Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) verilerine göre 21 Aralık tarihi itibariyle icra dairelerindeki dosya sayısı, 21 milyon 569 bin 392’den, bir yılda 22 milyon 675 bin 597’ye ulaşmış. Bir yılda 9 milyon 80 bin 960 yeni dosya açılmış. Takipteki tüketici kredileri ve bireysel kredi kartları borçları geçen yıla oranla yüzde 135,1 artarak 105 milyar 481 milyon liraya yükselmiş. Geçen yıl aynı döneminde, takipteki toplam borç 44 milyar 861 milyon lira olmuştu.
Toplam takipteki alacaklar miktarı, 286 milyar 777 milyon lira olarak hesaplanırken bunun 181 milyar 295 milyon TL ticari ve diğer kredilerde takibe düşen alacaklardan meydana geliyor.
Bu rakamlar da gösteriyor ki, ekonominin içinde yer alan her iki vatandaşımızdan biri icralık duruma düşmüş.
Nitekim, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verileri de bu durumu doğruluyor. Alım gücü her geçen gün gerileyen vatandaşlarımız, kredi ve kredi kartları ile ayakta durmaya çalışıyor. Bankacılık sektörünün toplam kredi hacmi, bu yılın ilk haftası itibariyle 149 milyar 39 milyon lira artarak 15 trilyon 640 milyar 195 milyon liraya yükselmiş durumda.
Tüketici kredileri ve bireysel kredi kartlarının toplam hacmi geçen yılın aynı haftasına göre yüzde 46,1 artarak, 3 trilyon 741 milyar TL’ye ulaşmış. Bu kredilerinin ağırlıklı kısmını bireysel kredi kartları oluşturuyor. Bireysel kredi kartı borçlarındaki artış yüzde 63,3 olurken toplam değer olarak 1 trilyon 762 milyar liraya ulaşmış.
Tüketici kredilerinin tutarı, bu ayın ilk haftası itibarıyla 1 trilyon 978 milyar 748 milyon liraya yükselmiş. Bu tutarın 503 milyar 923 milyon lirası konut, 75 milyar 460 milyon lirası taşıt kredilerinden oluşmuş.
Sadece bir haftada ihtiyaç kredileri 1 trilyon 399 milyar 366 milyon lira olurken, bankaların bireysel kredi kartı alacakları 1 trilyon 762 milyar 315 milyon liraya yükselmiş. Alacakların 605 milyar 446 milyon lirasını taksitli, 1 trilyon 156 milyar 869 milyon lirasını taksitsiz borçlar oluşturmuş.
Bu durum elbette ki piyasaları olumsuz etkiliyor. Alacaklarını tahsil edemeyen işletmelerde zaman içinde borçlarını ödeyemez duruma düşerek nihayetinde kepenk indirmek, kapılarına kilit vurmak zorunda kalıyorlar.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) verileri de şirketlerin hayatta kalmakta zorlandığını gösteriyor. Bu yılın ocak-kasım döneminde kurulan şirket sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11,4 azalışla 102 bin 804’e gerilerken, aynı dönemde kapanan şirket sayısı ise yüzde 19,7 artışla 23 bin 861’e yükselmiş.

Kasım ayı verilerine göre yalnızca bir ayda 2 bin 631 şirket kapısına kilit vurmak zorunda kalmış. Kapanan şirketlerin sayısı, bir yılda yüzde 7,8 artmış. Yine bu ayda kurulan şirket sayısı da yıllık bazda yüzde 3 azalışla 10 bin 92 olarak gerçekleşmiş.
Ülkemiz ekonomisi son 25 yıl içinde borçlanarak büyüdü. Bunda, sistemin borçlanmayı teşvik etmesi de önemli ölçüde rol oynadı. Kredi kartları, sokak köşelerinde adeta, iskambil kartı gibi dağıtılırken başta bankacılık sektörü bu durumu teşvik etti. Vatandaşların gelir-gider durumlarına bakılmaksızın kredi kartı dağıtıldı. Her vatandaşımızın cebine 5-10 adet kredi kartı kondu ve sonuçta borçlar ödenemeyecek boyutlara ulaştı.
Bu duruma gelinmesinde elbette ki, vatandaşların gelir durumlarının bozulması da etkili oldu. Öyle bir noktaya gelindi ki, vatandaş artık borcu borçla çevirir duruma düştü. Şimdi sokağa çıkıp önünüze gelen sıradan yüz vatandaşımıza sorsanız hemen hemen tamamının kredi kartı borcu olduğunu görürsünüz.

Özetle;
Buraya kadar sizlerle bir takım rakamları paylaştık. Aslında bu rakamlar sayısal anlamdan çok bir de sosyal anlam taşıyor. Buraya nasıl geldik bir de ona bakalım. Özellikle, küçük çaplı faaliyet gösteren bankalar tarafından tüketici kredisinin, kredi kartı ile borçlanmanın imkânları genişletildi, teşvik edildi. Bankalar bu durumu istismar edip sonuna kadar kullandılar.
Borçtan, borçlanmaktan korkan vatandaşlarımız öyle bir an geldi ki, borçla bütçelerini dengelemeye, doğrultmaya, günü kurtarmaya alıştırıldılar. Ne yazık ki bu duruma her geçen gün biraz daha derinleştiriliyor ve teşvik ediliyor. Hiç şüpheniz olmasın, bu borç çevirimini yapamayan aile sayısı artacak ve buradan kaynaklanan daha fazla icra, iflas, haneler içi problemlerin sayısı da artacak. Doğal olarak bu ekonomik ateş, başta evdeki iç huzuru bozuyor. Aile içi şiddet olayları ve boşanmaları beraberinde getiriyor. Bütün dünyaya örnek olarak gösterdiğimiz aile yapımız büyük bir hızla bozuluyor. Televizyonlarda yayınlanan programlara bakıldığında da bu açık-seçik görülüyor.