Büyük İstanbul depremi konusu, İstanbul’un hem nüfus yoğunluğu hem de tarihî ve ekonomik önemi nedeniyle büyük bir öncelik taşımaktadır.
İstanbul ve çevresi, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın Marmara kolu üzerinde yer alır ve burada biriken gerilimler uzun yıllardır devam etmektedir. Bu fay hattının yaklaşık 100 kilometre uzunluğunda olması bilim insanları tarafından sürekli takip edilmektedir. Jeolojik verilere göre, bu segmentte biriken enerji Büyük İstanbul depremi gibi büyük bir sarsıntıya yol açabilir. Avrupa yakasının yaklaşık %60’ı ve Asya yakasının yaklaşık %40’ı olası bir depremde yüksek risk altında olduğu belirtilmektedir. Bu tespit, faydaki gerilimin büyüklüğüne dayanmaktadır.
Bilim insanları Büyük İstanbul depremi için çeşitli büyüklük tahminleri yapmaktadır. Bazı araştırmalar, Marmara Denizi’nin belirli segmentlerinde biriken gerilimin 7.0 ile 7.4 arasında bir sarsıntı üretebileceğini öngörmektedir. Bu tahminler, Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerindeki tarihsel deprem periyoduna ve GPS, InSAR gibi jeodezik verilerle elde edilen ölçümlere dayanmaktadır. Jeolojik modeller, bu büyüklükte bir deprem olması hâlinde İstanbul’da yıkıcı etkilerin meydana gelebileceğini göstermektedir.

Büyük İstanbul depremi konusunda uzmanlar arasında farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı bilim insanları, 23 Nisan 2025’te yaşanan 6.2 büyüklüğündeki deprem sonrası ana fay hattındaki gerilimin azaldığını ve büyük depremin “şimdi hemen” olmayacağını söylüyor. Bu bakış açısını savunan Prof. Dr. Şener Üşümezsoy gibi uzmanlar, Marmara Denizi’ndeki tüm risklerin tek bir büyük depreme dönüşmeyeceğini vurguluyorlar.
Diğer taraftan Prof. Dr. Naci Görür gibi önde gelen deprem jeolojisi uzmanları, 6.2 sarsıntısının sadece kısmi bir kırılma olduğunu belirtiyor ve fay hattında hâlâ büyük miktarda kırılmamış gerilim bulunduğunu ifade ediyorlar. Görür’e göre bu durum, Büyük İstanbul depremi riskini daha da artırıyor ve ileride 7’nin üzerinde sarsıntı olasılığını gündeme getiriyor.
Bunun yanı sıra bazı jeofizik uzmanları, Büyük İstanbul depremi ihtimalini daha istatistiksel bir çerçevede değerlendiriyor. Örneğin Prof. Dr. Şerif Barış gibi bilim insanları, önümüzdeki 30 yıl içinde yaklaşık %47 ihtimalle yaklaşık 7.3 büyüklüğünde bir deprem meydana gelebileceğini ifade ediyorlar. Bu oran, bilimsel belirsizlikler ve fay segmentlerindeki gerilim birikimine dayalı modellerle hesaplanıyor.
Uzmanların hepsi Büyük İstanbul depremi için aynı tahmini vermese de ortak görüş, deprem zamanının kesin olarak bilinmesinin mümkün olmadığıdır. Depremlerin ne zaman olacağı, ne kadar şiddette olacağı ve hangi segmentten geleceği hâlâ bilimsel belirsizlikler içermektedir. Yerbilimciler, tarihsel sismik kayıtlar ve paleosismik verilerle modeller kurarak olası aralıklar tahmin ediyorlar, ancak kesin tarih vermenin mümkün olmadığı konusunda hemfikirler.
Büyük İstanbul depremi riskinin sadece bilimsel verilerle değerlendirilmesi yeterli değildir. Bu riskin toplumsal boyutu ve veri iletişimi de kritik öneme sahiptir. Bilim insanları, sadece sismik verileri analiz etmenin ötesinde, halkın doğru bilgilendirilmesi ve risk iletişiminin etkin uygulanmasını afet yönetiminde temel bir yaklaşım olarak görüyorlar. Burada amaç, panic yaratmadan halkı bilinçlendirmek ve hazırlıklı olmayı sağlamaktır.
Bilimsel çalışmalara göre Büyük İstanbul depremi için en önemli hazırlıklar arasında yapı güçlendirme, kentsel dönüşüm, erken uyarı sistemleri, ve geniş çaplı halk eğitim programları yer alıyor. Mevcut yapılarda güçlendirme çalışmaları, özellikle eski binalar için hayati önem taşıyor. Modern inşaat mühendisliği standartlarına uygun binalar, olası bir Büyük İstanbul depremi sırasında can kaybını büyük ölçüde azaltabilir.
Uzmanlar ayrıca, Büyük İstanbul depremi hazırlıklarının yalnızca teknik değil aynı zamanda sosyo-ekonomik bir mesele olduğunu vurguluyorlar. Deprem planlaması, altyapı sistemlerinin (su, elektrik, ulaşım) olası kesintilere karşı dirençli hale getirilmesini içermelidir. Ayrıca acil müdahale ekiplerinin hazır olması, halkın deprem sırasında ve sonrasında doğru davranış protokollerini bilmesi de riskleri azaltır.
Sonuç olarak, Büyük İstanbul depremi riski bilimsel verilerle ciddi şekilde desteklenmiş bir olgudur, ancak zamanlaması ve büyüklüğü konusunda uzmanlar arasında farklı öngörüler bulunmaktadır. Bu nedenle halkın, kamu kurumlarının ve özel sektörün hazırlıklarını güçlendirmesi en akılcı stratejidir.





