M. UMUT KARAKÜLAH
Ülkemizdeki sivil toplum kuruluşlarının kutup yıldızı haline gelen Türk Sanayici ve İşadamları Vakfı’nın (TÜSİAV) Yönetim Kurulu Başkanı Veli Sarıtoprak, her hafta önemli konu ve konuklarını ağırlamayı sürdürüyor.
Veli Başkan’ın bu haftaki misafiri; Kızılay Final Premium Kurs, Yaşamkent Final VIP Kurs, Batıkent Final Okulları ve Final Hedef Akademi Okulu’nun kurucusu Lokman Karataş oldu.
Karataş sorularımızı içtenlikle yanıtladı:
- Lokman bey öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
- Lokman Karataş: 1986 yılında Hatay’da doğdum. Ortaöğretim ve lise eğitimimi Hatay/Antakya’da tamamladım. Doğu Akdeniz Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldum. 2009 yılında Final Eğitim Kurumları’nda öğretmen olarak başladığım kariyerime; Ankara’da Kızılay Final Premium Kurs, Yaşamkent Final VIP Kurs, Batıkent Final Okulları ve Final Hedef Akademi Okulu’nun kurucusu olarak devam ediyorum. Yayıncılık alanında ise İletken Yayıncılığın kurucusu, aynı zamanda Antikor Yayıncılık yazarı olarak çalışmalarımı sürdürüyorum.
- Eğitimcilik serüveninizin başlangıcı nasıl oldu?
- Lokman Karataş: Eğitimcilik serüvenime şiir yazarak başladım. Yaklaşık 10 yaşındayken, 1996 yılında, Şanlıurfa’ya bir geziye gitmiştik. Orada dikkatimi çeken şey, çok fazla kuş olması ve evlerin sıvasızlığıydı. İki amcam da öğretmendi. O gezide bir şiir yazdım. Hatta şiirin bir bölümü şöyleydi:
“Çıktım, seyreyledim kale başından,
Güzellerin kirpiğinden, kaşından,
Kalesinin toprağından, taşından,
Vazgeçemem canım gülüm Urfalı’m.
Evleri var beyaz beyaz sıvasız,
Kuşları var, dağda kalmış yuvasız,
İnsanı hem gamsız hem de tasasız,
Vazgeçemem canım gülüm Urfalı’m.”
Belki de bu an, eğitimciliğe olan ilgimin ve şiire olan tutkumun başlangıcıydı. İlkokul öğretmenim de bu konuda çok etkileyiciydi. Hâlâ görüşüyoruz. Öğretmenliğe duyduğum hevesin başlangıcında onun büyük payı var. Dershaneciliğe olan ilgim ise üniversite yıllarında başladı. İkinci sınıftayken Kıbrıs’ta bir Final Dershanesi açıldı. Kurucusu Hüseyin Hoca'ydı. Yanına gidip, stajyerlik yapmak ve bu işi öğrenmek istediğimi söyledim. Başta kabul etmedi ama biraz ısrar edince, “Tamam, gel git,” dedi. Böylece bir macera başlamış oldu.
Daha sonra 2009’da Ankara’ya geldim. Burada, “Stajyerliğin yeterli değil,” dediler. Üç yıl boyunca stajyerlik yapmıştım ama bir yıl da burada devam ettim. Bu süreçte bir şeyler öğretmenin, anlatmanın verdiği hevesi yakaladım. Üniversiteye hazırlanırken kardeşim de liseye hazırlanıyordu. Ona bir şeyler anlatıyor, yardımcı olmaya çalışıyordum. Bu da içimdeki hevesi pekiştiriyordu. Eğitimcilik serüvenimin başlangıcı olarak tüm bu yaşadıklarımı söyleyebilirim.
- Eğitime genel bakış açınız hakkında bilgi verir misiniz?
- Lokman Karataş: Yaptığımız işle, “eğitim” dediğimiz şey aslında hem örtüşen hem de ayrışan birçok noktaya sahip. Öğretime bakış açısı Türkiye’de oldukça net: sınavlar, sınavlara hazırlık süreci, testler, başarı sıralamaları... Türkiye bir “sınav ülkesi” olduğu için, bu çerçevede öğretim süreci daha çok öne çıkıyor. Ancak eğitim bambaşka bir şey. Bir anaokulunun bahçesinde okuduğum bir cümle beni çok etkilemişti:
“Okul, çocuklarınıza bir şeyler öğrettiğimiz yer değil; sizin çocuklarınıza öğrettiklerinizin, size geri yansıdığı yerdir.” Bu ifade, eğitimin ne kadar derin ve çok boyutlu olduğunu çok iyi anlatıyor. Eğitim, anne karnında başlıyor. Okula gelene kadar aile tarafından verilenlerle şekilleniyor. Ardından okul, aile ve çevre etkileşimiyle, bu temeller üzerine bir hayat inşa ediliyor.
İlkokulda başka şeyler öğreniyoruz, ortaokulda farklı bilgiler ediniyoruz. Ancak asıl mesele, öğrendiğimiz bilgileri hayata ne kadar uygulayabildiğimizdir. Eğitim dediğimiz şey, bilgiyi öğrenmek değil; o bilgiyi hayatta işe yarar hâle getirebilmektir. Örnek olarak, fizik dersinde öğrendiğimiz kuralların bilgi kısmı öğretime girer. Ama bu bilgiyi günlük hayatta kullanabildiğimiz, uygulayabildiğimiz an, işte o zaman eğitim olur.
Eğitim çok boyutlu bir kavram. Okumak da bir eğitimdir, öğrenmek de, öğretmek de. Bugün bir çobandan ya da bir inşaat işçisinden öğrenilecek bir şey mutlaka vardır. Hatta bazen öyle şeyler öğrenirsiniz ki, ciddi fizik bilgisi gerektirir ama o kişi bunun farkında bile değildir. Bu durum onun “eğitimsiz” olduğu anlamına gelmez.
Özetle, eğitim çok katmanlı bir süreçtir. Öğretim ise daha sistematik, yapısal ve kurumsal bir model içinde ilerler. Binaların içerisinde; defter, kalem, kitap, silgi gibi araçlarla, planlı bir şekilde sunulan bir yapıdır öğretim. Ama eğitim, hayatın her anında karşımıza çıkabilecek; yaşamla, insanla, çevreyle ve deneyimle gelişen çok daha geniş bir kavramdır.
- Kızılay Final Premium Kurs’un Türkiye Çapında bir marka olmasını sağlayan temel etken neydi?
- Lokman Karataş: Kızılay Final Premium Kurs, dışarıdan bakıldığında kurs mantığıyla paralel bir yapı olarak görülse de, biz hem öğrenci hem de veli açısından süreci yalnızca kitlesel değil, bireysel olarak da yönetiyor; sınavlara hazırlık ve okula destek noktasında her aşamada onların yanında oluyoruz. Öncelikle, çok güçlü bir rehberlik kadrosuna sahibiz. Öğrencimizin süreci doğru yönetmesini ve yönlendirilmesini sağlıyoruz. Kayıt aldığımız andan itibaren, her hafta aynı gün ve saatte düzenli olarak rehberlik görüşmeleri yapıyoruz. Bu sayede öğrenciye hem disiplin hem de sorumluluk bilinci kazandırıyoruz.
Yeni nesil öğrenciler bireysel takip, kişisel program ve özel ilgi bekliyor. Bu ihtiyacı karşılamak adına sistemimizi tamamen bireysel rehberlik üzerine kurduk. Bunun yanında, kurumumuzda yaptığımız deneme sınavlarının sayısı ve kalitesi oldukça yüksektir. Ankara’da, bizim kadar çok ve kaliteli yayının deneme sınavını düzenli olarak uygulayan başka bir kurum olduğunu düşünmüyoruz. Bu sınavların sonuçlarını, öğrenciler henüz eve gitmeden açıklıyoruz. Bunun nedeni, rehberlik görüşmesinde sonuçların hazır olmasını sağlayarak, doğrudan sınav analizi yapılmasına imkân tanımaktır.
Ayrıca kurumumuzda açılan etüt oturumu sayısı da oldukça dikkat çekicidir. Haftada ortalama 850–900 etüt oturumu açıyoruz. Bu etütlerde hem konu anlatımı hem de soru çözümü yapılabiliyor. Buradaki temel amacımız şudur: Öğrenci herhangi bir derse gelemediyse ya da konuyu anlayamadıysa, konu anlatımı etütlerinden faydalansın. Konu anlatımından sonra çözüm yaptığı soruları anlayamazsa, doğrudan soru çözümü etütlerine katılarak bu eksiklerini anında tamamlasın. Çünkü süreçte konuları ya da soruları bekletmek oldukça tehlikelidir. Geriye dönüp tamamlanmayan her konu, ilerleyen zamanlarda öğrencinin gözünde daha da büyüyerek, daha ürkütücü bir hâl alabiliyor.
- Yıllardır binlerce başarılı öğrenci yetiştirdiniz. Sizce başarının sırrı nedir?
- Lokman Karataş: Başarının sırrı, çok çalışmakta değil; doğru çalışmakta gizlidir.
Bizim amacımız, öğrencileri saatlerce masa başında tutmak ya da günde kaç saat ders çalıştıklarına göre yönlendirmek değil. Asıl hedefimiz, öğrencinin daha az zamanda, daha verimli nasıl çalışabileceğini öğretmektir.
Öğrenciler ve veliler bu konuyu sıklıkla karıştırıyor. Örneğin, bize gelip “Hocam, günde 6 saat çalışıyorum ama olmuyor,” diyen bir öğrencinin nasıl çalıştığını sorduğumuzda, genellikle aldığı verimle harcadığı zaman arasında ciddi bir dengesizlik olduğunu görüyoruz. Yani öğrenci aslında boşa emek harcıyor, kendini boşuna yoruyor.
Bu yüzden önemli olan çok çalışmak değil, verimli çalışmak.
Biz de bu süreçte öğrencilerimizin verimli çalışmasını sağlamak için rehberlik kadromuzla her zaman onların yanında oluyoruz.
- Buradaki röportajımızı farklı sektörlerden birçok kişi okuyacak. İş hayatında bir kariyer inşası için sizce hangi ilkeler benimsenmelidir?
- Lokman Karataş: Kariyer dediğimiz şey, insan hayatında iniş çıkışların olduğu uzun bir yolculuktur. Bu süreçte merkeze koyduğumuz değer çok önemlidir. Kimisi buna “dua saati” der, kimisi “doğaya ses gönderme”... Ama ortada tek bir gerçek var: İstemek ve istediğinin peşinden koşmak.
Benim için bu gerçek, 2014 yılında ilk kitabımı çıkarmaya çalışırken başladı. Kitabı yayınlatacak bir yayınevi bulamadım. Sonunda yedi aylık maaşımı göze alarak kitabı kendi imkânlarımla bastırdım. O kitaptan hiç para kazandığımı hatırlamıyorum. Ama o kitap, bana 2019’da Antikor Yayınları ile birlikte yeni bir kapı açtı.
Kızılay Final Premium Kurs yolculuğuna başladığımızda, 7. ve 8. sınıf kayıtlarında o kitap bana büyük katkı sağladı. Velilere kitabı göstererek, “Ben bu grubun öğretmeniyim ve bu da o sürecin ürünü,” diyebildim.
Bugün Antikor Yayınları’ndan çıkan 40’tan fazla kitabımız var. Bu kitapları hazırlarken hep 2014’teki o ilk deneyimi referans aldım: Dizgi nasıl yapılır, dizgiciyle nasıl konuşulur, mizanpaj nasıl olur... Hepsi benim için bir öğrenme süreciydi.
Eğer o ilk kitapta maddi kazancı önceleseydim ve para kazanamadığım için vazgeçseydim, bu işe bir daha hiç girişmezdim. Ama kariyer, sadece para kazanmak değil; inandığın değerlere emek vermek, çaba göstermek demektir.
Örneğin 2021-2022 eğitim sezonunda, Ankara genelinde yaptığımız deneme sınavlarında maddi kazanç beklentim yoktu. Bir veli bana şöyle demişti:
“Hocam, çocukları aramıyorsunuz, numaralarını istemiyorsunuz. Neden bu şekilde hareket ediyorsunuz?”
Ben de şöyle yanıt verdim:
“Ben çocuğunuzun numarasını değil, geleceğine yön vermek istiyorum. Amacım ona bir katkı sağlamak.”
İşte kariyerin temelinde neyi önemsediğiniz yatıyor: Para kazanmak mı? İnsanlara faydalı olmak mı? Büyük bir şirket kurmak mı?
Benim temel felsefem şu: 100 insanın hayatını sürdürebileceği bir yapı kurmak ve o insanlara ulaşmak.
Yani amacım çok para kazanmak değil; bir insanın hayatını devam ettirebileceği bir düzen kurmasına katkı sağlamak.
Hedef dediğimiz şey, herkes için farklıdır. Çok tanınmak mı hedef? Bana göre değil. Ama insanların hayatında iz bırakmak, gerçek bir kariyer hedefi olabilir.
En temel konu ise şudur: Kişi ne istediğini bilmeli.
Ben ne istediğimi biliyorum. Bugün bana tekrar “Üniversite oku” deseler, yine öğretmenliği seçerim. Çünkü ben insanların hayatına dokunmayı seviyorum.
Az ya da çok fark etmez; bir kariyer inşa etmek isteyen herkese şunu öneririm:
Ne iş yaparsan yap, yaptığın işle iz bırakabiliyor musun?
İnşaat mühendisi, en iyi inşaatı yapan mıdır; yaptığı inşaatla kendisinden söz ettiren midir, yoksa yaptığı inşaatları en pahalıya satan mıdır? Mesela biraz bunla ilgili.