Türk kamuoyu hiç beklenmedik bir anda kardeş olarak nitelenen Türk Cumhuriyetlerinin peş peşe Güney Kıbrıs Rum Kesiminde Büyükelçilik açması ile şok olmuş bulunuyor.

Sokakta kimle konuşsam Türk Dışişleri uyuyor mu, Kıbrıs Davası satıldı mı? Diye soruyor.

Sanırım Dışişleri Sekreteri Araplar ve Arapların dertleri ile meşgul olmaktan, terör örgütü liderleri ile kol kola dolaşmaktan Türk Cumhuriyetleri ile ilgilenmeye vakit bulamıyor olmalıdır. Böyle olmalıdır ki bizim için hayati önemde olan Türk Cumhuriyetleri böyle bir karar almış olabilsin.

Daha da kötüsü ne yazık ki Kıbrıs Davası için ölümcül derecede kötü olan böyle bir karar üzerine çıkıp konuşan, bilgi veren ya da itirazını dile getiren tek bir yetkili bile yok!

Bakın Güney Kıbrıs Rum Kesiminde Büyükelçilik açan Türk Cumhuriyetleri şunlar:

·         Kazakistan: Ocak 2025'te Kıbrıs Cumhuriyeti ile karşılıklı büyükelçi ataması gerçekleştirdi ve büyükelçilik binası açma konusunda uzlaştı.

·         Özbekistan: Aralık 2024'te İtalya'daki büyükelçisini Kıbrıs Cumhuriyeti'ne akredite büyükelçi olarak atadı.

·         Türkmenistan: 31 Mart 2025 itibarıyla İtalya Büyükelçisi'ni Kıbrıs Cumhuriyeti'ne akredite büyükelçi olarak atadı.

·         Kırgızistan: Bazı kaynaklarda Kırgızistan'ın da Kıbrıs Cumhuriyeti'nde büyükelçilik açtığı belirtilmişse de, bu bilgi resmi kaynaklar tarafından tam olarak doğrulanmamıştır.

Bu adımlar, Türk Devletleri Teşkilatı üyesi ülkelerin Avrupa Birliği ile ilişkileri güçlendirme çabaları ve BM Güvenlik Konseyi'nin 541 ve 550 sayılı kararlarına uyum sağlama politikalarıyla da ilişkilendirilmektedir.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 541 ve 550 sayılı kararları, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ilgili olup, Kıbrıs meselesine dair uluslararası toplumun tutumunu yansıtır, bu kararlar şöyledir:

·      541 Sayılı Karar (18 Kasım 1983):
Bu karar, KKTC'nin 15 Kasım 1983'te ilan edilmesinin ardından kabul edilmiştir. Karar, KKTC'nin bağımsız devlet olarak tanınmasını hukuka aykırı bulur ve tüm BM üyesi devletlere KKTC'yi tanımamaları çağrısında bulunur. Ayrıca, bu ilanın Kıbrıs Cumhuriyeti'nin egemenliğini, bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü ihlal ettiği belirtilir. Karar, taraflara gerilimi artıracak eylemlerden kaçınma ve sorunun diyalog yoluyla çözülmesi çağrısı yapar.

·      550 Sayılı Karar (11 Mayıs 1984):
Bu karar, özellikle KKTC'nin uluslararası toplum tarafından tanınmaması gerektiğini yeniden vurgular ve KKTC'nin kontrolündeki bölgelerle ilgili ekonomik, siyasi veya diplomatik ilişkilerin yalnızca Kıbrıs Cumhuriyeti aracılığıyla yürütülmesi gerektiğini belirtir. Kararda, KKTC'nin ayrı bir devlet olarak tanınmasının geçersiz olduğu ve tüm devletlerin yalnızca Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanıması gerektiği ifade edilir.

Bu kararlar, uluslararası toplumun büyük çoğunluğunun KKTC'yi tanımamasının ve yalnızca Kıbrıs Cumhuriyeti'ni adanın meşru hükümeti olarak görmesinin temel dayanaklarındandır. Türk Cumhuriyetleri'nin Kıbrıs Cumhuriyeti'nde büyükelçilik açma veya büyükelçi atama kararları, bu kararlara uyum sağlama ve uluslararası hukukla uyumlu hareket etme çabalarıyla ilişkilendirilebilir.

Bahse konu Türk Cumhuriyetleri'nin Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanıma ve büyükelçi atama kararlarının, Avrupa Birliği ile ekonomik ve siyasi ilişkileri güçlendirme çabalarıyla bağlantılı olduğu düşünülmektedir.

Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan, 3-4 Nisan 2025'te Özbekistan'ın Semerkant kentinde düzenlenen AB-Orta Asya Liderler Zirvesi öncesinde veya sırasında Kıbrıs Cumhuriyeti'ne büyükelçi atama adımları atmıştı. Bu zirvede, AB'nin bu ülkelere 12 milyar euro  değerinde yatırım ve ekonomik işbirliği paketi sunduğu belirtiliyor. Bu ekonomik teşvikler, Türk Cumhuriyetleri'nin Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanıma kararında önemli bir gerekçe olarak görülüyor. Yani Türk Cumhuriyetleri 12 milyar dolara Kıbrıs Davasını sattılar demek yanlış olmuyor.

Ayrıca Türk Cumhuriyetleri, BM Güvenlik Konseyi'nin 541 (1983) ve 550 (1984) sayılı kararlarına bağlılıklarını açıklayarak, KKTC'nin tanınmasını reddetti ve yalnızca Kıbrıs Cumhuriyeti'ni adanın meşru hükümeti olarak kabul etti. Bu, AB ile ilişkileri geliştirmek için uluslararası hukuka uyum sağlama çabasının bir parçası olarak değerlendiriliyor.

Büyük bir olasılıkla Türk Cumhuriyetleri, AB ile ilişkileri derinleştirerek Rusya ve Çin'in bölgesel etkisine karşı denge kurmayı ve ekonomik bağımsızlıklarını artırmayı da hedefliyorlar.

Bütün bunlar oluyor ama konu ile ilgili ne Recep Bey, ne Hakan Fidan, ne Binali Yıldırım ve nede Kürşad Zorlu çıkıp konuşmuyor gel de Kıbrıs Davası satıldı diye düşünme...