Başlıktan da anlayacağınız gibi biraz provokasyonları konuşalım. Hatta kelimeyi Türkçe kullanalım, “kışkırtma”. Özellikle sosyal medyanın kullanımının...
Başlıktan da anlayacağınız gibi biraz provokasyonları konuşalım. Hatta kelimeyi Türkçe kullanalım, “kışkırtma”. Özellikle sosyal medyanın kullanımının artması, manipülasyon (hadi onu da Türkçe yazalım “güdümleme”) ve kışkırtmaları arttırdı. Bir aklı evvel sizin fotoğrafınızı alır yanına söylemediğiniz bir şeyi yazar ve dolaşıma sokarsa, tutuklanmanız an meselesi olabilir. Başka bir aklı evvel sesinizi kaydeder üzerinde oynama yapar ve yine dolaşıma sokarsa cezaevine bile girebilirsiniz. Bambaşka bir aklı evvel de çıkıp birde görüntünüz üzerinde oynarsa, seyreyleyin gümbürtüyü. Zaten CHP lideri Kılıçdaroğlu`nun geçtiğimiz günlerde endişeyle dile getirdiği konu da buydu. İktidar cenahı bu sistemi yakından bilir zaten. Durun canım hemen celallenmeyin, 17 – 25 Aralık meselesinde ortaya çıkan ses kayıtlarına montaj denmedi mi? İşte üç aşağı beş yukarı aynı teknolojiden bahsediyorum.
Gelelim bir diğer kışkırtma meselesine. Yine medya yoluyla ya da giderek sertleşen mitinglerde, siyasilerin birbirlerini suçlayarak amiyane tabirle gaza getirme çabalarıyla ortaya çıkan kışkırtmadan bahsediyorum. Bir siyasetçi çıkıyor ve doğru ya da yanlışlığı belli olmayan bir laf atıyor ortaya. Bu lafın doğruluğuna inanan belki de milyonlarca kişi, rakip olarak gördükleri partinin yönetici ve taraftarlarına bu cümle ürerinden yüklenmeye başlıyor. Suçlanan partinin yöneticisi bu sözün yanlışlığını ispat etmek için çırpınıp durmakla kalmıyor, kendi de bir laf atıyor ortaya ki, al başına belayı. Bu sefer diğer taraf elini arttırıyor ve çok saçma bir keşmekeş ortaya çıkıyor. Ülke günlerce bunu konuşuyor. Belki de seçimlerin kaderi etkileniyor.
Bu kışkırtma ve güdümlemelerin önüne geçilebilir mi? Halka karşı en çok sorumlu olması gereken siyasiler bu yola tevessül etmezse elbette geçilebilir ama gördüğümüz kadarıyla kimsenin buna niyeti yok. Partilerin il başkanlıklarının kurşunlanması, posterlerin yırtılması, bayrakların yakılması derken Erzurum`da yaşanan vahim hadise, seçimlere kısacık bir süre kalmışken işin geldiği boyutu gözler önüne seriyor. Şükür ki can kaybı yaşanmadı ama bu, bundan sonra yaşanmayacağı manasına gelmez. Geçen yazımda bahsetmiştim, seçimler gelir geçer biz yine birbirimize kalırız diye, inanın bana öyle olacak. Miting meydanlarında taşlananlar ya da yuhalananlar bizim akrabamız, arkadaşımız, dostumuz, komşumuz, meslektaşımız olmaya devam edecek. Siyasiler sırça köşklerine çekilirken biz yine birbirimizin yüzüne bakmaya devam edeceğiz ve böyle giderse kimsede birbirine bakacak yüz kalmayacak. Düşünsenize daha 2024 yılında yerel seçimler var, siyasetin sert dili devam ettikçe korkarım ki, halk daha da bilenecek birbirine. Malum balık baştan kokar.
NOT: Söylemezsem olmazdı; Kılıçdaroğlu`nun her şeye rağmen bugüne kadar koruduğu sakin ve birleştirici tavrı takdir etmek boynumuzun borcudur.
Haydi, kalın sağlıcakla.