Hadi gelin sizinle basit bir fizibilite hesabı yapalım, yapalım ki piyasada özellikle de lokanta ve kafelerde görülen ve fahiş denilen fiyat artışlarını anlayabilelim.

Diyelim ki bir çorbacı dükkânı açmak istiyorsunuz bu halde önce oturup basit bir fizibilite hesabı yapmanız gerekir.

Böyle basit bir fizibilite hesabında bile iki temel soruya yanıt verebilmeniz lazımdır:

1-    Bir tas çorbayı kaça mal edebilirim

2-    Günde kaç tas çorbayı kaça satabilirim

Çok ama çok basit görünüyor değil mi?

Fakat siz gelin gene de bu görünüme kanmayın! Çünkü bu kadar basit olsaydı kapitali kediye yükleyip batıp giden, icra kapılarında rezil rüsva olan bu kadar esnaf olmazdı.

Bir fizibilitenin göreceli olarak daha kolay olan tarafı maliyet hesabıdır ve fizibilite yapan hemen herkes maliyeti doğruya yakın olarak hesaplamada başarılı olur.

İşin asıl zor kısmı günde, ayda ya da yılda kaç tas çorbayı kaça satabileceğinizi öngörmektir. Yapılan fizibiliteler genellikle bu noktada patlar çünkü bu konuda öngörü yapmak hem çok zordur ve hem de genellikle fizibilite yapan herkes burada üfürür durur fakat hem üfürür ve hem de sonra kendi inanır. Kısaca söylemek gerekirse bir heves iş yapmak isteyen insanlar çoğunlukla bu şekilde kendilerini kandırır.

Doğru öngörüde bulunanlar çoğunlukla piyasada, sektörde işçi ya da işveren olarak çalışmış, fiilen yaşayarak yaptıkları gözlem ve edindikleri deneyimleri sayesinde doğru öngörüde bulunabilmişlerdir.
Lakin bu doğru öngörüler bile zaman içinde piyasa koşullarının değişmesi ile yanlış çıkabilir.

Bunca lakırdıdan sonra artık fizibilitemizi rakamlandırmaya başlayabiliriz.

Bir tas çorba üretebilmek için katlanmamız gereken temel maliyetler ikiye ayrılır:

1-    Doğrudan maliyetler: Çorbada kullandığımız hammaddeler örneğin mercimek, un, su, tuz, yağ, tüp gaz, doğrudan işçilik vs. Bunların fiyatını kalem kalem yazıp toplar çarpar bölersek bir tas mercimek çorbasının kaça mal olacağını hemen hemen kesine yakın bir şekilde bulabiliriz.

2-    Dolaylı maliyetler: Çorbayı pişirip satabilmek için ihtiyaç duyduğumuz diğer tüm maliyetler örneğin kira, servis temizlik personeli, elektrik, su, ısıtma soğutma giderleri, amortismanlar, ödenen vergi ve harçlar, reklam giderleri ve saire bu kalemde sayılır.

Dolaylı maliyetler üretim miktarına pek bağlı değildir örneğin bir tek tas çorba üretip satsan da bin tas çorba üretip satsan da dükkâna aynı kirayı öder ve aynı ısıtma soğutma, elektrik masrafına katlanırsın.

İşte bu noktada maliyet hesaplamanın zor kısmı ortaya çıkar çünkü bir tas çorba üretebilmek için gerekli olan doğrudan maliyeti hesaplamak da aslında çok kolaydır.

Kolaydır amma ve lakin dolaylı maliyetin satış fiyatını belirlemekte kullanacağımız birim maliyetine etkisi ancak bu maliyet kalemi satış adedine bölünerek bulunabileceği için önce satış adedini bilmemiz ya da tahmin etmeniz gerekir.

Bu noktada şunu da söylemem gerekir satış adedinin değişmesi çorba maliyetini genellikle doğrudan maliyetlerdeki değişimden çok ama çok daha fazla etkiler.

Daha önce yazmış olduğum https://sonsoz.com.tr/makale/19998217/murat-ozbulbul/talep-baskilanirsa-ne-olur  bir makalede paylaştığım hesabı burada bir kez daha paylaşayım ki ne demek istediğimi daha net bir şekilde ifade etmiş olayım:

Çorbacı dükkânının günlük gideri yani dolaylı maliyetler 10 bin lira, bir tas çorbanın doğrudan maliyeti  ise 10 lira olsun.

Eğer yeterli bir talep varsa ve esnaf günde bin tas çorba satabiliyorsa bir tas çorbanın maliyeti:

Doğrudan maliyet  : 10 lira

Dolaylı maliyet        : 10.000 lira / 1000 porsiyon = 10 lira

Toplam maliyet       : 20 lira olacaktır

Esnafın kâr marjı da % 25 olsun esnaf yukarıdaki maliyetin üzerine 5 lira da kar koyup bir tas çorbayı 25 liraya satabilecektir. Esnafın buradaki esneklik payı sadece yukarıda kâr payı olarak belirttiğimiz 5 liradır.

Fakat örneğim iktidarın talebi baskılaması sonucunda esnaf yeterli miktarda çorba satamazsa mesela satabildiği porsiyon sayısı 500’e düşerse ne olur?

Onun hesabı da şöyle

Doğrudan maliyet  : 10 lira

Dolaylı maliyet        : 10.000 lira / 500 porsiyon = 20 lira

Toplam maliyet       : 30 lira olacaktır,

Bu durumda esnaf 25 liraya çorba satarsa bırakın kâr etmeyi sattığı her tas çorbada 5 lira zarar etmeye başlayacaktır.

Peki, böyle bir durumda esnaf ne yapar?

Maliyet hesabını 30 lira olarak belirler ve bir tas çorbanın satış fiyatını da gene % 25 kâr haddini korumaya çalışarak 37,5 liraya çıkarır…

Bakın bu esnaf maliyetlerinde artış yönünde herhangi bir değişme olmadığı halde sadece satabildiği ürün miktarı azaldığı için mecburen fiyatına zam yapmak zorunda kaldı. Üstelik daha ince ayar hesaba girmedim çünkü üretim miktarı azalınca genel olarak doğrudan maliyetler de göreceli olarak artacaktır çünkü yüksek miktarda ara malı ya da hammadde almak genel olarak daha düşük bir maliyet getirir.

Son olarak satış adedinin düşmesinin yanına birde aylık enflasyonu maliyetlere ekleyelim:

Aylık enflasyon da % 10 olsun bu durumda:

Doğrudan maliyet  : 11 lira

Dolaylı maliyet        : 11.000 lira / 500 porsiyon = 22 lira

Toplam maliyet       : 33 lira olacaktır.

Esnaf % 25 kâr marjı ile satış fiyatını 41 lira 25 kuruşa yükseltecektir.

Bu durumda da bu hesabı bilmeyen tüketiciler aylık enflasyon % 10 ama çorbacı çorba fiyatını 25 liradan 41 lira 25 kuruşa çıkarıyor % 65 zam yapıyor diye esnafa kızacaktır.

Yukarıda verdiğim bu örnek basit bir fizibilite hesabı yapmanın bile ne kadar zor olduğunu piyasa koşullarındaki değişimlerin fizibiliteye dair öngörüleri nasıl radikal bir şekilde değiştirebileceğini açıkça göstermektedir.

Bu gün Türkiye’de gözlemlediğimiz ve fahiş olarak nitelenen fiyat artışlarının arka planında yatan gerçek de budur. Talebi düşürerek fiyat artışlarını dizginlemeye kalkmak bu yüzden çoğu zaman beklenen sonucu vermez.