Eğitim tarihinin en anlamlı hikâyelerinden biri, bize bir öğretmenin sadece ders anlatan kişi olmadığını; öğrencisinin onurunu, karakterini ve geleceğini şekillendiren bir rehber olduğunu gösterir.

Genç bir adamın yıllar sonra eski öğretmeniyle karşılaştığında yaşanan şu diyalog, bu gerçeğin en çarpıcı örneklerinden biridir:

Genç adam, yaşlı öğretmenine yaklaşır:

“Beni hatırlıyor musunuz?”

Öğretmen tereddütle, “Hayır…” der.

“Ben sizin eski öğrencinizim. Şimdi ben de öğretmenim.”

Yaşlı adam gülümser: “Oh, iyi… Benim gibi mi?”

Genç adamın cevabı anlamlıdır: “Evet. Aslında sizin gibi olmak için öğretmen oldum.”

Genç öğretmen, yıllar önce yaşadığı o unutulmaz olayı anlatır. Bir arkadaşının saatini çalmış, arkadaşının şikâyeti üzerine öğretmeni sınıfı bir hizaya çekmiş, gözlerini kapatarak öğrencilerinin ceplerini kontrol etmişti.

Saat genç adamın cebindeydi. Öğretmeni saati bulmuş ama hiçbir şey demeden aramaya devam etmiş, sonra da sınıfa gözlerini açmalarını söyleyip saati sahibine teslim etmişti. O gün hiçbir öğrencinin yüzü kızarmamış, hiç kimse aşağılanmamıştı. En önemlisi, yanlış yapan çocuk toplum içinde küçük düşürülmemişti.

Yıllar sonra genç adam o günü şöyle ifade eder:

“Hayatımın en utanç verici günüydü ama siz onurumu korudunuz. Bana gerçek bir öğretmenin ne olduğunu öğrettiniz.”

Yaşlı öğretmenin cevabı ise mesleğin özünü özetler:

“Evet, çalınan o saati hatırlıyorum ama, seni hatırlamıyorum. Çünkü ararken ben de gözlerimi kapatmıştım.”

Bu hikâyeyi yeniden hatırlatmak istememin nedeni, son günlerde yaşanan üzücü bir olay… Akran zorbalığının önlenmesi için çaba gösterilirken bu kez öğrencilerin öğretmenlerine karşı sergilediği şiddet içerikli davranışlar gündemi sarstı.

Türkiye’nin en köklü eğitim kurumlarından Mimar Kemal Anadolu Lisesi’nde bir grup öğrencinin derste öğretmenlerine alaycı tavırlar sergilemesi, sınıf düzenini bilerek bozması ve öğretmenin bu esnada kürsüden düşerek kolunu kırması toplumda büyük üzüntü yarattı.

Görüntüler sosyal medyada geniş kitlelere ulaştı. 7’den 70’e herkes tepki gösterdi. Çünkü öğretmen, bir meslekten çok daha fazlasıdır; toplumun temel taşı, nesillerin mimarıdır.

Dikkat çekici olan ise öğretmenin gösterdiği olgunluk…

“Öğrencilerimden şikâyetçi değilim. Hiçbirinin disiplin cezası almasını istemem. Öğretmenlik fedakârlık mesleğidir.” sözleri, toplumun vicdanında derin bir iz bıraktı.

Oysa bizim kültürümüzde öğretmene el kalkmaz; öğretmenin eli öpülür. Bir öğretmeni yıllar sonra gördüğümüzde koşup sarılır, saygıdan yerimizi değiştiririz. Peki bugün bu tür olaylar neden yaşanıyor?

Bizleri bu noktaya getiren nedir ?

Eğitim sistemindeki sorunlar mı?

Ailelerin değişen yaklaşımı?

Sosyal medya kültürünün kontrolsüz etkisi mi?

Yoksa toplumsal değerlerdeki aşınma mı?

Sorunun kaynağı tam olarak bilinmese de çözümün ailede başladığı açık. Çocuğa küçük yaşta saygı, emek, öğretmenin değeri ve disiplin öğretilmezse okulun verebilecekleri sınırlı kalıyor. Aile ve okul aynı dili konuşmadığında çocuk davranışlarını doğru yönlendiremiyor.

Yeni düzenlemelerin caydırıcılık var ama, bu yönetmeliği hangi aile ve öğrenci biliyor mu?

Öğretmenlik Meslek Kanunu ile öğretmenlere yönelik şiddet ve hakaret içeren davranışlara karşı cezalar önemli ölçüde artırıldı:

Kasten yaralama, hakaret, tehdit gibi suçlarda cezalar %50 artırıldı. Öğretmene saldıranlar 9 aydan 3 yıla kadar hapis cezası alacak. Öğretmenin onurunu zedeleyenler 4,5 aydan 3 yıla kadar cezalandırılacak. Görevini engellemek için tehdit veya cebir kullananlara 9 aydan 4,5 yıla kadar hapis.

2 yılın altındaki cezalarda dahi erteleme yapılmayacak.

Bu düzenlemeler, öğretmenin güvende hissetmesi ve sınıfta otoritenin yeniden tesis edilmesi açısından önemli bir adımdır.

Öğretmen, yalnızca bilgi aktaran kişi değildir; bir çocuğun kişiliğini şekillendirir, yaşam yolunu belirler, kaderine dokunur. Öğretmene uzanan her el, aslında topluma ve geleceğimize uzanmış olur.

Saygının, emeğin, öğretmenin değerinin yeniden çocukların dünyasında yer bulması için hep birlikte çaba göstermek zorundayız.

Bu saygısızlığı yapanlardan birisi öğretmen olduğu zaman, bu hikayeyi unutmasın !

Çünkü öğretmene el kalkmaz — öğretmenin eli öpülür.