İlk bölümde II. Wilhelm’in üçüncü kez Osmanlı’yı ziyaretinde bir kez daha yinelediği davetine Sultan V. Reşat’ın yaşlılık ve rahatsızlığı nedeniyle Veliaht Vahdettin’in karşılık verdiğini yazmıştık. 

https://sonsoz.com.tr/makale/18438612/necati-yalcin/mustafa-kemal-pasanin-veliaht-vahdettin- ile-almanya-seyahati-i

Bu gezinin askeri bir gezi olması nedeniyle heyette ünlü bir generalin de olması düşüncesiyle Mustafa Kemal Paşa da heyette yer alıyordu. 15 Aralık 1917 – 4 Ocak 1918 tarihleri arasında gerçekleşen Almanya seyahatinde, 21 Aralık tarihinde kalmıştık, devam ediyoruz.

21 Aralık

Almanlar müttefikleri Türkler üzerinde olumlu bir etki bırakmak için dikkatli bir program hazırlamışlardı. Dük ile vedalaşma ardından Alsas bölgesindeki Güney-Batı Alman cephesini görmek için trene binildi. Colmar Gar’ında Cephe Komutanı Korgeneral Von Koendel karşılandılar ve otomobillerle hep birlikte cepheye doğru yola çıktılar. Cephenin önemi büyüktü, kış koşullarına rağmen taarruzlar sürüyordu. Gözler ‘Anafarta ve Kafkas Kahramanı’ diye gösterilen Mustafa Kemal Paşa üzerindeydi.

Vahdettin, karargâhta hareketlerin renklerle gösterildiği bir harita üzerinde yapılan anlatımdan etkilenmişti, Almanları eleştirmekte çekinmeyen Mustafa Kemal Paşa’ya döndü,

- Ya buna ne dersiniz?

- Haritada gösterilen bu durumu yerinde görmek arzusunu izhar ediniz.

Vahdettin öyle yaptı, durumu yerinde görmek istedi. Cepheye gidildi. Bir subay ağaç üzerinde gözlem yapıyordu, indi, durumu açıkladı. Mustafa Kemal de ağaca çıkmak için izin istedi, çıktı. Anılarda ayrıca bir not yok ama bence bir generalin ağaca çıkması ki Mustafa Kemal’in çeviklikle çıkıp indiğine eminim, başlı başına şaşılacak bir durumdu. Bu yazıda da rastlayacaksınız, Mustafa Kemal Paşa, kendi rütbesinden bile küçük paşalardan oldukça küçük bir yaştaydı. 

Ağaçtan indiğinde haritada üzerinde anlatıları, büyük küçük tüm komutanları da dinlemiş, yerden ve ağaçtan da göreceğini görmüştü. Sordu,

- Bu düşmana karşı tedbirleriniz nedir?

Aldığı yanıt sonrası net konuştu:

‘O halde tehlikedesiniz!’

‘Öyle!’ dediler.

Cepheden ayrıldıktan sonra General Süsskind,

‘Siz Vahdettin’in yaveri misiniz?’ diye sordu.

‘Hayır’ yanıtını alınca alaya kumanda edip etmediğini sordu. Birliği büyüttükçe aldığı olumlu yanıtlarla şaşkınlığa düşmüştü. Mustafa Kemal Paşa’nın anlatımıyla aktaralım…

- Beni mazur görünüz, ben kolordu komutanıyım. Sizin babanız yaşındayım. Lütfen son kumanda ettiğiniz kuvveti söyler misiniz?

Burada bir bilgi ekleyelim. Evet, Süsskind 1854 doğumluydu ve Mustafa Kemal Paşa’dan tam 27 yaş büyüktü. Az sonra Mustafa Kemal’in kendi komuta ettiği kuvvetten iki derece daha üstün olan orduya komuta ettiğini de öğrenecekti. Cepheden cepheye koşarken, harp tarihine parlak zaferler kaydeden bir askerin farkı her yerde ortaya çıkıyordu.

Bu temiz kalpli adamı meraktan kurtarmak istedim.

- Fırka ve kolorduya komuta ettikten sonra, ordulara kumanda etmiş bir arkadaşınızım.

Bu cevap Alman kolordu komutanını benim hiç tahmin etmediğim bir şekilde duygulandırdı.

- Affedersiniz, biz şimdiye kadar size yanlış hitap ediyormuşuz, demek siz ekselanssınız.

Alman ordusunda kolordudan büyük kuvvetlere komuta edenlere ‘ekselans’ denildiğini de ilave etti. Bu güzel kalpli askerin misafirlik süresinin sonuna kadar yaş meselesini unutarak, bize çok saygılı muamele ettiğini zikretmek isterim.

Saat 16 sularında Hochkönigsburg Kasabası, oradaki kale ve şato ziyaret edildi. Colmar’dan Strasburg’a geçildi. Akşam yemeğinde Vali’nin davetlisiydiler.  Bugün de süren Ermeni propagandası heyetin karşısında o günlerde Almanya’da bile çıkacaktı. Hem de ev sahibi vali gündeme getirdi. Vahdettin sözü Mustafa Kemal Paşa’ya verdi. Mustafa Kemal, asılsız bir iddiayı dost bir ülkenin valisinden duymanın çok üzücü verici bir durum olduğunu söyleyecek, valiyi konuyu açtığına pişman edecekti. Diğer yandan, o günlerde çoktan başlamış propagandaya karşı uluslararası çapta kendimizi ifade eksikliğimiz, sözde soykırımı tanıyan ülkelerin çokluğu göz önüne alındığında, ayrıca düşündürücü bir durumdur.

Essen

Rota Essen’di. Essen’deki Krupp Fabrikası… 

Okuduğunuz yazı, Essen’de bulunan Ruhr Öğretmenler Derneği’nin düzenlediği toplantı (Atatürk’ün Essen’e gelişinin 106. Yıl Dönümü) nedeniyle yapılan son araştırmaları da içeriyor. Essen üzerinde biraz duralım.

Essen’deki Ruhr Öğretmenler Derneği’nin Anma Toplantısı

Toplantıyı düzenleyen sevgili öğretmenlerim Dernek Başkanı Celal Aydemir, yönetim kurulu üyeleri Ferhan Tan, Milazım Koçtürk, Yağmur Aslan ve isimlerini yazamadığım değerli öğretmenlerimiz...

Her toplantının organizasyonuna katkı sağlayan Almanya Türk Öğretmenler Dernekleri Genel Başkanı Yücel Tuna, duyarlı bir vatandaş olarak Tülin Bağdaş, son anda Berlin’den katılamayan Doç.Dr. Sevgican Pekocan ve tüm dinleyiciler…

Düne kadar yaptığımız tüm toplantılarda bizi yalnız bırakmayan o zamanki Başkonsolos Şener Cebeci ve şimdilerde o da başkonsolos olarak Almanya’da bulunan Fatma Cebeci...

Almanya üniversitelerinde okuyan Türk öğrencilerini Ankara’ya getirip Almanya ile kurduğumuz köprülerinin temelini atan Almanya Ankaralılar Derneği Onursal Başkanı Halil Yalçın…

Türkiye’den Ressam Nevzat Can, Heykeltıraş Aslan Başpınar, Prof.Dr. Mehmet Tunçer, Ressam Şükran Pekmezci ve eşi Prof. Hasan Pekmezci, Prof.Dr. Mehmet Kabak ve Zaferin Yolu belgeselini Mayıs 2024 tarihinde Almanya’ya taşıyacak olan yapımcı-yönetmen ve iş insanı Alp Armutlu…

Söyleşiyi birlikte gerçekleştirdiğimiz Eğitimci-Yazar Dr. Ahmet Turgut, Akademisyen Dr. Ahmet Ünalan ve Avrupa Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Mustafa Tosun…

Tosun son anda çıkan bir ameliyatı nedeniyle katılamadı ama eminim en az diğer konuşmacıların hazırlığı gibi değerli bir sunum yapacaktı…

Hepsine selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

22 Aralık, Essen

Uzun sürecek yolculuk için özel tren hazırlandı. Yolculuk sabah başladı. Mannheim, Mainz, Koblenz (ilk bölümden de hatırlayacağınız üzere, I. Wilhelm’in Osmanlı Sultanı Abdülaziz’i karşıladığı yer), Köln ve Düsseldorf geçildi. Öğleden sonra Essen’e ulaşan treni belediye başkanı ve Krupp Fabrikası’nın ileri gelenleri karşıladı.

Essen’deki fabrika, Krupp

Essen’deki fabrika Alman sanayi gücünün parlak bir örneğiydi. Zaten heyetin Essen’e geliş amacı da bu fabrikanın gezilmesiydi. Bugün bile Essen’e gelenlerin en çok uğradığı yerin burası olduğunu anmadan geçmeyelim.

Çeliğin sanayide kullanılmasında öncü fabrika tam bir başarı öyküsü barındırıyordu. Alman savaş sanayisinin ne derece güçlü olduğunun Osmanlı heyetine anlatılmasında önemliydi. Zira gezinin bu zamana kadar yapılan cephe ziyaretleri sadece Mustafa Kemal Paşa’nın Almanların savaşı kaybedecekleri inancını pekiştirmeye yaramıştı. 

Mucit ve Topun Kralı Alfred Krupp

Burası, mucit ve yaptığı dev toplar sayesinde ‘Topun Kralı’ olarak adlandırılan Alfred Krupp’un (1812-1887) bıraktığı yerden emin adımlarla yoluna devam eden Krupp fabrikalarının merkeziydi. İlk başa dönecek olursak işletme, 7 işçinin çalıştığı küçük bir çelik döküm fabrikasıydı. Krupp, babasından 10.000 Taler (gümüş para) borçla devralmıştı. İlk çelik dökme topu üretti, örnekler sundu. Toplarını bir türlü kullandıramıyordu. O zamanlarda güçlü silahların ham maddesi bronzdu. Çelik, çok kırılgan olan ve silah yapımında sorun çıkarak dökme demirle ilişkilendiriliyordu.

Krupp yılmadı. Verdiklerinin savaşta kullanılmaması, depolarda bekletilmesi veya bahçe süsü olması onu yıldırmayacaktı. Silindirler ve çatal bıçak takımları üretmeye devam etti. Bu silindirler fabrikanın önceki ve bugünkü logosunda görülebilir. Yılmak nedir bilmeyen ve kendini her zaman gelişime açık tutan Krupp hammadde alımlarını genişletiyor, işleri büyütmek için yeni fonlar sağlıyordu. 1851’de Londra’da, ilk dünya sergisi olan Büyük Sergi’de, o güne dek dökülmüş en büyük çelik külçeyi (yaklaşık 2 ton) sergileyerek damgasını vuracaktı.

Mucit denmesi boşuna değildi, ilerlemede dur durak bilmiyordu!

Trenler için dikişsiz tekerlek lastiği üretti. Fritz adını verdiği, zamanının en ağır buharlı çekicini geliştirdi. Bu arada, İngiltere’den Bessemer metodunun kullanım hakkını satın almış, kömür ve demir madeninden başlayarak, çelik üretimine kadar bütün işlemler tek elden yapmaya başlamıştı. Kendisini Topun Kralı yapacak atılımlar gelmeye başladı. Kama yüklemeli topu yaptı. İlk çelik altı namludan doldurucuyu yaptı ve Prusya Ordusu’na sattı. Bu arada, farklı alanlarda da vardı. Bugün 2 milyon fotoğrafa sahip, en zengin tarihi fotoğraf arşivinin temellerini attı.

Sigorta ve lojman gibi işçilerine sağlığı haklar, Almanya için ileride örnek alınacak hamlelerdi. Kendisine verilecek asalet unvanını ‘Biz Krupp’uz!’ diyerek geri çevirdiğini de notlarımıza ekleyelim.

Topun Kralı’nın topları

Fransa-Prusya savaşı oldu. Krupp fabrikalarının toplarının Fransızlarınkinden iki kat fazla menzile sahip olmasının sağladığı avantaj, Fransızlara acı bir yenilgi tattırılmasında önemli rol oynadı. Savaşla gelen bu ün Krupp’un toplarının satışını patlatacak, Krupp’u zengin yapan yolu sonuna kadar açacaktı.  

Unutmadan bir not daha! Fransızlar, Krupp toplarının verdiği bu acı tadı uzak bir coğrafyadaki denizde, Çanakkale Boğazı açıklarında yaşayacaklardı. Bu acı deneyimde yalnız olmayacak, yanlarında İngilizler de olacaktı… 

Devam edecek…