Gıda fiyatlarındaki artış bir türlü durdurulamadığı gibi, gıda enflasyonu da önlenemiyor. Gıda fiyatlarındaki aşırı yükseliş, büyük ölçüde dar ve sabit gelirli halkın  açlık riskini  ve yoksulluğu giderek artırıyor.

Gıda fiyatlarındaki artış bir türlü durdurulamadığı gibi, gıda enflasyonu da önlenemiyor. Gıda fiyatlarındaki aşırı yükseliş, büyük ölçüde dar ve sabit gelirli halkın açlık riskini ve yoksulluğu giderek artırıyor.

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun Ar-Ge birimi KAMU-AR’ın, dört kişilik bir ailenin, dengeli ve sağlıklı beslenebilmesi için tüketmesi gereken gıda miktarlarını esas alarak belirlediği açlık sınırı ile gıdanın yanı sıra diğer ihtiyaçlarını da yoksunluk duygusu çekmeden karşılayabilmesi için yapması gereken gıda dışındaki harcamaları dikkate alarak hesapladığı yoksulluk sınırı araştırmasının Temmuz 2021 sonuçları açıklandı.

Açlık sınırı Temmuz’da bir önceki aya göre 45 lira artarken, gıda dışındaki ihtiyaçlar için yapılması gereken harcama 198 lira ve yoksulluk sınırı da 270 lira arttı. Bu yılın ilk yedi aylık döneminde ise açlık sınırı 367 lira, gıda dışındaki ihtiyaçlar için yapılması gereken harcama ise 641 lira arttı. Ailelerin gıda ve gıda dışı ihtiyaçlarını insan onuruna yaraşır bir şekilde yoksunluk hissi çekmeden karşılayabilmesi için yapması gereken toplam harcama tutarını gösteren yoksulluk sınırı da ocak-Temmuz döneminde toplam 1.008 liralık artışla 12 bin 195 lira oldu.

Gıda fiyatlarındaki önlenemeyen yükselişin, çoğunluğu dar gelirli olan toplumda önemli ölçüde mağduriyete yol açtığına değinen CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Açlık sınırı asgari ücrete denkleşti. 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı ise 10 bin liraya dayandı. Temel gıda ürünlerindeki fiyat artışı öyle hızlı yükseliyor ki, bir ay önce alınan bir gıda ürününü bir ay sonra almaya kalktığınızda neredeyse aynı parayla yarısı kadar ürün alabiliyorsunuz. Bu tablo için bir an önce siyasi iktidar girişimde bulunmalı, sorununun çözümü için mesai harcamalı ve radikal tedbirler almalıdır Serbest piyasa ekonomisinin, gıdada serbest soygun uygulaması olarak devam etmesi dar gelirlileri vurmaktadır. Bu sebeple sağlıklı ve yeterli beslenme sağlanamamakla birlikte mağduriyetler de artmaktadır.” ifadelerini kullandı.

Uzmanlar ülkemiz için büyük bir gıda krizinin kapıda olduğuna işaret ederek bu durumu girdi maliyetlerindeki önlenemez artış nedeniyle zarar eden 1 milyon çiftçi ve üreticinin üretimi bırakmasına ve son 20 yılda 4 milyon hektardan fazla tarım arazisinin ekim dışı bırakılmasına bağlıyor.

Çiftçi yoksa tarımdan da söz etmenin mümkün olmadığını söyleyen CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen, “Anadolu’nun bereketli toprakları yüzyıllardır bu coğrafyayı doyurdu. Şimdi ise, yürütülen yanlış politikalar nedeniyle çiftçi üretimi bırakıyor. Tarım arazilerindeki kayıp ve maliyetlerdeki artış nedeniyle son 3 yılda, 184 bin 154 tarımsal işletme kapandı. Türkiye, maalesef tarım ülkesi olma vasfını kaybetmiştir. Çiftçilerimiz, girdi maliyetleri nedeniyle ürettiğinin karşılığını alamıyorlar. Buna rağmen yine de üretmeye devam eden çiftçilerimiz, hasat zamanında alınan ithalat kararları ile tam anlamıyla yıkıma uğratılıyorlar.” dedi.

Salgın döneminde tarımın önemi daha da arttı. Salgının uzun sürmesi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de gıda sıkıntısı yaşanmasına yönelik kaygıları iyice artırdı. Korkulanın olmaması için çiftçinin üretebilmesi ve bunun tüketiciye makul fiyatlarla ulaşması gerekiyor. Bu da ancak tarıma ve çiftçiye gereken önem ve destek verilerek sağlanabilir