1-7 Mart Deprem Haftası: Deprem Haftası’nda “dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunan ülkemizde vatandaşlarımızın depreme karşı hazırlıklı olmasının sağlanması, depremden korunma yollarının anlatılması ve toplumda afete hazırlık bilincinin yaygınlaştırılması amaçlanmaktadır.” TDK Sözlüğüne göre “Zelzele” Deprem (Yer kabuğunun derin katmanlarının kırılıp yer değiştirmesi veya yanardağların püskürme durumuna geçmesi yüzünden oluşan sarsıntı, yer sarsıntısı, hareket) anlamını taşımaktadır. İki yıl önce yine çok büyük deprem oldu. Asrımızın en büyük facialarından birisi yaşandı. Depremin sıcaklığıyla uzmanlar konuştu, tartıştı. brifingler verdi., toplantı üzerine toplantı yapıldı. Ama gördük ki yine hiçbir şey değişmedi. Daha önceki deprem olan yıllardaki gibi yine aynı tas aynı hamam oldu. Her şey lafta kaldı. Bir şeyler yapmak için çırpınan idealist insanlar da dikkate alınmadı. Kendileri konuştu kendileri dinledi.

Bu olay rahmetli bir abimizin bana yıllar önce anlattığı bir olayı aklıma getirdi. Kaya Abi yıllar önce Türkiye’nin en güzide Kurumlarından birisi tarafından mikrofilmleri incelemek üzere yurt dışına Almanya’ya gönderilir. O kadar çalışkan ve idealisttir ki mikrofilmler ile ilgili oldukça başarılı çalışmalar yapar, orada öğrendikleri karşısında hayretler içerisindedir. Kendisine göre de hatırı sayılır bir harcırah alır. Vatanına milletine önemli bir hizmeti yerine getirdiğine olan inançla gelir gelmez vakit geçirmeden dosyasını kaptığı gibi Kurum Başkanına çıkar ve heyecanla dosyayı uzatır. Peki, başkan ne yapar? “Kayacığım, yenilir, içilir gezilir, boş ver sen bunları der” ve dosyayı gözünün önünde eğilir, masasının altındaki çöpe atar. Kaya Bey büyük şaşkınlık ve kızgınlık içerisindedir. O kızgınlıkla İstifasını verir ve ülkeyi terk ederek Almanya’ya yerleşir. Bu olay bugünlere kadar yaşanmış ve yaşanmakta olan çok olayın özetidir.

Fay hatlarımız üzerinde sayısız yerleşim yerleri bulunmaktadır. Ağır deprem yaşanan illerimizde yine ısrarla konut yapılacaktır. Yıllardır fay hatları ve ovalar imara açılmaktadır. Yüksek bina yapımına izin verilmektedir. Dağ yamaçlarına ve yüksek kayalık zeminlere yerleşmek yerine tarım arazilerine bina dikilmesi neyin nesidir? Yıkılan binalar adeta mesaj vermektedir. “ovalara, tarım arazilerine ev yapmayın”, “Denizleri doldurmayın”, “Dere yataklarına bina yapmayın”, “Çürük bina yapmayın” başınıza yıkılırım, ikazını yine duymazdan gelirlerse yapacak bir şey yoktur.

Yan yana yüksek katlı binalar yapmak, yaptırmak müsaade etmek de cinayete ortak olmaktır. Yollara yıkılan enkaz yığınları yüzünden yollar kapandığı için ulaşım aksamıştır. Depremzedelere yardım edilememiştir. İş makinalarının ilerlemeleri mümkün olamamıştır. Yaralı veya sağlam depremzedelerin göçük altından çıkarılması gecikmiştir. Binaların birbirine yakın olması nedeniyle çürük binalar sağlam binalar üzerine devrilmiş onların da yıkılmasına veya ağır hasar almasına neden olmuştur. Kaçak yapılaşmaya müsaade edilmesi, zemin etütsüz, plansız, projesiz, mühendislik hesapları yapılmamış binalar yapılmasının yanında imar afları, hatır gönül işleri, kaçınılmaz sonu da beraberinde getirmiştir.
Yaşayarak görelim, öğrenelim mantığı mantık değildir.
Yıkılan her bina milli servetin heba olmasıdır. Zaten iyi durumda olmayan ekonomimizin bağrına vurulan hançerdir. Aynı hataları tekrar tekrar yapanlar ülkeyi zarara sokmaktadırlar.
“Herkes hata yapabilir, yalnız ahmaklar hatalarında ısrar ederler.” Der, Marcus Tullius Cicero
Millet olarak hata üzerine hata yapmak lüksümüz yoktur.

Bir yandan bu felaketin Allahtan geldiğini söylemek, bir yandan da müteahhitte, mühendiste, kontrol firmalarında, belediyelerde ve ilgili bakanlıklarda suçlu aramak birbiriyle örtüşmeyen tezat davranışlardır. Bu facia Allahtan geldiyse boynumuz kıldan ince olmalıdır, o halde insanlar arasından suçlu aramak neyin nesidir? Buna kader diyerek geçiştirmek, Allah’ı on binlerce insanı ezerek öldüren bir yaratan gibi göstermek, esirgeyen ve bağışlayan Allah ile uyuşmamaktadır. Suçu üzerimizden atarak kurtulamayız.
Yapılacak işlerde liyakatli insanlara ve bilim adamlarına değer verilmeli onların gösterdiği bilim yolunda işlemlerin yapılmasına dikkat etmeliyiz.

Devlet Kurumlarımız bilinen ve varlığı ortaya çıkarılmış fay hatları ile ilgili haritaları yayınlıyorlar. Bir yere yerleşme veya ev yapma kararı verirken bu haritalar da incelenirse risk en aza indirilebilir, göz göre göre fay hattına ev yapmak akılla bağdaşır iş değildir. Sizin fay hattı üzerinde 9 büyüklüğünde depreme dayanıklı ev yapmanız komşunuzun da evinin sağlam olduğunu göstermez. Depreme kendi evinizde değil başka bir binada da yakalanabilirsiniz.

Bu konuda Atatürk diyor ki;
“Efendiler!
Dünyada her şey için; uygarlık için, hayat için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir; fendir. İlim ve fennin dışında rehber aramak dikkatsizliktir, bilgisizliktir, yanlışlıktır. Yalnız ilmin ve fennin yaşadığımız her dakikadaki devrelerinin olgunlaşmasını kavramak ve yükselişini zamanla izlemek şarttır. Binlerce sene önceki ilim ve fen dilinin çizdiği kuralları, şu kadar bin sene sonra bugün olduğu gibi uygulamaya kalkışmak, elbette ilim ve fennin içinde bulunmak değildir.”