Maraş katliamı ile ilgili pek çok belgesel çekildi, haber yapıldı, kitap ve araştırma yazıları yazıldı. Her...

Maraş katliamı ile ilgili pek çok belgesel çekildi, haber yapıldı, kitap ve araştırma yazıları yazıldı. Her okuduğumuz yazıda ve izlediğimiz görselde başka bir acı yaşadık, başka bilgilere ulaştık. Gericiliğin vahşi yüzüyle bir kez daha yüz yüze geldik.

Orhan Gazi Ertekin’in derlediği ve pek çok insanın katkıda bulunduğu, “MARAŞ KATLİAMI/Vahşet, Direniş ve İşkence” isimli kitapta yukarıda saydıklarımın tamamı var ancak Maraş Katliamı’na daha başka bir açıdan bakılmış, o dönem olayların içinde yaşamış birçok insanın tanıklıkları ve değerlendirmeleri yer almış.

Bugüne kadar okuduklarımızın, duyduklarımızın ışığında bir şeyin altını çizmemiz gerekiyor. Eğer Maraş Katliamı’nda vahşice katledilenlerin sayısı “resmi” rakamlara göre yüzlerle ifade ediliyorsa ve binlerden on binlerden söz edilmiyorsa bu bölgede bulunan bilinçli devrimci insanların, direnişte ve işkencelerde can verenlerin yüzü suyu hürmetinedir.

MARAŞ KATLİAMI/Vahşet, Direniş ve İşkence isimli kitapta Maraş Olayları, Maraş Katliamı, Soykırım vb. adlandırmaların dışında “Pogrom”dan söz ediliyor.

“Tıpkı Sivas 2 Temmuz 1993 gibi 19-26 Aralık 1978 de bir katliam değildir. Bir pogromdur. Aradaki fark ise şiddetin “kamusal” destek, kamusal müdahale ve toplumsal hazırlıklarının bir arada ve birlikte yürütülmesidir. Pogromda şiddet hareketleri genellikle yasalar (örn. Irk yasaları) kurumsal destekler (resmi görevlilerin tutarlı ve sürekli dahli) ve toplumsal taleplerle (linçin meşrulaştırılması) devam ederken kalıcı ve sürdürülebilir bir “siyasal sistem”e dönüşür. Dolayısıyla katliamdan daha fazlası vardır pogromda…”

MARAŞ KATLİAMI/Vahşet, Direniş ve İşkence ciddi anlamda araştırma ve değerlendirmelerle yazılmış dolayısıyla çok emek harcanmış bir kitaptır.

“Maraş Katliamı, Türkiye’nin yakın tarihinde en acıtıcı ve en ağır cinayetlerin yaşandığı bir “olay” değildir yalnızca. Öldürülen ve yaralanan insanların, talan edilen/yakılıp yıkılan evlerin ve işyerlerinin önümüze koyduğu vahamet, resmi olarak gösterilenin çok ötesindedir.

“Olayların” ardından mağdurlara uygulanan ağır işkence, göç ve iskân politikaları da Maraş Katliamı’nın daha az bilinen yönlerindendir. Elinizdeki kitap, tam anlamıyla bir “pogrom” niteliği taşıyan bu hunharlığın bütün süreçlerine ışık tutmayı, onu değişi yönleriyle analiz etmeyi ve toplumsal hafızadan sildirtmemeyi amaçlayan mütevazı bir çalışmanın ürünüdür.

Sorgulamasını sadece “namlı katiller”le sınırlı tutmayan bir politik hesaplaşma, kitabın açmak istediği ufuklardan bir tanesidir. Kitap aynı zamanda, “Cumhuriyetçi seçkinler”, “Milliyetçi baronlar” ve “İslamcı müteşebbisler” in yeniden sorgulanmalarına dair bir toplumsal sorumluluk çağrısı içermekte, ayrıca, komşusunun canına kastedip evini yağmalayan “masum halk”ı da bu sorgulamaya dahil etmektedir.

Maraş Katliamı’yla gerçek gerçek anlamda yüzleşmenin yolu buradan geçmektedir çünkü.”

“Türkiye, Maraş Katliamı’ndan bu yana geçen zaman içinde ve önümüzdeki görünür gelecekte özellikle Aleviliğin soykırım tehdidi ile karşılaştığı, karşılaşabileceği bir ülke durumundadır ve dünyadaki soykırım tehdidi haritasına özel bir dikkat ile yerleştirilmelidir. Çünkü hesaplaşılmayan bir katliamın ardından bir soykırım için gerekli tek şey artık “gecenin karanlığı”nın beklenmesidir.”

“Şeytanilik ve kötülüğün bizzat bu ülkenin olağan ve normal hayatın içinden çıktığını artık görmek gerekir. Katliam sanıklarından önemli bir kesimi orta yaşlı kadınlardır örneğin, “Vahşi insanları” öldürmeye teşvik eden de “sıradan” orta yaşlı ve yaşlı kadınlardır. Eğer Maraş Katliam’ı bir çılgınlık, bir anomali, bir “kaza” olarak görülürse ve sadece “kötülükle görevli” olanların bir vahşeti gibi sunulursa ne sorunu anlamış oluruz ne de çözümün imkanlarını geliştirmiş oluruz. Dahası Türkiye’nin kendisiyle yüzleşmesini de engellemiş oluruz.

Başta Orhan Gazi ve Mustafa ERTEKİN olmak üzere, kitabın ortaya çıkmasına katkı sunan herkesin emeğine sağlık.

MARAŞ KATLİAMI ve DİRENENLERİ UNUTULMASINLAR DİYE…