Araştırma, Türkiye ekonomisi ve şirketler tarihi açısından önemli bir arşiv niteliği taşıyor. İlk kez 1968’de 100 şirketle başlanan çalışma, 1981’den beri 500 büyük sanayi kuruluşunu kapsıyor ve aralıksız devam ediyor.
Arzova, araştırma sonuçlarına dayanarak, Türkiye’nin sanayi üretiminden hızla uzaklaştığını vurguluyor. TÜİK verilerine göre, Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) içindeki sanayinin payı 2022’de yüzde 26,4 iken, 2023’te yüzde 22,9’a, 2024’te ise yüzde 20’ye gerilemiş. Bu düşüşü “ciddi bir kan kaybı” olarak nitelendiriyor.
Üretimden uzaklaşmanın nedenleri
Arzova’ya göre bu durumun başlıca nedenleri arasında;
Sanayicinin yeterince desteklenmemesi,
Üretim için katlanılan fedakarlıkların kârlılık açısından karşılığının düşük kalması,
Yüksek bürokratik engeller,
İthalatın yerli üretimden daha cazip hale gelmesi,
Ülke genelinde yatırım ikliminin kötüleşmesi
yer alıyor. Bu durumun Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülke için kabul edilemez olduğuna dikkat çekiyor.
Maliyet ve kârlılıkta gidişat
Araştırmada öne çıkan diğer veriler ise maliyet yönetimiyle ilgili sorunları gözler önüne seriyor. İSO 500 şirketlerinin satışların maliyet oranı 2023’te yüzde 80,9 iken 2024’te yüzde 85,4’e yükselmiş. Faaliyet giderlerinin net satışlara oranı da 6,6’dan 8,4’e çıkmış. Finansman giderlerinde ise azalma gözlenmiş.
Arzova, bu durumu sanayi şirketlerinin maliyet yönetimi konusunda yetersiz olduğunu ve yönetim kadrolarında liyakat sorunu bulunduğunu belirtiyor. Ayrıca sanayicilerin kârlılığın düşük olması nedeniyle inşaat, AVM işletmeciliği gibi sanayi dışı alanlara yöneldiğine dikkat çekiyor.
Yatırımlar verimlilik yaratmıyor mu?
Sanayi şirketlerinin aldıkları kredileri verimli üretim alanlarına yönlendiremediklerini belirten Arzova, bunun Avrupa ile rekabeti zorlaştırdığını, Çin ile rekabeti ise imkânsız hale getirdiğini söylüyor. Ayrıca devreden KDV konusunun çözülmemesinin de sektörün önündeki önemli bir engel olduğunu vurguluyor.