara göre 5 milyon hektar tarım arazisi artık tarım arazisi olmaktan çıkmış durumda. Buna bağlı olarak da çiftçi sayısı günden güne azalıyor.

Mazottan gübreye, ilaçtan enerjiye kadar tüm girdi kalemlerindeki fahiş fiyat artışları üreticiyi toprağından ederken, çiftçiler yüksek girdi maliyetleri karşısında ne yapacağını bilmez durumda. Hafta başında TÜK’in açıkladığı tarım ürünleri fiyat endeksi Nisan ayında rekor tazeleyerek yıllık yüzde 118,53,aylık ise yüzde 17.76 artış gösterdi.

TÜİK verilerine göre, Tarım-ÜFE’de, 2022 yılı Nisan ayında bir önceki aya göre yüzde 17,76, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 72,29, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 118,53 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 45,26 artış gerçekleşti.

Tarımsal girdi fiyatlarının kontrol edilemez bir noktaya geldiğini ifade eden CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, “ 2002 yılında tarım sektöründe çalışan sayısı 7 milyon 458 bin iken bu rakam 2020 yılında 4 milyon 716 bin kişiye geriledi. Son bir yılda gübre fiyatlarının 3 katın üzerinde artış göstermesi, mazot fiyatlarının neredeyse 3 katına yaklaşması, elektrik fiyatının 2,5 kat artması girdi fiyat artışlarının Cumhuriyet tarihi rekoru oldu. Böyle bir dönemde üreticilerimizin toprağıyla bağının kopmasından başka bir şey bekleyemezsiniz. Tarım Kanununun çıktığı 2006 yılından itibaren üreticilerimize, çiftçilerimize ödenmesi gereken destek miktarı tam 467 milyar liraya ulaştı. Fakat iktidar bunun sadece 194 milyar lirasını ödedi. Anadolu çiftçisinin devletten tam 273 milyar lira alacağı var. Devletten yasal olarak hak ettiği desteği alamayan ve ürettiğinden para kazanamayan çiftçi, sürekli borçlanarak ayakta kalmaya çalışıyor. Türk çiftçisi eriyor” dedi.

Artan girdi maliyetleri nedeniyle ülkemizde tarım neredeyse yapılamaz hale geldi. Mazot fiyatları 1 yılda yüzde 238 oranında arttı.Tarım alanları ve çiftçi sayısı hızla azalmış durumda. Ülkemizin gıda üretiminin temel taşları olan çiftçilerimiz her türlü zorluğa rağmen üretimlerini sürdürmeye çalışıyor. Bu yüzden tarımın temeli olan çiftçilerimizin her türlü sorunları çözüme kavuşturulmalı ve talepleri yerine getirilerek kendilerine hak ettikleri değer verilmelidir.

Yazımı bir çiftçi vecizesi. İle sonlandırmak istiyorum

“Ektiği biçtiği para etmez. Mazotu, gübresi, tohumu, ilacı, emeği karşılık bulmaz. Kredisi varsa kışın borçlanır, yazın borcunu zor kapatır. El elde baş başta seneye daha iyi olur ümidiyle yaşar gider. Buna yaşamak denirse.”