27 Eylül’de Hıfzı Topuz vefat etti. Hıfzı Ağabey ailemizin en büyüğü idi, yaşı ve kıdemi ile de tabir-i caiz ise, gazetecilerin Şeyh ül muharririni. Bu da en büyük, en tecrübeli anlamına gelir. Kendisi hayatı boyunca ve uzun yıllar UNESCO’da mühim bir konu üzerinde durdu: Basın özgürlüğü. Bu da gazetecilik mesleğinin icra edilmesi için gereken koşulları belirtmek için jenerik olarak ortaya çıkan bir kavramdır.

Tarihsel olarak bu özgürlüğün kullanımı esas olarak gazeteleri ilgilendiriyordu, bugün ise tüm kitle iletişim biçimlerini kapsamaktadır. Dolayısıyla teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan yeni bilgi araçlarını dikkate alarak iletişim özgürlüğünden bahsetmek daha doğru olacaktır. Bunlar radyo yayıncılığı, televizyon ve belki de en sık kullanılanı olan internettir. O zaman basın özgürlüğü demokrasiye hayat veren nefestir ve hukukun üstünlüğünün temel tezahürlerinden biri olması anlamında demokrasinin temel direklerinden biridir.

Basın özgürlüğü aynı zamanda kişinin gelişmesi, potansiyelini gerçekleştirmesinin hizmetindedir ve ekonomik kalkınma lehine eylemlerin savunulmasına veya desteklenmesine de dahil edilmelidir. Kısacası demokrasi ve basın özgürlüğü bir madalyonun iki yüzüdür, çünkü onları birbirinden ayırmak mümkün değildir. Basın haklarına saygı gösterilmeyen gerçek bir demokrasiden bahsedemeyiz ve dahası, demokratik olmayan bir rejimde basın özgürlüğünün gelişeceği de düşünülemez.

Yıllar boyunca basın özgürlüğü ile demokrasi arasındaki pozitif ve içsel ilişkinin doğası aşikâr görünüyordu. Günümüzde dünya çapında demokratik sistemlerin sağlığını ve dinamizmini etkileyebilecek manialar oldukça büyük ve üstesinden gelinmesi de bir hayli zor. Temelde demokrasi, bilgilerini güçlü, bağımsız medya kuruluşlarından alan, iyi bilgilendirilmiş seçmen kitlesine dayanır. Bunlar da seçmenlerin sağladığı kamu veya özel fonlarla desteklenirler.

Buna ek olarak, bağımsız medya ideal olarak hesap verebilirliği, şeffaflığı, katılımı ve demokratik süreçlere dahil olmayı teşvik eden bir dizi rolü yerine getirmelidir. İdeal olarak medya doğru ve güvenilir haberler yayar, bilinçli kamusal tartışma ve münazarayı kolaylaştırır, iktidardakilerden hesap sorar ve kamu çıkarlarını korumak için bir gözlemci görevi görür. Bu temel medyanın desteklediği açık ve hesap verebilir demokratik ortam aynı zamanda gazetecilik sektörünün uzun vadeli sağlığına ve özgürlüğüne de katkıda bulunur ve bu da adil kalkınmanın temeli olarak hizmet verir.

Her ne kadar bu verimli döngü idealize edilmiş olsa da Hıfzı Ağabey’in de belirttiği gibi demokrasi ve medya arasındaki bu ilişkinin temel varsayımları sorgulanmaya başlandı. Küreselleşme, yeni teknolojiler ve otoriterliğin yükselişi sonucu ortaya çıkan değişimler, bağımsız medyayı büyük ölçüde zayıflattı. Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana bağımsız medyanın özgürlüğünde, yeteneklerinde ve etkisinde istikrarlı küresel bir düşüş olduğunu maalesef gözlemliyoruz.