Basın özgürlüğü medyaya ve enformasyona verilen toplumsal role dayanmaktadır. Demokratik bir toplumda bu rol araştırma, bilgi toplama, kamu çıkarını ilgilendiren bilgilerin hiçbir engel olmaksızın işlenmesi, yorumlanması ve yayılması demokratik yaşamın varlığı ve sürdürülmesi için gereklidir. Basın özgürlüğündeki temel düşünce, ifade, ifade ve kanaat özgürlüklerinden bahsederken ulusal ve uluslararası çeşitli yasal belgelerde bunu görürüz.
Soğuk Savaşın başında 1948’de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini yayınlarken 19.cü maddesine göre şöyle der: ‘Herkesin düşünme ve anlatma özgürlüğü vardır. Buna göre, hiç kimse düşüncelerinden dolayı rahatsız edilemez. Ayrıca ülke sınırları söz konusu olmaksızın bilgi ve düşünceleri her türlü araçla aramak, sağlamak ve yaymak hakkına sahiptir.’
İletişim özgürlüğü kesinlikle diğerleri gibi bir özgürlük değildir: diğer kişisel veya politik özgürlüklerin hem sığınağını hem de varoluş koşulunu oluşturur. Demokrasiyi tanımlamak için bu yaklaşımın tercih edilmesi tesadüfi değildir ve basın özgürlüğünün bu siyasal sistem içerisinde kapladığı yeri görmemizi sağlar. Medyanın ve gazetecilerin bilgiye ve bilgi kaynaklarına serbest erişimi özgür basının varlığının ve memnuniyetinin vazgeçilmez koşulu ve halkın bilgi edinme hakkına saygı gösterilmesidir. Demokratik toplumlarda medya ve gazeteciler kendilerini engelleyen her türlü uygulama veya müdahaleden korunmalıdır.
Medyada çalışanlar bağımsızlık ve kamuoyunu bilgilendirmek için görevlerini layıkıyla yerine getirmeleri de elbette önemlidir. Kamu çıkarını ilgilendiren gerçekleri, olayları ve soruları gerçeğe uygun bir şekilde yansıtmak mümkün olduğu kadar toplumda mevcut olan fikirlerden bahsetmek vatandaşların bilgi sahibi olmalarını sağlamak için bilgi çok önemlidir.
Basın özgürlüğü ve demokrasinin sağlığı özü itibarıyla bağlantılıdır. Ancak her ikisi de küreselleşmenin, yeni teknolojilerin ve otoriterliğin yükselişinin getirdiği değişimlerden derinden etkilendi. Medya bilgi devriminden hem yararlandı hem de yara aldı. Her ne kadar haber kuruluşları artık yeni bilgiye aç milyarlarca tüketiciye ulaşabilse de, aynı teknolojik dönüşüm eski iş modellerini tehdit etti ve doğru bilgiyi yayan kanalların azalmasına yol açtı. Bu değişimlerin ardından antidemokratik ve kötü niyetli aktörler, bilgi ekosisteminde meydana gelen önemli dönüşümlerin yarattığı fırsatlardan hızla yararlandı. Diğerlerinin yani sıra liberal olmayan rejimler dezenformasyonu yaymak, kutuplaşmayı körüklemek ve demokratik sistemlerdeki zayıf noktalardan yararlanmak için yeni medya ortamından aktif olarak yararlanmaktadırlar. Sadece otoriter devletler değil demokratik rejimlerde bile bilgi sektörünü manipüle etmeye, sansürlemeye ve şekillendirmeye bazı şahıslar önemli miktarda kaynak ayırmaktadır. Bu nedenle, günümüzde güvenilir bilginin yerini alan dezenformasyon kampanyaları ve diğer manipülasyon teknikleri, basın özgürlüğüne yönelik önemli tehditler olarak görünmektedir. Belki de bunun en güncel örneği Donald Trump’un manipüle ettiği ‘sahte haber’ suçlamasıdır.