Ülkemize yüzbinlerce Afgan’ın geldiğini ve bunların birçoğunun kaçak olarak çalıştığını, önemli bir kısmının da çobanlık gibi işler ile uğraştığını biliyoruz.

Basına yansıyan son haberlere göre Afganistan’dan yeni bir göç dalgası daha beklememiz gerekebilir amma ve lakin bu seferkiler çobanlar değil kuaför ve güzellik uzmanları olacaktır.

Efendim haber şöyle: Taliban, Afganistan’da kuaför ve güzellik salonlarının kapatma kararı almış. Bu emirle Afganistan’daki güzellik salonlarında çalışan tahminen 60 bin kadar Afgan kadın işsiz kalmış olacak.

BBC’ye konuşan Afganistan’ın Suç ve Fazilet Bakanlığı Sözcüsü, işletmelerin haberdar edildikleri 2 Temmuz’dan itibaren 1 ay içinde yeni yasağa uymalarının beklendiğini söyledi. Hâlihazırda salonlar zaten vitrinleri kapalı ve dışarıdaki kadın görselleri spreyle boyanmış şekilde hizmet veriyorlardı.

Taliban, Ağustos 2021’de iktidarı yeniden ele geçirdiği dönemde kadın haklarına saygı göstereceğini söylemiş ancak aradan geçen sürede kızların gittiği okulları kapatmış, kadınların üniversiteye gitmesini yasaklamış, uluslararası yardım kuruluşlarında kadınların çalışmasına izin vermemişti. Yüzme havuzu, fitness salonu ve park gibi kamuya açık alanları da kadınlara kapatılmıştı.

Şeri kanunlar son derecede açık ve net eğer bir ülke şeriatla yönetiliyorsa doğal olarak Taliban’ın uyguladığı bu gibi kanunlar geçerli olacak açıkça söylemek gerekirse gerçek İslam ve gerçek şeriat bu ve şeri rejim işte böyle bir şey.

Konunun bizim açımızdan önemi şurada; ülkemizde İslami bir rejim kurmaya çalışan, şeriat ve hilafet isteyen oldukça hatırı sayılır bir kesim var.

Ben açıkçası bunların önemli bir kısmının şeriat ve şeri rejim hakkında fazla bir bilgisi ve fikri olmadığını düşünüyorum. Fakat ne yazık ki ülkemizde bilgisi olmadan fikri olan çok kişi var ve dahası bu kişiler büyük bir özgüven ve son derecede yüksek bir ego ile fikirlerini savunuyorlar.

Bunlar ne yazık ki Afganistan ya da İran gibi ülkelere bakıp fiili uygulamaları bile görerek ders de almıyorlar.

Öncelikle bu kişiler bu gün sahip oldukları vatandaşlık hakkı ve anayasal teminatların Cumhuriyetin kurulması ve Türk devrimlerinin hayata geçirilmesi sonucunda bin bir zorluk, kan ve ölüm pahasına elde edilmiş haklar olduğunu dahi bilmiyorlar.

Bakınız Cumhuriyet öncesinde bu topraklarda yaşayan kişilerin egemenlik hak ve özgürlükleri yoktu, dolayısıyla bir vatanları ve vatandaşlık hakları da bulunmamaktaydı.

Malum Osmanlı devleti teokratik mutlaki monarşiydi, bu devlette İslam şeriatı geçerliydi ve Padişahlar hem saltanat ve hem de hilafet makamlarını ellerinde tutan “Allahın yeryüzündeki gölgesi” olarak nitelenen mutlak hükümran kişilerdi, egemenlik hakları onların tekelindeydi.

O zamanki düzene göre Osmanlı’da topraklar Hanedan-ı Ali Osman’ın mülkü ve bu topraklarda yaşayan insanlar ise kulu ya da kölesiydi.

Yani şeriat, hilafet ve saltanatın geçerli olduğu Osmanlı döneminde vatan ve vatandaşlık gibi kavramlar yoktu! Hatta bu kavramların kullanılması, yazılması çizilmesi bile yasaktı. Anayasa ve anayasal haklardan da elbette söz edilemezdi.

Size çarpıcı bir örnek vereyim: Namık Kemal’in 1872’de kaleme aldığı dört perdelik tiyatro yapıtı Vatan yahut Silistre adı ile bilinen esrinin gerçek adı “Vatan”dır.

Eser yayınlandıktan sonra devrin hükümdarı “ne o vatan matan diyorsunuz memalik i Osman’da gözünüz mü var” diye diye ayağa kalkmış, uygulanan yasaklar ve sansür nedeniyle eser “Silistre” adı ile oynanmış ve yayınlanmıştır.

Ancak 1908 devriminden sonra “vatan” kavramı üzerindeki yasaklar ve sansür kaldırılmış eser “Vatan yahut Silistre” adı ile yaygınlaşmış ve bu isimle kabul görmüştür.

Konu başlığına geri dönelim bu gün Afganistan ve İran gibi şeriatla yönetilen ülkelerden insanlar kaçıyor, demokrasi ve çağdaş hukukun olduğu ülkelere sığınıyorlar. Afganistan ve benzer ülkelerde yaşananlar aslında herkese özellikle de ülkemiz kadınlarına ders olmalıdır. İnsanımız Cumhuriyetin, egemenlik hak ve özgürlüklerinin kıymetini çok iyi bilmelidir.

Halkımız böyle baskılarla bunalıp ülkesinden kaçıp yad ellere sığınmak zorunda kalmak istemiyorsa ayağını denk alıp bilgisi olmadan fikri olan, demokrasiye karşı şeriatı savunan politikacılara itibar etmemelidir.

Muhabir: Murat Özbülbül