Evet, Cumhuriyetimiz yüz yaşını doldurdu dünyada yaşanan onca badireye, savaş, kriz, terör, karşı devrim hareketi ve darbelere rağmen yüz yıl boyunca dimdik ayakta durdu ve varlığını korumayı başardı.
Bunun için hepimiz gurur duymalıyız…
Oysa Cumhuriyetin ilk kurulduğu zamanlarda kimse bu cumhuriyetin uzun ömürlü olacağına ve varlığını uzunca bir zaman boyunca koruyabileceğine inanmıyordu.
Birçoğunuz bilirsiniz epey uzunca bir süre boyunca başta İngiltere olmak üzere birçok yabancı devlet Ankara’da Büyükelçilik açmayı bile reddettiler, beklediler nasılsa bu Cumhuriyet kısa ömürlü olur, başkent Ankara hikâyesi de yarım kalır onca masraf yapıp Ankara’ya taşınmaya gerek yok diye düşündüler.
Sonra Cumhuriyet direndi, taviz vermedi, boyun eğmedi İngiltere başta olmak üzere tüm yabancı devletler paşa paşa Ankara’ya gelmek ve Büyükelçiliklerini de Ankara’ya taşımak zorunda kaldılar.
Gelelim tamamladığımız ilk yüzyıla dair kısa bir değerlendirme yapmaya.
Bu yüzyıl boyunca hedefe koyup başardıklarımız var ve elbette hedefimizde olduğu halde başaramadıklarımız da var.
Öncelikle başardıklarımızı saymak istiyorum:
Halkımızda Cumhuriyet, vatan ve vatandaş olma bilinci çok büyük bir ölçüde kabul görmüş bulunmaktadır. Oysa bu kavramlar eskiden bilinmezdi, böyle bir bilinç ya da istek toplumun çok büyük bir kısmında mevcut değildi bile. Binlerce yıldır süren Teokratik Mutlaki Monarşi rejimi insanların iliğine kemiğine işlemiş, padişahın kulu kölesi olmak öyle içselleştirilmişti ki sadece yüz yıl içinde insanları bu fikri boyunduruktan kurtarıp özgür ve eşit vatandaş yapabilmek mucizevi bir başarıdır.
Geldiğimiz noktada kadın erkek demeden eşit ve özgür insan kavramı toplumumuzun neredeyse tamamının kabul ettiği bir ilke haline gelmiştir.
Dünyada yaşanan en büyük savaş olan 2. Dünya savaşı ve hemen arkasından başlayan Soğuk Savaşa rağmen siyasi bütünlüğümüzü ve topraklarımız üzerindeki egemenliğimizi koruyabilmiş olmak çok önemli bir başka başarıdır.
60-70-80 ve 15 Temmuz tarihlerinde yaşanan bir seri darbeye rağmen Kayıtsız Şartsız Ulusal Egemenlik ilkesini terk ederek bir diktatörlüğe dönüşmemeyi başarmış olmak da ciddi bir başarıdır.
Türk Devrimleri çok ama çok büyük bir ölçüde kabul gördü ve oturdu.
Elbette başaramadığımız Mustafa Kemal Atatürk tarafından konulan hedeflere ulaşamadığımız hususlar da var, bunlar:
Cumhuriyetimizin niteliklerini geliştirmede, daha özgürlükçü ve adil bir sistem yaratmakta epey bir eksiğimiz var. Güçler ayrılığı, denge ve denetleme mekanizmaları ile bağımsız ve tarafsız yargı erki konularında çok ciddi sıkıntılarımız bulunmakta.
Çağdaş uygarlık seviyesine hala ulaşamadık! Bilim, sanat ve teknoloji yaratmada hala yetersiziz. Çağdaş üretim seviyesi ile rekabet edebilecek mal ve hizmetler üretmekte de yeterli başarıyı yakalayamadık.
Arzu ettiğimiz kalkınmayı başaramadık, hedeflediğimiz refah seviyesine ulaşamadık.
Aydınlanma devrimi yarım kaldı, karşı devrim aydınlanma devriminin hedeflediği nitelikli ve aydın insan kitlesi yaratılmasına önemli ölçüde engel oldu. Eğitimin yaygınlığı sorunu epey büyük bir ölçüde halledilmiş olsa da eğitimin niteliği çok ama çok büyük bir sorun.
Ekonomik istikrar bir türlü yakalanamadı, özellikle Osmanlının yıkılmasına neden olan ürettiğinden fazla tüketme ve bunu da borçlanarak yapma alışkanlığı tüm hızıyla sürüyor.
Gene de enseyi karartmamak lazım, bir Cumhuriyet kurup bunu 100 yıl boyunca ayakta tutabilmek hiçbir şekilde küçümsenebilecek bir başarı değildir. Sadece eksiklerimizi bilelim ve ortadan kaldırmaya çalışalım ki nice yüzyıllar kutlansın…