Okurlarımız bu köşedeki yazılarımda sık sık “Küçürek Öykü” ile ilgili yazılar paylaştığımı görmüşlerdir. Bugünde sizlerle unutulmuş...
Okurlarımız bu köşedeki yazılarımda sık sık “Küçürek Öykü” ile ilgili yazılar paylaştığımı görmüşlerdir. Bugünde sizlerle unutulmuş bir küçürek öykü yazarı olan Fikret Ürgüp’ü yazacağım.
Tam adı Halit Fikret Ürgüp, 23 Mayıs 1914 de İstanbul Suadiye’de dünyaya gelmiştir. Çocukluğu Erenköy’de büyük bir köşkte geçmiştir. İki kardeşinden erkek kardeşi altı yaşında tüberkülozdan yaşamını kaybetmiştir. Kız kardeşi Nazan ile birlikte çocuklukları Erenköy’deki köşkte geçmiştir.
1934 yılında mezun olduğu Galatasaray Lisesinde yatılı okuyan Ürgüp,13 yaşındayken bir grup arkadaşıyla “Püvekâr (berber)” adını verdikleri bir mizah dergisi çıkarmışdır. Böylece yazarlığa ve öykücülüğe ilk adımını atmıştır.
Galatasaray Lisesinden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini kazanarak, 1940 yılında mezun olmuştur. 1942- 1946 yılları arasında Guraba Hastanesi’nde II. Dahiliye Kliniğinde dahiliye ihtisası yapmıştır. 1946 yılında Enver Paşa’nın kızı Dr. Mahpeyker Sultan ile evlenmiş ve 1948 yılında Hasan adını verdikleri bir oğlu doğmuştur. 1946 yılından itibaren İstanbul’da serbest iç hastalıkları uzmanı olarak çalışmıştır. 1954 yılında Newyork State ve Pensilvanya Warren Staet hastanelerinde eşi Mahpeyker ile psikiyatri ihtisası yapmak üzere Amerika’ya gitmişlerdir. 1954-1959 yılları arasında burada yaşayan Ürgüp, Amerika’da kaldığı yıllarda Yeditepe Dergisi’nde “Amerika Mektupları” adlı gezi yazılarını yayımlamıştır. Bu yazılarında Amerika’nın kültür ve sanat ortamını, insanların yaşayış biçimlerini kaleme almıştır. Fransa’da da psikiyatri alanında çalışmalar yapan Ürgüp, şizofreni ile ilgili bilimsel yazılar yazmıştır. Doktorluğunun yanı sıra iyi bir ressam da olan Ürgüp, 1950, 1953 ve 1968 yıllarında çeşitli resim sergileri açmıştır.
İlk öyküsü olan “Balık Karaya Vurdu” Yeditepe Dergisinin 15 Eylül 1952 tarihli sayısında yayımlanmıştır. Diğer öykü ve yazıları, Celal Sılay’ın çıkardığı Yeni İnsan ve Varlık dergilerinde yayımlanır. Çevresinde bulunan öykücü ve yazarlarla sıkı bir iletişim içinde olan Ürgüp’ün yakın arkadaşları arasında Sait Faik, -ki aynı zamanda doktorudur Sait Faik’in-, Ahmet Hamdi Tanpınar, Asaf Halet Çelebi, Cahit Irgat da vardır.
Ürgüp’ün günlükleri de yaşamında önemli bir yer tutar. Biraz önce de belirttim, Amerika’da yaşadığı dönemi de günlüklerinden yaralanarak yazmıştır. 1968-1972 yıllarında yazdığı günlükleri daha sonra “Dosdoğru Günlük” adıyla yayımlanmıştır.
Kaybettiği yakın arkadaşı Sait Faik’in ölümü üzerine Yeditepe Dergisinde “Yaşamın Büyüsünü Yakalamıştı” başlıklı yazısında: “…O gitti, ben kaldım. Doğru dürüst konuşabildiğim, anlaşabildiğim beş altı insandan biri eksildi. Bana, onun yerine duvarlarla konuşmak kaldı. Kendi ölümümü düşünmek kaldı. …Yaşamanın büyüsünü yakalamıştı ve bizi sürüklerdi o büyünün içine. Yaşamak onun için sevgiyle başlar sevgiyle biterdi..” diye yazar.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ardından da; “Tanpınar’ın Ölümü” adlı yazısını yazar. Yine Asaf Halet Çelebi’nin ardından Yeditepe Dergisinde; “Om Mani Padme Hum’un Kahramanı Asaf Halet Çelebi” başlıklı yazısıyla Çelebi’yi şöyle anlatır: “Asaf Halet Çelebi’nin insanı her zaman şaşırtan bir hali vardır. Dalgın mı, değil mi, çevresiyle ilgili mi değil mi? Kendini kolay ele vermez. Açık konuşmasına rağmen kapalı bir kutu gibidir. Hani Budha ile ilgisini bilmeseniz bile onda Budizm disiplinini sezersiniz. Sakin görünüşü altında rengârenk. Alnı endişeli, dudakları rahat. İçin için gülümser gibi.”
Yakın dostlarından Cahit Irgat’ın ölümü üzerine de: “Ölmüş dediler. İnanması zordu” der. “Irgat’ta Gitti” yazısını şöyle tamamlar. “Cahit Irgat da gitti. Yine eksildik. Temiz, dosdoğru ve de şairdi. Yaşam kısa, ölüm uzun sürüyor. Ölüm acısını çekenler bilir.”
1968 yılında eşinden ayrılması, oğlunun sorunlu yaşamı ve kendisinden uzak durması nedeniyle artan düzensiz yaşamı, Ürgüp’ün alkole, resme, dansa ve geçici ilişkilere vermesini Ahmet Oktay; Argos dergisindeki “Siyah Karedeki Dansör” başlıklı yazısında; “Dünyayla ve insanlarla iletişimini üç kanaldan kurmayı seçti: İçki, dans, resim.” diye yazar.
Fikret Ürgüp 8 Mart 1977 günü “serebral koma” nedeniyle Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde aramızdan ayrıllır.
Birçok yazarın hem doktoru hem de yakın edebiyat dostu olan Ürgüp, toplumsal ve yazınsal değerleri sarsan 1950 kuşağının en önemli yazarlarından biridir. Ölümünden sonra ilk kez 1991 yılında bir araya getirilen “Van (1966)” ve “Kısa Lodos Hikâyeleri (1968)” küçürek öykünün en önemli eserleri arasındadır. ( Ürgüp, belkide mesleğinin gereği olarak unutulmuş bir öykücüdür.)