Recep Bey farkında mı bilmem ama memlekette çok ama çok büyük bir barınma krizi yaşanıyor.

Bugün Türkiye’de yaşanan barınma krizinin ana sebepleri şunlar:

1-    Hatalı ekonomi politikaları sonucunda çöken gelirler.

2-    Hatalı kentleşme politikaları sonucunda depreme dayanıksız olarak inşa edilen ve yanlış planlanan şehirler.

3-    Hatalı göç politikaları sonucunda ortaya çıkan kontrolsüz konut talebi.

4-    Hatalı çözüm yolları ve sözleşme özgürlüğüne müdahale ile kiralık konutlarda ortaya çıkan arz sorunları.

5-    Hatalı hukuk politikaları sonucunda ortaya çıkan yargısal sorunlar.

6-    Hatalı vergi politikaları sonucunda konut yatırımcısının yatırım yapmaktan vaz geçmesi.

Yukarıda saydığım bu başlıca sebepler Türkiye gibi hiçbir şekilde bir barınma krizi yaşamaması gereken bir ülke çok derin bir barınma krizine sürüklenmiş bulunmaktadır.

Konut yatırımcısı yani ev sahibi halinden memnun değil, çünkü hem yeteri kadar kazanamıyor ve hem de kiracı ile ortaya çıkan sorunları yargı yolu ile ya çok uzun bir süre zarfında çözebiliyor ya da çözemiyor.

Yeteri kadar kazanamıyor dediğimde sakın hemen kiralar arşı alaya çıkmış daha ne kazanacak falan demeyin!

Bakın bir konut yatırımının kendini kira geliri ile amorti edebilmesi için 240 aylık yani 20 yıllık kira gelirinin yetmesi gerekir. Türkiye’de bu süre genellikle çok daha uzundur. Bu yüzden konut yatırımı aslında çok da makul ve karlı bir yatırım değildir.

Kiracı açısından bakarsak kiralar bir çalışanın gelirinin üçte birinden fazlası olursa kişinin refahı düşecektir. Türkiye’de kiralar gelirlerin çok daha fazla bir yüzdesini götürmekte, çalışanlar nerede ise kiraya çalışmaktadır. Fakat bu durumun sebebi kiraların yüksekliği değil gelirlerin aşırı düşüklüğüdür.

İktidar gelirleri baskılayarak enflasyonu kontrol edeceğim gerekçesi ile aslında ücretlilerden sermayedarlara kaynak aktarmakta, gelir dağılımı bozulmakta ve en nihayetinde bir ücret karşılığı çalışanların gelirleri insan onuruna yakışır bir şekilde yaşamalarına yetmemektedir.

Enflasyon sonucunda paranın aşırı ölçüde değer kaybetmesi ve iktidarın kira artışlarına getirdiği sınırlamalar ev sahipleri ile kiracıları karşı karşıya getirmekte bu politikalar ile iktidar taammüden yarattığı enflasyonun bedelini konut yatırımcısının sırtına yıkmaya çalışmaktadır.

Bugün herkes biliyor ki iktidar gerçek enflasyonu gizlemeye çalışmaktadır, bu yüzden de TÜİK eli ile enflasyon rakamlarını düşük açıklamaktadır. Kira zamlarında ise TÜİK tarafından açıklanan enflasyon verileri baz alındığı için kiralar zaman içinde erimekte kiracı lehine, kiraya veren aleyhine bir durum ortaya çıkmaktadır ve bu durumda en nihayetinde kiracı ev sahibi çatışmasını doğurmaktadır.

Aslında kira sözleşmesi işin en başında tarafların rızası ile pazarlık yapılarak, piyasa koşullarına uygun olarak serbestçe imzalanır. Kira tutarı ile ilgili sorun sonradan enflasyon yüzünden ortaya çıkar. Aslında TÜİK enflasyonu doğru ölçüp doğru açıklasa kira güncellemelerinde de herhangi bir sorun ortaya çıkmaz amma ve lakin TÜİK enflasyonu doğru ölçüp doğru açıklamayınca kira gelirleri enflasyon karşısında erimekte ve bu da kiracılar ile kiraya verenleri karşı karşıya getirip, çatıştırmaktadır.

Bakın sureti haktan görünüp efendim kiracılar geçinemiyor ev sahipleri zaten zengin der konut yatırımcısını yatırım yaptığına pişman derseniz olacak olan şudur: Parası imkânı olan konuta yatırım yapmaz, kimse konuta yatırım yapmazsa önce inşaat sektörü çöker ve daha sonra ise ortada satılık ya da kiralık konut falan kalmaz. Kiralık konuta ihtiyaç duyanlar kiralayacak konut falan bulamaz.

Parası olan konut yatırımcısı yurt içi yatırım yapmak yerine gider yurt dışına yatırım yapar ve bu da ülkeden büyük bir servet ve döviz çıkışına yol açar, sorun tahmin edilemeyecek yan etkilere yol açar.

Sonuçta bu büyük barınma krizini adil ve akıllıca bir yolla çözemezsek başımız çok büyük bir belada demektir.