Sevgili dostlar,

Bazen elimiz makinaya gitmeden bir fotoğraf bizi çağırır. Yani biz çekmeyiz onu; o kare kendini çeker. Sokağın bir köşesinde, bir çocuğun bakışında ya da bir sandalyenin gölgesinde… Sanki bir an, “ben buradayım” diye fısıldar ve biz sadece onun tanığı oluruz.

Fotoğrafçılığı yıllardır anlatıyorum, öğretiyorum, yaşıyorum. Teknik bilgi önemli elbette ama bazı anlar var ki hiçbir kural işlemiyor. Ne üçte bir, ne alan derinliği, ne ışık ölçümü… Çünkü o kare sezgiyle geliyor. Bir yerimize dokunuyor, geçmişimizle buluşuyor ya da içimizdeki bir boşluğu tamamlıyor. İşte o an, sadece görmüyoruz; hissediyoruz.

Ben bu tür karelere hep şöyle dedim: Kendini çeken fotoğraflar. Çünkü biz o kareyi planlamadık, hayal etmedik, kovalamadık. O kare bizi seçti. İçimizde bir yere yerleşmek, belki yıllar sonra yeniden hatırlatmak için geldi.

Bir gün Kapadokya’da yürürken karşıma yaşlı bir amca çıktı. Elinde baston, gözlerinde tarifsiz bir yorgunluk. Hiç poz vermedi, hiç konuşmadı. Ama bir şey söyledi bana sessizce. Ben de bastım deklanşöre. O kare hâlâ duvarımda asılı. Çünkü o fotoğraf bana bir insanı değil, içimdeki suskunluğu gösterdi.
Bazı karelerin bir yükü vardır. Baktıkça ruhumuza sızar. Nedenini bilmeyiz ama etkisinden kurtulamayız. Çünkü o karede sadece bir sahne değil, bir hal vardır. Bizi geçmişe götürür. Ya da içimize… Bazen fark etmeden kendi çocukluğumuzu çekeriz, bazen kaybettiğimiz bir umudu. O yüzden bazı fotoğraflar, yıllar sonra bile konuşur bizimle.

Bugün dönüp eski arşivime baktım. Yıllar önce çektiğim bir fotoğraf gözüme çarptı. Ne zaman, neden çektiğimi hatırlamıyorum. Ama şimdi anlıyorum. O kare, ben henüz farkında değilken içimdeki bir duyguyu kayıt altına almış. Kimi fotoğraflar geçmişi hatırlatır, kimiyse geleceği sezdirir.

Fotoğraf bazen sözün yetmediği yerdir. İnsanın anlatamadığını anlatır. Bir hüznü, bir özlemi ya da tarifsiz bir dinginliği… Herkes bakar ama herkes aynı şeyi görmez. Çünkü fotoğraf neyi gösterdiğinden çok, bizde neye dokunduğudur.

Ve işte o zaman, bazı kareler olur… Onları biz değil, hayat çeker.
“Çünkü bazı fotoğraflar çekilmez; görünmek için ruhumuzu seçer.”