Hemen her kahve sohbetinde hele konu birde ekonomik krize kayarsa hemen ah bir Kerkük’ü Musul’u alamadık, alsaydık şimdi bu kriz olmazdı biz de petrol zengini Arap ülkeleri gibi refah içinde olurduk lafı ortaya gelir.

Hemen her kahve sohbetinde hele konu birde ekonomik krize kayarsa hemen ah bir Kerkük’ü Musul’u alamadık, alsaydık şimdi bu kriz olmazdı biz de petrol zengini Arap ülkeleri gibi refah içinde olurduk lafı ortaya gelir.

Musul’u Kerkük’ü de vatan sınırlarımız içinde görmeyi, oradaki Türkleri de kapsayan bir ülke olmayı hemen herkes ister ama ne yazık ki arka planda çoğunlukla oralarda yaşayan Türklerin hakkını, hukukunu, özgürlüklerini korumaktan çok oraların petrolü ile kolay yoldan zenginleşme hevesi olduğu da bir sır değildir.

Petrol ve doğal gaz gibi piyasada alıcısı hazır, üretimi kolay ve para eden doğal kaynaklara sahip olmanın çoğu zaman refah ve huzur yerine kan ve şiddet doğurduğunu bir kenara not ederek asıl bahsetmek istediğim konuya geçeyim.

Doğru o ya da bu sebepten Musul ve Kerkük’ü misak-ı milli sınırlarında gördüğümüz halde egemenlik alanımıza katamadık ve bu bölgelerde bulunan petrol rezervlerini kalkınmada kullanma olanağından mahrum kaldık. Ama artık bunu tartışmakla vakit kaybetmeye gerek yoktur, zaten iklim değişikliği ve yeşil mutabakat çerçevesinde önümüzdeki kısa dönem zarfında petrol, kömür ve doğal gaz gibi fosil enerji kaynakları kullanılamaz bir hale gelecek.

Tamam, Türkiye’miz zengin petrol, kömür ve doğalgaz yataklarına sahip değil amma ve lakin çok zengin güneş, su, rüzgâr ve jeotermal kaynaklarımız var. Dert enerji üretmekse bu gün sahip olduğumuz teknolojik bilgi hiç fosil kaynak kullanmadan tüm enerji ihtiyacımızı bu kaynaklardan karşılamaya yetmektedir.

Eğer Musul, Kerkük ve petrol hayali kurduğumuz kadar güneş, rüzgâr ve su hayali de kursak emin olun çok kısa bir süre zarfında ülkemizin tüm enerji sorununu çözer, enerji kaynaklarında ve teknolojilerinde dışa bağımlılıktan çok büyük bir hızla kurtuluruz.

Üstelik bunu yapmak için de dışarıdan ne teknoloji, ne ara mal ve ne de hammadde ithal etmeye ihtiyacımız bulunmaktadır.

Petrol, kömür ve gaz kartellerinin lobicilik baskısı kırılabilse, tamamen yerli ve milli olanaklar ile yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak enerji ihtiyacımız kolaylıkla karşılanabilecektir. Bunun için yapmamız gereken tek şey aklımızı ve çağdaş teknolojiyi kullanmaktır.

Buradan peşin peşin söyleyeyim; kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtlar kullanarak enerji elde etme ve kullanma dönemi artık sona ermiştir. Bundan sonra fosil yakıtlar hem daha pahalı olacak ve hem de gelişmiş ülkeler fosil yakıt kullanımını cezalandıracak, karbon vergisi koymak vb. gibi yöntemler uygulayarak pahalı hale getirecek tedbirler alacaklardır. Bu yüzden fosil yakıt kaynaklarını arama ve çıkarma konusunda yeni yatırımlar yapılmayacak, arz eksikliği ile gelirini büyük ölçüde bu kaynakları satarak elde eden ülkelerin karlarını maksimize etmeye yönelik stratejileri yüzünden fiyatlar hızla tırmanacaktır.

Görünen o ki enerji üretim ve tüketiminde yeni bir çağ doğmaktadır, Türkiye olarak bizimde tüm enerji ve aklımızı yenilenebilir kaynaklardan enerji elde etmeye, bu enerjiyi depolamaya ve kullanmaya yönlendirmemiz gerekmektedir.

Boş hayaller ile fosil yakıt kaynakları peşinde koşarak vakit, nakit ve enerji kaybına artık tahammülümüz yoktur. Son Ukrayna Rusya savaşı bize fosil kaynaklara ve ithalata bağımlı bir enerji politikası uygulamanın nasıl bir felakete yol açabileceğini açık ve net olarak göstermiş bulunmaktadır.

Bu noktada söz elbette dönüp dolaşıp nükleer enerji santraline de gelecektir, bakın nükleer enerji kullanarak elektrik enerjisi elde etmek elektrik enerjisi elde etmenin en pahalı, en tehlikeli ve sonuç olarak en aptalca yoludur. Üstelik bu santralleri kendi bilgi ve teknolojine dayalı olarak değil de fevkalade şaibeli Rus teknolojisi ve siyasetine dayalı olarak yapmanın başkaca da ekonomik, askeri ve siyasi sakıncaları bulunmaktadır. Ayrıca bu şekilde elektrik üretimi ne ithalat ve ne de döviz gereksinimimizi azaltmayacak tam tersine dışa bağımlılığımızı artıracaktır.

Nükleer enerji santralleri sadece ve sadece bilimsel araştırmalar, endüstriyel, tıbbi ve askeri ihtiyaçlar için kullanılabilecekse mantıklıdır. Askeri ihtiyaçlar ve nükleer silahlar konusu ise ayrıca tartışılması gereken bir başlıktır çünkü nükleer santral sahibi olmak nükleer silah elde etmeye yetmez, kısacası boş hayaller peşinde koşmamak rasyonel ve akılcı projeler peşine düşmek lazımdır.