Sabahattin Ali, 25 Şubat 1907 tarihinde Bulgaristan'ın Eğridere kasabasında doğdu ve 2 Nisan 1948 tarihinde öldü. Sabahattin Ali Türk yazar, öğretmen, şairdir. Edebiyat dünyasında özellikle romanları ve hikayeleriyle tanınmaktadır. İlkokulu Konya İstiklal İlkokulu'nda, ortaokulu İstanbul'da tamamladıktan sonra İstanbul Erkek Lisesi'ne devam etmiştir.

Sabahattin Ali'nin önemli eserlerinden bazıları şunlardır:

İçimizdeki Şeytan (1940): Roman, Sabahattin Ali'nin en önemli eserlerinden biridir. İkinci Dünya Savaşı yıllarında yazılan bu kitap, toplumsal eleştiriler içermektedir.


Kürk Mantolu Madonna (1943):Bu roman, Sabahattin Ali'nin en çok bilinen eserlerinden biridir. Aşk, tutku ve çatışma temalarını içerir.


Sırça Köşk (1947): Hikayelerden oluşan bu eser, Sabahattin Ali'nin kısa öykülerini bir araya getirir.


Değirmen (1944): Sabahattin Ali'nin öykü kitaplarından biridir. Değirmen, yazarın kısa hikayelerini içerir.


Esirler (1946): Bu eser de Sabahattin Ali'nin hikayelerini içeren bir kitaptır.

Kuyucaklı Yusuf(1931): Aşk, sadakat, toplumsal çatışma ve bireysel arayışın iç içe geçtiği etkileyici bir hikaye sunan Sabahattin Ali'nin unutulmaz bir eseridir

Mezarı olmayan yazar 73 yıl önce katledildi


Hakkında açılan davalar nedeniyle Bulgaristan'a kaçma girişimi sırasında kendisine rehberlik eden Ali Ertekin tarafından 2 Nisan 1948'de Kırklareli'nde başına sopayla defalarca vurularak öldürüldü. Sabahattin Ali’nin cesedi bir dere yatağında bulundu. Katili Ali Ertekin tutuklandıktan sonra ceza indirimi aldı. Aynı yıl çıkan af yasasıyla da serbest bırakıldı. Cesedi eşi ve annesinin teşhis etmesine izin verilmedi. Daha sonra muayene edilmesi için defnedildiği yerden çıkarıldı. Bir torba içinde elden ele dolaşırken kayboldu. Mezarı olmayan yazar 76 yıl önce katledildi.

Sabahattin Ali'nin kızı Filiz Ali: 

"Babam Sabahattin Ali 1948 yılının karlı bir şubat sabahı benim ve annemin bir kaç poz fotoğrafını çektikten sonra Ankara’dan İstanbul’a doğru yola çıktı ve bir daha geri dönmedi. Ölüm haberini neredeyse bir yıl sonra 1949 yılı ocak ayında gazetecilerden aldık.

Başta her şey usulüne göre halledilmişti. Sabahattin Ali’yi “milli hisleri galeyana geldiğinden” öldürdüğünü iddia eden bir katil vardı ortada, babama ait olduğu söylenen fakat tanınmaz halde olan bir ceset de bulunmuştu. Ne var ki cesedi teşhis etmeye o zaman hayatta olan annesi ve eşi çağırılmadı. Böylece ceset esrarengiz bir şekilde kayboldu. Sabahattin Ali’ye ait bir defin belgesi bile yok. Yani nereye gömüldüğü bilinmiyor. Olayın iç yüzü bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün iktidarlar tarafından ısrarla aydınlatılmadı. Sabahattin Ali 73 yıldır kayıptır.

Sabahattin Ali gibi tanınmış, sevilen bir yazarın hunharca öldürülmesinin yarattığı dehşet ve korku, toplumu suskunluğa sevkederken öte yandan her türlü muhalefeti sindirmeyi vazife bilen karanlık güçlere de cesaret verdi. Her on yılda bir tekrarlanan askeri darbeler ile karanlık güçler denen aslında içimizden birileri, diğerlerini yok etmeye devam ettiler. Öldürülen gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, bilim insanlarının ardından toplumda gitgide derinleşen ve hiç bir biçimde tedavi edilemeyecek yaralar açıldı.

Yetmiş üç yıl sonra gelinen noktada toplum, toptan pasifize edilmiş, her türlü haksızlık, hukuksuzluk, cinayet ve dehşete kanıksamış durumdadır. Ne var ki güneşin her sabah doğması kadar doğal ve değişmez bir gerçek var evrende. Hafıza ! İnsan hafızası kaybolan, kaybedilen, yok edilen, yakılan, parçalanan değerlerimizi unutmaz. Onlar, bu kayıp değerler hiç umulmadık bir yerde, umulmadık şekilde toplumun karşısına çıkar ve “Susmaktan hiç utanmadınız mı ?” diye sorar."

Muhabir: Haber Merkezi