Aslan Kavlak’ın Nâzım Hikmet’in Azerbaycan’daki İzlerini aradığı kitabı olan “Bakü’ye Gidiyorum Ay Balam” Ekim 2007 de Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlandı. Bu sene yeniden okumaya başladığım kitabı okurken yeni tatlar aldığımı hemen belirteyim.
Aslan Kavlak 1951’de Çankırı’nın Eldivan ilçesine bağlı Gölezkayı köyünde dünyaya gelir. İlkokulu köyünde bitirdikten sonra Hasanoğlan Öğretmen okulunda okur. GEE (Gazi Eğitim Enstitüsü) Türkçe bölümünü bitirir. Daha sonra Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun olur. Ankara İncirli Lisesi’nde ve Çankaya Lisesi’nde edebiyat öğretmeni olarak görev yapar. 1993-1994 öğretim yılıında, Milli Eğitim Bakanlığı’nın Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de açtığı Bakü-Türk Anadolu Lisesinde Türkçe öğretmeni olarak görev alır.

Bakü’deki bu görevi sırasında sevgiyle karşılanan Kavlak, bir gün şehir içi çalışan bir otobüste bilet almak için para uzatırken –sonradan gazeteci ve şair olduğunu öğrendiği- Vilayet Rüstemzade Kavlak’ın konuk olduğunu belirterek otobüs ücretini öder. Bu olay sıkı bir dostluğun başlangıcı olur. Rüstemzade’nin evinde geniş bir Nâzım belgeliği vardır ve bunu Kavlak’la paylaşır. Böylece Kavlak, Nâzım’ın izini sürmeye başlar.

Kitaba adını veren Nâzım’ın bir şiiridir. “Bakü’ye Gidiyorum Ay Balam.” Şiirden bir bölümü sizlerle paylaşmak istiyorum. “Moskova’dan yola çıktım bu akşam/Vagonumun kapıları aynalı/Bakü’ye gidiyorum ay balam./Bakü Aslı, Ben Kerem./Bakü gençliğim demek:/Dost eline emanet ettiğim yürek./İliç’in bulağından içtiğim su./Kardeş sofrasında kestiğim ekmek./Damda yârin yüzünde yıldızların uykusu:/Bakü gençliğim demek./Bakü’ye gidiyorum ay balam/Bakü Aslı, ben Kerem.”
Azeri şairler 1927’den sonra Nâzım’ın etkisi altındadır. Özellikle Nisan 1928’de yayınlanan ve Nâzım’ın ilk kitabı olan “Güneşi İçenlerin Türküsü”nden sonra bu etki daha çok görülür. Süleyman Rüstem, kitabın kapışıldığını belirttiği yazısında, “Kitap birkaç gün içinde kitapçılardan evlere, evlerden ise yüreklere girmiştir.”der. Samet Vurgun ise yazdığı “Kızıl Turnalar’ı Nâzım’a adar.
Şair Nigar Refibeyli, “Azerbaycan Kadını”nda Nâzım için yazdığı “Özgürlük ve Barış Şarkıcısı” yazısını yayınlar. “Tarihin büyük bir gerçeği var. İnsanların özgürlüğü, halkların mutluluğu uğrunda savaşım veren, halkın istek ve özlemlerini dile getiren sanatçının sesini susturabilecek hiçbir güç yoktur. Böyle bir sanatçı yaşadığı bütün azap ve yoksunluklara aldırmayarak dünyanın en mutlu insanlarından biridir. Nâzım Hikmet bu gerçeğin en canlı göstergesidir.” (s.160) diyerek duygularını dile getirir.

Nâzım’ın Azerbaycan’la olan ilgisine değinen Kavlak, 1920’lerin başından 3 Haziran 1963’e kadar bu ilginin hiç bitmediğini belirtir. Dilini ve geleneklerini kendine çok yakın bulan Nâzım Bakü’yü İstanbul’a ve İzmir’e benzetmektedir. Bu yüzden 1951 yılında 3.kez Moskova’ya gelen Nâzım, Bakü’ye yerleşmek istemiş ama bu isteği gerçekleşmemiştir.

1954 yılının kasım ayında Ekber Babayev Moskova’da yontuculuk öğrenimi gören Azeri kızı Münevver Rızayeva’yı Nâzım’ın yanına götürür. Rızayeva, aralarında gelişen baba-kız ilişkisini anlattığı “Büyük Hayatın Sayfaları” anılarının bir yerinde, Nâzım’ın bir dileğine yer veriyor. “Biliyorum” diyor Nâzım ve devam ediyor; “ben öldükten sonra Türkiye’de eserlerim yayınlanacak. Ancak isterdim ki, benim sağlığımda, benim İstanbul’umda yayınlansın. Benim halkım bilsin ki, vatanımı seviyorum, onun mutlu olmasını istiyorum, onun geleceğine inanıyorum. Türkiye’de hiç kimse benim hakkımda düşman iftiralarına inanmasın.”(s.235)
Nâzım, Moskova-Bakü arası yolculuk izlenimlerini ise, 1927’de yaptığı yolculukla otuz yıl aradan sonra yaptığı yolculuğu karşılaştırarak anlattığı ve 12-13 Ekim 1957 tarihli ‘Otuz Yıl Sonra’ başlıklı şiirinde anlatır.” “Bu yoldan otuz yıl önce de geçtim./Dört gün dört gece tirenle…/Şimdi altmış saatten az,/uçakla sekiz/Yakında ‘Tu’lar işleyecek/Moskova-Bakü/İki saat on dakika.” diye devam eder şiir.

Aslan Kavlak’ı titiz bir çalışma ve akıcı bir dille yazdığı bu kitabından dolayı kutluyor, Nâzım’ın Bakü’deki günlerini merak edenlerin bu kitabı okumasını diliyorum. Nâzım’ın 123.yaşını da bu yazı aracılığıyla kutluyorum.