Dağ ve alüvyon zeminler arasındaki deprem dayanıklılığı hakkında bilgi veren OMÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muhammet Bahadır, yer kabuğu parçaları dağların altında mantoya daha fazla battığı için dağlar adeta birer direk görevi gördüğünü belirtti.

'KAYAÇ TÜRÜ DEPREMİN ŞİDDETİNİ ARTIRAN VEYA AZALTAN BİR ETKEN'

Sayıştay Denetçi Yardımcısı Adaylığı Eleme Sınavı 1 Kasım'da yapılacak
Sayıştay Denetçi Yardımcısı Adaylığı Eleme Sınavı 1 Kasım'da yapılacak
İçeriği Görüntüle

Doç. Dr. Muhammet Bahadır, "Yer kabuğu kalınlığı, bu bölgelerde arttığından deprem olsa bile odak derinliği daha fazla olur. Kayaç türü de depremin şiddetini artıran veya azaltan bir etkendir. Magmatik ve metamorfik kayaçlar daha sağlam ve sıkışmış yapıda oldukları için deprem dalgalarını daha zayıf iletir. Sedimenter kayaçların olduğu yerlerde ise zemin pekişmemiştir ve çoğu zaman su içerir. Deprem dalgaları alüvyon zeminle karşılaştığında sarsıntının şiddeti ve yüzeydeki etkisi artar, ayrıca sıvılaşma dediğimiz olaya yol açabilir. Bu nedenle bu alanlara yapı yapılmasını önermiyoruz. Ancak insanlar 'düz arazi, ulaşım kolay' diyerek buraları tercih ediyor. Örneğin, Trabzon’un dağlık kesimlerinde deprem riski çok düşüktür. Çünkü hem odak derinliği fazladır hem de bölgede magmatik ve metamorfik kayaçlar bulunur. Aynı fay hattına eşit mesafede olsa bile Erzincan’da meydana gelen bir depremden Trabzon’un dağları daha az etkilenirken, aynı mesafedeki bir ovada binalar çatlayabilir veya yıkılabilir" dedi.

'ALÜVYON ZEMİNLER BİNA İÇİN UYGUN DEĞİLDİR'

Deprem etkisinin magmatik ve metamorfik kayaçlardan oluşan dağlık alanlarda yüzeye daha sınırlı yansıyabileceğini belirterek, bu bölgelerin düz ve alüvyal yerleşim alanlarına kıyasla daha sağlam bir zemin yapısına sahip olduğunu söyleyen Doç. Dr. Muhammet Bahadır, "Yeryüzünde yüksekliği 3 kilometre olan bir dağın yer altındaki uzantısı yaklaşık 6 kilometreye kadar iner. 'Ülkemizde her yerde dağ var ama yine de deprem oluyor' denebilir; fakat etki aynı değildir. Örneğin, Bursa Ovası’nda hissedilen etkiyle hemen arkasındaki Uludağ'da hissedilen etki aynı olmaz. Bunun iki temel nedeni vardır; birincisi, depremin odak derinliği değişir; mesafe arttıkça etki azalır, yüzeye yaklaştıkça artar. İkincisi ise zemin yapısıdır. Ovalık alanlar genellikle alüvyon tabanlıdır; sığ, su içeren ve pekişmemiş oldukları için bina yapımı açısından uygun değildir" diye konuştu. (DHA)

Kaynak: DHA