Ekonomik, demokratik devrimini tamamlayamamış, feodalizmin batağından kurtulamamış toplumların kronik hastalığıdır sevgisizlik.

Ekonomik, demokratik devrimini tamamlayamamış, feodalizmin batağından kurtulamamış toplumların kronik hastalığıdır sevgisizlik.

Neden sevmez insan İnsanı, hayvanı, doğayı peki kendini sever mi?

İkili ilişkilerde herkes birbirini severken ya da sevdiğini söylerken, neden genel olarak kimse kimseyi sevmez.

Ne yaman bir çelişkidir…

Dedikodu yapmak ardından atmak yüz yüze geldiğinde samimi davranmak ne kadar etik?

Atasözündeki riyakarlığı bile öylesine içselleştirmişiz ki “Padişahın bile gıyabında atarlar” sözünü söylerken hiç çekinmeyiz. Aslında hepimiz bir şekilde birilerini sevmiyoruz, arkasından atıyoruz bunlar çoğu zaman pembe yalanlar denildiği gibi, pembe atmalar olarak adlandırabiliriz. Bir de gerçek anlamda dedikodu yapıp “yuva yıkmak” ölçüsüne götürmek var işi.

İnsanların arkasından konuşulanlar yüzüne de konuşuluyorsa sorun yok ancak, arkasından konuşup yüz yüze gelindiğinizde inkâr ediyorsa, bu tam anlamıyla bir alçaklıktır.

Peki neden yapılır bu davranışlar, kazancı, kaybı, eksiği nedir bunu yapan insanların.

Klasik söylemlerin dışına çıkıp başka bir şey söylemek istiyorum.

Sevgisizliktir bunun yapılmasına neden, çünkü sevmeyen sevilmeyen insanların hastalıklı ruh halidir.

Bir kez şöyle düşünelim; herkes her şeyi insanların yüzüne söylese, eleştiri özeleştiri algısı açık olsa ve bir başkası hakkında konuşan kişiye karşı taraf izin vermese olur mu bunlar elbette olmaz.

Eğitim şart yerine, elbette eğitimi de dışlamadan, sevgi şart desek, bütün sorunları çözeriz diye düşünüyorum. Çünkü hiçbir insan gerçekten sevdiği insana, hayvana, doğaya zarar veremez vermekten korkar…

Bugünkü konuğum yaşam öyküsü romanlara konu olacak, örnek alınacak arkadaşım, şair yazar Ayşe Kaygusuz Şimşek. 1965 Tokat, Zile doğumlu. İlkokulu, Turhal Şeker İlkokulu’nda ve Turhal Lisesi Ortaokulu’nda okudu. 80 Darbesiyle okul hayatı bitti ve evlendi. 13 yıl Artova Tanyeli (Fecirgen) köyünde yaşadı. On dokuz yıl sonra Açık Öğretim Lisesi’ne kaydoldu. Üç yıl sonra Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkiler Bölümü’ne kaydoldu ve lisans diplomasını aldı. Aynı üniversitede Adalet okumaya devam etmekte. 2019-2020 öğretim yılında başladığı Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (DTCF) Halkbilimi Bölümü’nde mastır ve yüksek lisans derslerine misafir öğrenci olarak katılımına 2020-2021 devam etti. İlk öyküleri 2006’da ŞİMŞEK soyadıyla yayımlandı. 2009’da KAYGUSUZ soyadını kullanmaya başladı ancak ileriki dönemlerde eserlerinde bir karmaşa ya da kayıp oluşmaması için şu an her iki soyadını da birlikte kullanıyor.

Zile Özgür Radyo’da on bölümlük program hazırladı (1996). Bir yıl kadar Samandağ Ayna gazetesinde köşe yazdı (2013). 2018’den bu yana (2021 Mayıs) çevirim içi Gazete Öneri’de yazıyor. 14 yıldır Ekin Sanat Edebiyat ve Düşün Dergisinde yazı kurulundan sanat yönetmenliğine kadar birçok sorumluluk aldı ve halen dergiye emek vermeye devam ediyor. Edebiyatın şiir, öykü, deneme, anı, söyleşi, mektup gibi birçok türünde yazdığı yazıları genele yayın yapan Sincan İstasyonu, Deliler Teknesi, Çağdaş Yaşam, Yaşam Sanat, Zonkişot, Kumbet, Sunak, Çınğı, Tersakan Toros, Mortaka, Paspatur, Ankara Edebiyat, Kıyı, Yaba, Mahzunice, İlkinci, Bağlaç, Edebiyat Nöbeti, Patika, Lacivert, Eliz, Şehir, Kalem, Nif Sanat, Karşın, İnsancıl ve Çağdaş Türk Dili gibi birçok edebiyat dergilerinde yayımlandı ve yayımlanmakta. Şiirleri İtalyanca, Rusça ve Farsca’ya çevrildi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencilerinden bir grup, yaşamının bir bölümünü ders konusu olarak işledi. Yine yaşamının bir bölümünü Tayfun Talipoğlu’nun hazırlayıp sunduğu BamTeli programında yayımlandı.

Kitapları:

Düş/görüş, Haziran Ateşi- öykü, Düşe Yazanlar, Düşe Yazanlar 2- söyleşi, Gül Ağrısı Su- şiir, Cezmi- roman, Hayatımdaki Erkekler- anı/öykü, Sesim- deneme, Yaşamdan Armağan- kitap tanıtımları.

Çocuk kitapları:

“Aydede ile Ateş”in serüveninden oluşan 10 ayrı kitap.

Ortak kitaplar:

1- Barış Öyküleri- “DUYMADINIZ MI”, Ankara Öyküleri- “İŞPORTACI”, Kaynana Şekeri – “SUYLA KONUŞAN KADIN” adlı öyküleriyle yer aldı.

CENİN DE ÖLÜR NİLÜFER DE

Sığırcıklar kaplamış gökyüzünü

Telaşlı bir çırpınışta kanatları

Dönüp duruyor aynı çemberde

Korku korku korku

Akşam alacasından

Bıçak sızan bir dilim gökyüzü

Ortadan ikiye ayırır göğsümü

İnsan kaç kere ölür…

Gitmeler akasya dikeni

Zehir

Gözyaşıyla yıkanan deniz

Yaşam barındırmaz

Ceninler de ölür Nilüfer de

Şişelere sıkıştırılan kentler

Çatlak köprüler üzerine kurulan geçit

Uçurum Marmara’nın suları

Hiçbir şey uzayarak göğe değmez

Kopar uçurtmanın ipi

Köklerine dön bak

Gözlerindeki pusuyu sil

Kolların nerde

Yas tutacak vakit yok

Doğum sancıları sıklaştı

Bir soluk bir çığlık yaralı zaman

Gidemediğim gitmeleri sürükleyen

Yaklaşan Vivaldi’nin Dört Mevsim’i değil

Uçaksavarların sesi

Gazetelerde soğumuş kadın etleri

Ana kartlarda çatırdayan

Pinokyo’nun buz tutmuş sözcükleri

Tükeniş

Uyan

Yoksul uykuların metalik bitirimi

Tenimden geçen kurşun sıyrıkları

Ölüm bana yârim gibi dün olmalı