Gördüğüm kadarı ile ülkemizde son seçimlere yükselen milliyetçilik dalgası damgasını vurmuş bulunuyor, bu kavramı anlamak ve...
Gördüğüm kadarı ile ülkemizde son seçimlere yükselen milliyetçilik dalgası damgasını vurmuş bulunuyor, bu kavramı anlamak ve bu kavramın tanımı üzerinde uzlaşmak zorundayız ki kim ne istiyor, kim ne hedefliyor belli olsun ve bizde politik tavrımızı ona göre belirleyebilelim.
Ülkemizin siyaset arenasında bir kör dövüşüdür gidiyor çünkü siyasi, ideolojik ve ekonomik bir sürü kavramın içi feci bir şekilde boşaltılmış bulunuyor. Kavramlar üzerinde anlaşmadan herhangi bir fikir ya da politika üzerinde uzlaşmak da elbette ki mümkün olmuyor.
Sonra kuru kabuğa dönüşmüş kelimeler üzerinden gerilim yaratılıyor, kitleler hipnotize edilip birbiri ile kavga ettiriliyor ve bu arada kaostan beslenen bir takım çevreler ise iktidar devşirme peşinde koşuyor.
Bu çerçevede netleştirebilmek adına kavramlara bir göz atalım:
• MİLLİYETÇİLİK NEDİR?
Milliyetçilik halkın egemenlik hak ve özgürlüklerine sahip olmasını savunan ideolojidir.
• EGEMENLİK HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ NEDİR?
Egemenlik kanun yapma, kural koyma, yönetme, yargılama ve denetleme gücüne sahip olmak demektir.
• MİLLİYETÇİ İDEOLOJİ NE ZAMAN ORTAYA ÇIKMIŞTIR?
Milliyetçilik aydınlanma devrimi ile ortaya çıkmış hümanist felsefe yani insani egemenlik ilkeleri çerçevesinde inşa edilmiş modern çağlara ait bir ideolojidir.
• HÜMANİZM NEDİR?
Hümanizm ya da Türkçe karşılığı ile insanmerkezcillik insanın egemenliğini vurgulayan ve rasyonalizm ile deneyciliğe odaklanan bir felsefi öğretidir.
Hümanist öğreti insanmerkezcillikdir, skolastik çağdaki Tanrımerkezcillik geri plana atılır ve reddedilir, insanmerkezcillik esas alınır. Dinler tarafından anlatılan doğaüstü güçlerin varlığıyla ilgilenmeyen etik tabanlı, seküler ve her otorite karşısında insanı özgürleştirme, insanı egemen kılma çabası hümanizmin tanımıdır. İşte milliyetçilik bu felsefi tabanda ortaya çıkmış hangi halkların hangi coğrafyada egemen olacağını tanımlayan bir ideoloji olarak şekillenmiştir.
Türkiye Cumhuriyetini kuran Mustafa Kemal Atatürk de hiç şüphe yok ki aydınlanma felsefesini benimsemiş bir hümanist ve milliyetçiydi.
Esas itibariyle Mustafa Kemal Atatürk Anadolu’da yaşayan halkları Türk Milleti adı altında örgütleyerek bir siyasi birlik kurabilmelerini sağlayan ve en nihayetinde Türk milletini egemenlik hak ve özgürlüklerine kavuşturan ve milliyetçi ideoloji çerçevesinde yeni bir devlet kuran önderdir.
Anadolu’da kurulan Türkiye Cumhuriyeti ise esas itibariyle tarihte kurulmuş bulunan ilk Türk devletidir. İlk Türk Devletidir çünkü Türk bir halkın adıdır ve ancak o halkın egemen olduğu bir devlete Türk devleti denilebilir. Milliyetçilik esas itibariyle geçmişe değil geleceğe odaklanan bir ideolojidir. Birçok kişi bir ulus oluşturmak için aynı soy, ırk, din ya da kültürden gelmek gerektiğini düşünür ki bu da tamamı ile yanlıştır. Bir araya gelerek siyasi bir birliktelik oluşturabilen halklara millet dendiği açıktır ve tarihteki ilk milli devlet Amerika Birleşik Devletleri bunun çok güzel bir örneğidir. Çok farklı soy, kültür ve dini inanç ya da inançsızlıktan gelen birçok halk bir araya gelmiş, siyasi bir birliktelik oluşturarak bir nation, ulus ya da millet oluşturmayı başarmış İngiliz monarşisine karşı savaşarak egemenlik hak ve özgürlüklerini elde etmeyi başarabilmişlerdir.
Cumhuriyetimizin kurucu önderi Atatürk’ün vatandaş için medeni bilgiler kitabında kendi el yazısı ile kaleme aldığı millet tanımı “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” ifadesi de aslında bu tür bir yaklaşımı yansıtmaktadır.
MİLLİ EGEMENLİK HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ NASIL KAZANILMIŞTIR?
Milliyetçi ideolojiye sahip olanlar her zaman milli egemenlik hak ve özgürlüklerini:
1- Hanedan egemenliklerine
2- Dini egemenliklere
3- Diktatörlere / tiranlara / otokratlara
4- Tekellere
5- Yabancı egemenliklere
Karşı savaşarak elde etmiş ve savaşarak korumak zorunda kalmıştır.
Anadolu’da yaşayan halklar da hem emperyalist işgalci güçlere ve hem de Osmanlı Hanedanının egemenliğine karşı savaşmış aynı anda hem bir iç savaşı ve hem de yabancı emperyalist güçlere karşı savaşıp kazanarak milli egemenlik hak ve özgürlüklerine sahip olabilmiştir.