Yahu Uğur Mumcu gerçekten de çok ama çok büyük bir aydınmış doğrusunu söylemek gerekirse bu toplum onun kıymetini yeterince anlayamamış, her geçen gün onu yüzde yüz haklı çıkaran yeni bir olay daha yaşıyoruz.
Malum “Bilgisi olmayan ama fikri olan çok kişi var” söylemi onun sözüdür. Ben de bu söylemi çok beğenir ve sık sık da kullanırım, sık sık kullanırım çünkü durmaksızın onun bu söylemini çok haklı çıkaran yeni bir olay daha yaşarız.
Bu seferki olaya imzasını atan ve Uğur Mumcu’nun bilgisi olmadan fikri olan kişiler kategorisine girmeyi başaran kişi ise İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener oldu.
Neden böyle bir iddiada bulunuyorum derseniz:
Geçenlerde Akşener yerel seçim çalışmaları kapsamında Sivas’ta yaptığı bir konuşmada, “Her seçimde Sivas’ta ne yapılıyor? ‘Bize oy ver’ diyorlar size. ‘Karşı taraf terörist…’ Öbür taraf da diyor ki; ‘Bize oy ver, onlar şeriatçı…’ Şimdi bir taraf teröristin manasını bilmiyor. Altını boşalttı, hafifletti terörist kavramını. Öbürü de şeriat eşittir İslam dini olduğunu bilmiyor. İki cahil anlayış arasında çırak çıkan Sivaslı” ifadelerini kullanmıştı.
Burada Meral Akşener’in söylediği “şeriat eşittir İslam dini” iddiası bilgisizliğin Nirvana’sıdır ve belirtmem gerekir ki bir kişi bu seviyeye öyle kolay kolay da çıkamaz!
Sıradan insanlar kahve sohbetlerinde bilgileri olmadığı konularda fikir beyan edebilirler, sonuçta demokrasilerde herkesin saçmalama hakkı vardır ve lakin ülkede tanınan ve arkasında bir kitle sürükleyerek siyasette etkili olan bir siyasetçinin böyle bir hakkı yoktur.
Öncelikle şunu söyleyeyim inanç ayrı konu, din ayrı bir konu ve şeriatsa tamamen ayrı başka bir konudur.
Dinler metafizik inançlar üzerine inşa edilmiş, topluma düzen ve gözlemlenen fenomenlere izah getirme rolünü üstlenen yönetim sistemleridir.
Şeriat ise dini temeller üzerine inşa edilmiş hukuk sistemidir ve bu çerçevede dinin bir alt unsurudur. Şeriat istemekse toplumun şeri kanunlarla yönetilmesini talep etmektir ki bunlara kısaca şeriatçı denir.
Bir dine inanmak ayrı bir konu, toplumun herhangi bir dinin şeriatı ile yönetilmesini arzu etmek ise tamamen ayrı bir konudur.
Şeriat konusuna girmeden önce söylemem gereken birkaç kelime var:
Öncelikle herhangi bir dinin şeriatı ile toplumu yönetmek isteyenin milliyetçi olması, milliyetçilik davası gütmesi asla ve kat'â mümkün değildir!
Mümkün değildir çünkü şeriatın olduğu yerde milliyetçilik olamaz…
Milliyetçilik olamaz çünkü milliyetçi ideoloji “kayıtsız şartsız milli egemenlik” ilkesi üzerine bina edilmiş bir ideolojidir ve herhangi bir dinin şeriatı insani ya da milli egemenliğe hiçbir şekilde izin vermez. Yani şeriat ile milliyetçilik arasında çok temel bir “egemenlik” sorunu vardır.
Bu çerçevede bahse konu egemenlik hak ve özgürlükleri olduğunda şeriat ile anayasal düzenimiz olan cumhuriyet ya da demokrasinin çeliştiği de çok açıktır.
Yani Meral Akşener’in şeriat savunusu aslında Cumhuriyete ya da demokrasiye ve dahası milliyetçi ideolojiye derinden aykırıdır.
Meral Akşener’in kafasının çok ama çok karışık, fikriyatının pek bulanık olduğu bu noktada açık ve net olarak ortaya çıkmaktadır ama asıl sorun bu da değil asıl sorun şeriat denilen dini hukuk sisteminin çağdaş hukuk değerlerine aykırı olmasıdır ve görüldüğü kadarı ile Meral Akşener bunu da bilmiyor.
Şeriat denilen dini hukuk sistemi esas olarak kadın erkek, efendi köle ve inanan inanmayan ayrımcılığı üzerine bina edilmiş arkaik bir hukuk sistemidir. Çağdaş hukukun eşit insan ilkesine kökten aykırı bu hukuk sistemini savunmak ya da mazur göstermeye çalışmak eşit vatandaş ilkesi üzerine bina edilmiş bulunan anayasal düzenimize başkaldırı ve hatta ihanettir.
Diğer yandan şeriat hükümlerinin ilahi bir kaynaktan geldiğine inanılır ve bu hükümleri insanları değiştirmesi ya da düzenlemesine izin verilmez bu yüzdende dogmatiktirler. Oysa egemenliğin en önemli unsuru kanun yapma kural koyma hak ve özgürlüğüdür şeriat insanın bu hak ve özgürlüğünü tehdit eden bir yapıdadır.
Son olarak şeriatın kaynağı esas olarak çok belirsizdir, orijinal herhangi bir doküman bulunmadığı gibi şeriat tarihi süreçte egemen olan güçler tarafından yorumlanarak dondurulmuş ve tartışılmaz hale getirilmiş kurallara sahiptir. Bu kuralların çoğu ise çağdaş toplumlar ve hukuk uygulamaları karşısında son derecede yanlış ve yetersizdir.
Şeriat hukukunun başka temel sorunları da var elbette örneğin “suç ve cezanın şahsiliği” ilkesini tanımaması “idam ve organ kesme gibi geri dönüşü olmayan cezalara yer vermesi” ve “kırbaçlama gibi işkence sayılacak uygulamalara sahip olması” çok önemli sorunlardır.
Meral hanımın bunları bilmediği ve yahut da bilmezden geldiği ortada tanıyanlarınız varsa elden ele bu makaleyi zat-ı alilerine iletirseniz belki bilgilenir, bir faydası olur.