Eskiden “Emekli olunca rahat ederiz” denirdi. Şimdi emekli, maaşıyla nasıl geçineceğini kara kara düşünüyor. Markete girse eli yanıyor, pazarda filesi boş dönüyor. Ay sonunu getirebilmek ise adeta bir mucize.

Bugün sokakta kime sorsanız, “Emekli maaşıyla ne yapıyorsun?” diye, alacağınız cevap üç aşağı beş yukarı aynı: “Ne yapayım evladım, idare etmeye çalışıyoruz.”
Faturalar, kira, mutfak masrafı derken maaş daha eline geçmeden tükeniyor. Eline üç kuruş geçse, o da zaten zamla geri alınıyor. Zam üstüne zam gelen hayat pahalılığı karşısında, emeklinin maaşı yerinde sayıyor.
Kimi zaman torununa bir hediye alamadığına üzülüyor, kimi zaman reçetesindeki ilacı eksik alıyor. Kışın doğalgazı kısmaya, yazın sebzeyi tane ile almaya mecbur kalıyor. Lüks hayaller çoktan bitti; şimdi derdi, sadece ayakta kalmak.
Pazarda domatesin kilosuna, manavda karpuza bakıp iç geçiren emekli çok. Kaldı ki birçoğu borçla yaşıyor, çocuklarına yük olmamaya çalışıyor. Kahvede eskisi gibi oturmak bile masraf olmuş. Bir çay beş lira, on lira… O da yok çoğunun cebinde.
Emekliler artık kuru bir teşekkür değil, insanca yaşanacak bir maaş istiyor. Çünkü bu ülkenin temelini onlar attı. Yıllarca çalıştılar, şimdi geldikleri noktada hayatta kalmaya uğraşıyorlar. Kimseye el açmak istemiyorlar, sadece haklarını arıyorlar.